ŞİRK
Şirk, açık ve gizli olmak üzere iki
çeşittir:
Şirk kısaca ortak koşmak anlamındadır. Açık tanımı;
bir put yapıp ya da herhangi bir yıldıza veya herhangi bir şeye tapınmak, ona
ibadet etmek anlamında. Gizli tanımı ise; Allah’ı bir bilmelerine rağmen, hatta
ona ibadet etmelerine rağmen, içinde bulundukları durum, dünyaya yönelmiş
halleri, nefslerinin afetleri doğrultusunda hareket etmeleri insanları gizli
şirkte bırakıyor.
45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu
hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ
basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ
tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını
kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi)
üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun
basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan
sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Peygamber Efendimiz
(S.A.V.) bir hadisinde buyuruyor ki:
BENİM ÜMMETİM İÇİN AÇIK
ŞİRK BİTMİŞTİR. ÜMMETİMİ MAHFEDECEK OLAN GİZLİ ŞİRKTİR.
Sahâbeden Şeddâd bin Evs -radıyallâhu anh- bir gün ağladı.
Kendisine:
“‒Seni ağlatan nedir?” diye sordular. Şöyle buyurdu:
“‒Rasûlullah
r Efendimiz’den işittiğim bir hadis beni ağlattı. Efendimiz -sallallâhu aleyhi
ve sellem-’in bir gün: «Ümmetim hakkında en çok
korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaları ve gizli şehvettir» buyurduğunu
işittim ve:
‒Yâ Rasûlallâh! Ümmetin Sen’den sonra şirke düşecek mi? diye sordum:
‒Evet!
Ama onlar Güneş’e, Ay’a, taşa ve puta tapmayacaklar. Ancak amellerinde
gösteriş yapacaklar. Gizli şehvete gelince, onlardan biri oruçlu olarak
sabahlayacak, karşısına nefsânî arzularından biri çıkınca onun peşine takılarak
orucunu terkedecek. buyurdular.” (Heysemî, III, 201. Krş. İbn-i
Mâce, Zühd, 21; Hâkim, IV, 366/7940; Ebû Nuaym, Hilye,
I, 268)
İster açık şirk olsun, ister gizli şirk
olsun, şirkte olan bir insanın mu’min olması mümkün değildir:
39/ZUMER-65: Ve lekad
ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne
ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere:
"Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah'a ulaşmayı dilemezsen), amellerin
mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun." diye
vahyolundu.
Eğer şirk
koşarsan, hüsranda olursun ve amellerin boşa gider. Şirkin ortaya çıkarttığı
gerçek bir defa hüsranda olmak. Ne demek hüsranda olmak? Şirkte olan kişi
mü’min olamaz. En’âm Suresinin 12 ve 20. ayet-i kerimeleri, hüsranda olanların
kesinlikle mü’min olmadıklarını söylüyor:
6/EN'ÂM-12: Kul li men
mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete),
le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû
enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?”
“Hepsi Allah'ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında
şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki;
nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.
6/EN'ÂM-20: Ellezîne
âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû
enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Kendilerine
kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Artık
mü'min olmayanlar, nefslerini hüsrana düşürdüler.
Şirk, en büyük günahtır:
4/NİSÂ-48: İnnallâhe lâ yagfiru en yuşreke bihî ve
yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadifterâ ismen
azîmâ(azîmen).
Muhakkak
ki Allah, O'na şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki şeyleri dilediği
kimse için bağışlar. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde büyük bir günah
işleyerek iftira etmiştir.
4/NİSÂ-116: İnnallâhe lâ yagfiru en yuşreke bihî
ve yagfiru mâdûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kad dalle
dalâlen baîdâ(baîdan).
Muhakkak
ki Allah, kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındaki şeyleri ise,
dilediği kimse için mağfiret eder. Ve kim Allah'a şirk koşarsa, o taktirde o,
uzak bir dalâletle sapmıştır.
31/LOKMÂN-13: Ve iz kâle lukmânu libnihî ve huve
yaızuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâh(billâhi), inneş şirke le zulmun azîm(azîmun).
Ve Lokman, oğluna vaazederek (öğüt vererek) şöyle
demişti: "Ey yavrum, Allah'a şirk koşma! Muhakkak ki şirk, azîm (çok
büyük) bir zulümdür."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.