Af Dilemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Af Dilemek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2015 Cuma

AF DİLEMEK

AF DİLEMEK
İnsanlar cemaat, topluluk halinde yaşamak mecburiyetinde olan sosyal mahlûklardır. Başka insanlarla birarada olmak mecburiyetindedirler. Bunun tabiî gereği olarak da beşerî münasebetler yani insan ilişkileri ve davranış biçimleri insan hayatında önemli bir yer tutar. Kur’ân-ı Kerim’de hangi konuda ne yapılması lâzımgeldiği kalın çizgilerle anlatılmıştır. Bu davranış biçimlerinin merasimlere, usule müteallik muhtevası; fıkıhı oluşturmaktadır.
“Fıkıh” adı verilen müessese; davranış biçimlerinin bir öz unsurunu oluşturur. Nasıl bir mesele ile karşı karşıya olunduğu ve meselenin çözümlerine dair Allah’ın emirleri, fıkıh müessesesinde vardır.
Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim ile yol gösterir. Sahâbe bundan 14 asır evvel o yolu aynen izlemiştir.
Yunus: “Kalp kırmayın.” diyor. Allahû Tealâ da aynı şeyi söylüyor. Beşerî münasabetlerde bütün insanlar sadece tek bir açıdan değerlendirilir; Allah’ın muradı, kişinin  başka insanların mutluluğunu dizayn etmesidir.
Allahû Tealâ’nın indinde davranış biçimleri hedefe ulaşmak için önemlidir. Başka insanlarla dergâh hayatında hep beraberlik vardır. Bu beraberlikte sakın gönül kırmayın! Nefsleriniz size hep başkalarından üstün olmak noktasında tesir eder. Böyle bir olayda, dikkat edin! İblis sadece nefsinizin afetlerini kullanabilir.
Daimî zikre ulaştığınızda nefsinizde hiç afet kalmaz ve şeytan sizin afetlerinize tesir etmek suretiyle sizi alaşağı edemez, size hâkim olamaz; siz ona hâkim olursunuz. Sizinle olan ilişkisinde artık şeytan, daimî olarak huzursuzdur. Allah’ın emirlerine uydukça, yasak ettiği fiilleri asla yapmadıkça, şeytan hırsından kudurur.
         Beraber bulunduğunuz tasavvuf mensuplarıyla en iyi geçim standartlarına ulaşmalısınız. Eşler olarak hanımlar kocalarına karşı, kocalar da hanımlarına karşı en güzel davranışlarda bulunmakla Allahû Tealâ tarafından görevli kılınmıştır.
         Başkalarını mutlu ettiğinizde siz en mutlu olursunuz. Bu Allah’ın kanunudur. Çünkü Allahû Tealâ, başkalarını mutlu etmek istikametinde harekete geçtiğiniz zaman, daha  harekete geçtiğiniz andan itibaren bu hedefi gerçekleştirdiğiniz noktaya kadar devamlı mutluluğu yaşatır. Siz bir mutluluk üçgeninde yaşamaya başlarsınız. Allah’ın bir emrini yerine getirmiş olursunuz. Başka insanlara mutluluk ulaştırmak çabasında olduğunuz için Allahû Tealâ size en güzelini nasip kılar.
Başkalarına mutluluk vermeyi usul haline getirmelisiniz. Küçücük ihmalleriniz, sizin farkına bile varmadan hep başkalarına yanlış davranışlarda bulunmanıza sebebiyet verir. Birçok kişi kendilerine göre doğru zannettikleri şeyleri yaparlar ama bu yapılan davranış biçimlerinin bir kısmı yanlıştır; Allah’ın doğrularına ters düşmektedir. Başka insanları en çok rahatsız eden davranışlarınız, egonuza (nefsinizin afetlerine,hevanıza) dayalı olarak yaptığınız yanlış davranışlardır.
         Nefsinizin afetleri var olduğu sürece, iblis size bütün kötü davranışları gerçekleştirmeniz içn hep tesir etmeye çalışır. Her olay onun için yeni bir kilometre taşıdır; sizi huzursuz edebilmek için yeni bir imkân; yeni bir fırsattır. Hepsini değerlendirir. Bütün gayretiyle bu hedefe yönelir.
Şeytana, hem sizi hem de başkalarını mutsuz etmek imkânını vermemelisiniz. Kendi düşüncelerini, sizin sessiz sesinizi taklit ederek, size sanki sizin düşünceleriniz gibi yutturmaya çalışır. Dikkat edin! Ne zaman kardeşlerinizden birilerini üzen bir davranışınız varsa, orada yanlışınız var demektir. İhmaliniz, dikkat etmemeniz, alışık olmamanız birçok açıdan farklı negatif neticelere yol açar.
Tasavvuf mensupları, bütün insanlara örnek olmak mecburiyetindedirler. Hepiniz başkalarına davranışlarınızla örnek olmalısınız. Sizde gördükleri güzellikler, onları da Allah’ın yoluna, sonsuz mutluluğa çekmelidir.
Bütün insanlar için Allah’ın yolu; sonsuz mutluluklara açılan bir mutluluk kapısıdır.
         Davranışlarınızdan negatif etkilenen insanları gördüğünüz halde, bunu yapanlar sizler olduğunuz halde, bu yaralamaya sebebiyet verdikten sonra, onu telafi etmek istikametinde hiçbir gayretin sahibi olmamanız çok yanlıştır.
Davranışlarınızla başkalarını üzüyorsanız, kimi üzerseniz üzün, mutlaka af dilemeyi usul haline getirmelisiniz. Eğer bir davranışınız bir arkadaşınıza, bir kardeşinize hüzün, üzüntü verdiyse düşünün: Siz Allah’ın yoluna neden girdiniz? Hani muradınız başka insanları mutlu etmekti? Hani hayatınızı buna adayacaktınız? Hani böyle yaparak mutluluğu yakalayacaktınız? Kendinizde ne görüyorsunuz? Hem kendiniz mutsuzsunuz hem de etrafınızdaki insanları mutsuz kılmaktasınız.
Ne zaman bir davranış biçiminiz sizi üzerse, mutlaka buna başkalarını üzecek bir davranışta bulunmanız sebebiyet verir. İnsanlar herşeyi bilmezler; bu da eşyanın tabiatına uygundur. Ama normal standartlarda herkes, etrafındaki insanlara davranış biçimleriyle ne verebildiğini ya da ne veremediğini hepsini bilir.
Bütün insanlar bir hedef sahibi olmalıdırlar. Sizler başkalarını mutlu kılma hedefinin sahibi olmalısınız. Her 24 saatinizde “Acaba ben bugün kimlere, hangi güzelliği ulaştırabilirim?” diye düşünmelisiniz. Hergün: “Acaba kimin canını yakabilirim, kime huzursuzluk verebilirim, kime hakaret edebilirim, kime kötülük edebilirim?” diye düşünen insanlar gibi sakın şeytan ile birlikte olmayın.
Kalbinizde hep güzellikler bulunmalı. Davranışlarınız başkalarına sadece huzur ve mutluluk verici birer reçete, birer ilaç gibi tesir etmelidir.
Herkes doğru zannettiği şeyi yapar. Bir kısım insanların, bir kısım davranışları başkalarını üzer. Eğer davranışlarınızla başkalarını üzüyorsanız, kimi üzerseniz üzün, mutlaka af dilemeyi usül haline getirmelisiniz.
Af dilemek, hata yapanın boynuna borçtur. Eğer sabikûn olmak istiyorsanız o zaman bunu çok daha önemli bir boyuta ulaştırmak mecburiyetindesiniz.
         Kendinize ait her davranışı izlemelisiniz. Kendi iç dünyanızda tetkik ve tenkit süzgecinden geçirmelisiniz. Hep bir hedefe yönelik olarak davranmalısınız. Bu hedef: “Ben bugün başka insanlara da mutluluk vermek üzere harekete geçeceğim.” istikametinde olmalıdır. Böyle bir dizaynda, herşeyi en güzel standartlara ulaştırabilirsiniz. Allah mutlaka sizinle beraberdir. Niyetiniz halis oldukça, insanlara bütün güzellikleri ulaştırabilecek olan bir muhtevanın sahibi olursunuz. Böyle bir dizayn, sizi hep sarmalı, muhtevası içine almalı ve iç dünyanızdan gelen bir pozitif dalga sizi hep başka insanlara faydalı olmaya, yardım etmeye, mutluluk vermeye davet etmelidir. Allah’a göre sizin iç dünyanızdaki, düşünce bazındaki muhteva, önemlidir. Bir insana gerçekten mutluluk vermek üzere harekete geçiyor musunuz? Öyleyse Allah’ın emrettiği bir şeyi yapmaya başladınız demektir.
Günlük hayatınıza bakın: “Bugün ne yaptınız? Kaç kişinin kalbini kırdınız? Kaç kişiye yaptığı hataları sayıp döktünüz, onları huzursuz ettiniz? Kaç kişinin yanlışlarını  yüzlerine çarparak onları mutsuz ettiniz?”  Her akşam kendinize bir bilanço çıkartın: “Neleri hangi açıdan, hangi nedenlerle yaptınız?” Allah’ın huzurunda kendinizi bu şekilde hesaba çekin. 
Sizden sadır olan şey, sadece ve sadece başkalarına mutluluk verebilmek olmalıdır. Bu sizi mutlak saadete götürmelidir. Bir insanın, sizin bir davranışınızdan etkilenmesi hangi ölçüde negatiftir? Hangi ölçüde onu üzen bir söz, bir ifade, bir davranış biçimi, bir olay yaşadınız? Bu soruların cevaplarını değerlednirmelisiniz. Etrafınızda hep insanlar var. Kalp kırmak; bir anda vücuda gelen, birçokları için isteyerek oluşmamış olaylardır.
Herkes için söz konusu olan mutluluğu yaşamak ve yaşatmaktır. Unutmayın! Başkalarına mutluluğu yaşattıkça, her mutluluk yaşattığınız kişinin 2 katı mutluluğu siz yaşarsınız. Neden başka insanları hâlâ üzüyorsunuz?  Bu söylediklerimizden gerekli dersleri almalısınız. Birbirinizle olan ilişkilerinizde görevinizin, her an sadece etrafınızdaki insanlara mutluluk ulaştırmak olduğunu hiç unutmayın!
Hasbelkader nerede iseniz, oradaki insanlarla birlikte olmak mecburiyetindesiniz. Bu birliktelik size göre sadece bir açılı olmalıdır. Sizin açınızdan sadece tek bir davranış biçimi olmalıdır. Bu davranış biçimi hem sizi hem de etrafınızdaki kişileri sadece mutlu kılmak için, ne yapmanız lâzım geldiğinin tespitiyle vücuda gelir. Tespit ettiğinizi tatbik edeceksiniz, hayata geçireceksiniz. Ne zaman başkalarına mutluluk vermek, hayatınızın şiarı, mutlak hedefi haline gelir, işte o zaman başarıya mutlaka ulaşırsınız.
Allah’ın yolunda kendilerini harcamak isteyenler için bu dünyada ve bu hayatlarında bu hedefi fazlası ile yerine getirecekleri günler gelecektir. O günler çok uzaklarda değildir. Siz insanlara en iyiyi ulaştırmak, insanları sadece mutlu etmek üzere gayretin sahibi olun. Unutmayın! Sizin mutluluğunuz, başkalarının size vereceği bir muhteva ile gerçekleşmeyecektir. Sizin başkalarına verdiğiniz şeyler önemlidir. Çevrenize sizden ulaşanlar, mutlaka onlara mutluluk verecek ve art niyetsiz şeyler olmalıdır. Allah yolundaki kesintisiz mutluluğu, kesintisiz saadeti yaşayabilmeniz için etrafınızdaki insanların herbirinin, sizin için bir kapı olduğunu hiç unutmayın.
         İnsanlar; hem başkalarını hem de toplum halinde yaşayan insanları rahatsız eder ve bunun hiç farkına varmazlar. Ne zaman başka biri, bir diğerine aynı yanlış davranışı ulaştırırsa, o zaman burada kişi şahit sıfatıyla kendi yaptığı davranışın aynısı olduğunu anladığında  bu hadisenin üzüntüsünü, hüznünü yaşar.
Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’i mutluluk kanunlarının en büyük sığınağıdır. Bu kanunlar, onları tatbik ettiğiniz ölçüde bütün insanlara tesir edecektir. Başkalarını mutlu kılmak her zaman şiarınız olmalıdır. O hedefe yürümelisiniz. Ne yazık ki birçoğunuz, bırakınız başkalarını mutlu kılmayı, yaptığınız yanlış davranışlarla etrafımızdaki insanlara eza, sıkıntı veriyorsunuz. Çoğunuz da  bunun farkında değilsiniz.
İnsanlarla bir şeyler konuşursunuz; onlara bir şeyler söylersiniz. sözlerinizin nasıl bir tepki uyaadırdığı yüzlerinden anlaşılır. Eğer bu tepki genel anlamda negatif ise, onlarda negatif bir izlenim bıraktığınızı davranışlarıyla sergiliyorlarsa; o zaman yanlış yapıyorsunuz demektir.
Siz, insanları mutlu etmek konusunda yola çıkan bir kişi olmalısınız. Etrafınızdaki insanlar, sizinle beraber olmaktan sadece mutluluk duyabilmelidir. Bunu hedef olarak tahakkuk ettirmek gibi bir vazifeniz var. Başkalarıyla tartışmayın! Lüzumsuz tartışmalar, dostlukları zedeler, sonunda da yok eder.
Tartışmak, karşılıklı konuşan iki kişinin fikirlerini birbirlerine kabul ettirme gayretidir. Bir konu hakkında konuşulurken hemen iddalaşmak niye? Birisi bir husustan bahsederken ikincisi: “Hayır! O öyle değil, böyledir.” dediği andan itibaren tartışma başlamıştır. Şeytan hepinizi birbirine düşürmek için bu tarzdaki küçük olayları bile hep vasıta kılar. Ve onun vasıta kılmasıyla herşey kötüye, daha kötüye ve daha kötüye gider.
Herkes için söz konusu olan, etrafındaki insanlara mutluluk vermektir; mutsuzluk vermek değildir. Genel olarak kendi halinize dikkatle bakın! İnsanlar sizinle beraber olmaktan hoşnut oluyorlar mı? Onlara onların ihtiyacı olan manevî bilgileri aktarmakla mı meşgulsünüz, yoksa umur-u âdiyeden (olağan, sıradan) şeylerle mi meşgulsünüz?
 Unutmayın! Birer tasavvuf ehli olarak 14 asır evvel sahâbenin yaşadığı İslâm’ı yaşayanlar olarak,  göreviniz başkalarına mutluluk ulaştırmaktır. Sizin için mutluluğa ulaşmanın kâinattaki en güzel yöntemi budur. Başkalarını mutlu etmek size iki katı mutluluk olarak geri döner. Bir taraftan yaptığınız bir güzel davranıştan sonra Allahû Tealâ size huzur verirken, bir taraftan da bir başka hissi yaşarsınız. Burada bahsettigimiz olgu mutluluktur. Sizden başka insanlara taşan, onlara ulaşan herşey; sadece onları mutlu kılan şeyler olmalıdır.
Başka insanlara mutluluk ve huzur vermek; saadet ulaştırmak... Bu hedefleri en güzel şekilde gerçekleştirebilmelisiniz.  Her zaman Allah’ın kanunu odur ki; zamanın hangi parçası olursa olsun, sizin elinizde mevcut olanlar, başka insanlara mutluluk ulaştırmanız için yeterli şeylerdir. Yeter ki onları kullanmasını bilin. Allah’ın sizlere verdiklerini başkalarına en güzel şekilde ulaştırın ki; onlar mutlu olsunlar. Ama ulaştırma süreci içerisinde asıl mutluluğu yaşayan sizler olacaksınız. Öyleyse başkalarını üzecek davranışlar, sizden sadır olmamalıdır. Başkalarını mutlu edecek davranışlar, sizden sadır olmalıdır.
Bir başkasına karşı yanlış davranışta bulunduğunuzda o kişinin bundan üzüldüğünü gördüğünüzde onu üzen davranışınızı yok etmeniz, geri almanız lâzım. Karşı tarafı üzen bir davranışı geri alabilmeniz için af dilemeniz gerekmektedir.
Af dilemek; her zaman bir kurtarıcıdır. Af dilemek sizi şeytanın ülkesininin dışına çıkaran noktadır.
Güzellikleri de çirkinlikleri de başka insanlarla beraber yaşayabilirsiniz. Allah’ın emrettiklerini yaptığınız zaman güzellikleri yaşarsınız. Şeytan devamlı olarak size Allah’ın yasak ettiklerini yapmanız için de fırsatlar çıkarır ve bu fırsatlara rağmen yine Allah’ın yasak ettiği fiileri de yapmadığınız da yaşadığınız güzelliği devam ettirirsiniz. Saadet sizin için; Allah’ın dostları için... Allah’ın dostluğunu hiçbir şey karşılığında değiştirmeyin. Allah’ın dostluğunu en güzele ulaştırmak üzere bir gayretin sahibi olun. Etrafınızdaki insanların size karşı olan davranış biçimlerini inceleyin. Ona göre hareket tarzınızı tayin edin. Hiç unutmamanız lâzımgelen konu; sizin başkalarıyla olan ilişkilerinizin baştan sona kadar bilançosu, hep başkalarına mutluluk ulaştırmak olmalıdır. Sadece bu şekilde kazanırsınız.
Başkalarına mutluluk ulaştırdığınız, onları mutlu ettiğiniz her olayda, mutlaka Allahû Tealâ size en az 2 kat mutluluk yaşatır. Eğer kazandığınız dereceler, kaybettiğiniz derecelerin ötesine taşmışsa, siz başkalarına mutluluk veren ama kendi de mutlu olan bir insansınız demektir.
Öyle bir deftere imza atın ki; bu imzanın her harfi, etrafındaki insanların herbirine bir fayda sağlasın. Bu istikamette dua edin ve böyle yaptığınız zaman Allahû Tealâ’nın size, başkalarının mutluluğu konusunda daha büyük, daha büyük, daha büyük fırsatlar verdiğini göreceksiniz. Sizi mutluluğa ulaştıracak olan, o fırsatlardır.
         Her an başka insanlarla berabersiniz. Her an onlardan bir kısmını mutsuz, huzursuz, sıkıntılı ve saldırgan olarak görürsünüz ama onlar nasıl bir davranışın içinde olurlarsa olsunlar hedefinizi bir an bile gözden kaçırmayacaksınız. Siz başkalarına mutluluk veren bir vasıtasınız; bunu kendinize kabul ettireceksiniz.
Mutluluğa sizin de hakkınız var. Siz de mutlu olmaya lâyıksınız. Etrafınıza baktığınız zaman, o etrafınızdaki şeylerin güzel noktalarını yakalamaya çalışın, çirkin noktalarını değil… O zaman bütün kâinatı güzel bulacaksınız ve onları başkalarının mutluluğu için kullanabilirseniz, daha da mükemmel bir sonuca ulaşacaksınız.
Şeytan her zaman, davranışlarınızdan, başka insanlara zarar verici bir şeyler oluşturmanız için, size telkinde bulunacaktır. Sakın aldanmayın! Davranışlarınız ile hem sizi hem de başkalarını mutsuz kılmak, şeytanın tek hedefidir. O zaman iki cephede de iblis kazanmış olur. Siz davranışlarınız ile ne zaman etrafınızdaki herkese mutluluk dağıtmaya başlarsanız, sizden onlara sımsıcak dalgalar ulaşır; sizi kalplerine sığdırırlar; yerleştirirler ve sevilirsiniz. Etrafınızdaki insanlar tarafından seviliyorsanız, Allahû Tealâ tarafından da seviliyorsunuz demektir.
Herşeyin bir güzelliğe dönüştürülebileceğini hiç unutmayın. Diyelim ki; bundan evvel bu tavsiyeleri dikkatle dinlememiştiniz ama bu sefer hedefinizin başkalarını mutlu etmek olduğunu idrak ettiniz ve harekete geçtiniz. Bu noktada herkes ile en güzel şekilde bir ilişki içerisinde olmalısınız. Her sözünüzle insanların kalbini fethetmelisiniz ve her güzel davranışınızla mutluluğu yaşamalısınız.
Herşey öylesine güzel ki! Şu çevre şartlarını hep size yâr edinin; ağyar (düşman) edinmeyin; dost edinin. Sizin niyetiniz halisse, gerçekten insanlara mutluluk vermek için yaşamaktaysanız, bunu başarmamanız için hiçbir sebep yoktur. Herkes için herkesin elinde, gerçek anlamda büyük imkânlar var.
Eğer etrafınızdaki insanlara mutluluk ulaştıracaksanız bilin ki; Allah’ın size bugüne kadar verdiği herşey zaten sizi o hedefe ulaştırmak içindir. Allah’ın güzelliklerini hissetmeye, anlamaya ve tatbikata koymaya çalışın. Güzellikleri yaşayan bizden evvelki insanlar, gelmişler; yaşamışlar ve ölmüşler. Ama insanlar şu anda da yaşıyorlar ve  herşeyin en güzelini istiyorlar. Eğer insanlara en güzelini ulaştırmak için elinizdeki maddi imkanlar müsait değilse o zaman Allahû Tealâ size ne kadar vermişse, hangi imkanı vermişse onunla insanları mutlu etmeye çalışın. O zaman göreceksiniz ki mutlaka birisi o davranışınızdan pozitif etkilenecektir.
Etrafınızdaki insanlara dikkatle bakın. Her güzel şeyin sizin elinizle sahneye konması; sizin hazırladığınız bir güzellikler dizisi olmalıdır. Her gün bir güzellikten bir başkasına, diğer insanlara yapacağınız sonsuz sayıdaki yardımları, her geçen gün listeye ekleyin, ekleyin, ekleyin... Şunu göreceksiniz ki; başkalarına iyilik vermeye, iyilik etmeye, onlara iyilik ulaştırmaya, onları mutlu edecek şeyler ulaştırmaya gayret ederseniz siz de o kadar mutlu olacaksınız.
İnsanoğlunun birbiriyle devamlı kavga halinde olan düşman kardeşleri; nefslerinin afetleriyle, ruhlarının hasretleridir. Bütün ruhlar Allah’ın bütün emirlerini mutlaka yerine getirmek isteyen; yasak ettiği hiçbir fiili asla işlemek istemeyen bir özellikle donatılmışlardır. İnsanların arasında en güzeli yaşamaya çalışın.
Dîn, Allahû Tealâ tarafından insanları sadece mutlu etmeye yönelik dizayn edilmiştir. Her peygamber (nebî) zamanında ve her zaman mutlaka insanların bir kısmı bu güzelliği yaşadılar.
Açın kapılarınızı herkese! Herkes sizdeki hazineleri yağmalasın. Onların mutluluğu Allahû Tealâ tarafından ve ruhunuz tarafından size 2 kat olarak geri dönecektir. Herbir insana, her gün onlara verdiğiniz mutluluk muhtevası içerisinde; mutluluktan yana başkalarına ne verirseniz; onu 2 kat geri alırsınız. Mutsuzluktan yana da ne verirseniz; onun aynını geri alırsınız.
Elinizden ve dilinizden kimse negatif etkilenmesin. Bu standartları yaşarken, bir taraftan da daimî zikre ulaşmaya çalışın. O zaman evde, dergâh hayatında ve arkadaşlıklarınızda daha çok güzellikleri beraberce yaşama eğilimi olacaktır.
Öyle bir dünyada yaşanılıyor ki; insanların çoğu dostluğu, sevgiyi unutmuşlar. Herkes etrafındakilere mutluluk ulaştıracağına tam aksine soğuk davranışlarıyla başkalarını huzursuz etmekle meşgul. Böyle bir dünyada herşeyin en güzele ulaşması hepimizin şiarı olmalıdır. Etrafınızdaki insanlara güzel davranışlar sergilemelisiniz. O zaman Allahû Tealâ’dan ve ruhunuzdan çok şeyler geri alacaksınız; vereceğiniz şeylerin 700 katını alacaksınız. Başkalarına verdiğiniz mutluluk, sizi mutlu edebilecek olan en büyük kaynaktır.
Allah hepinizden razı olsun.