Allahû Tealâ’nın Davranış Biçimlerindeki Muradı Nedir?
Allahû Tealâ insanları ne için bir arada
yarattı?
Allahû
Tealâ’nın, insanları neden birarada yarattığına baktığımızda herkesin birbirine
ihtiyacı olduğunu görmekteyiz.
Herkesin
birbirine ihtiyacı vardır. Çünkü ihtiyaçlarımızı başkalarının gayretleri ile
sağlarız. Bir başkasının sattığı gömleğe, kravata, cekete ihtiyacımız vardır.
Elbisemizi temin etmek için bir yere gideriz; yemek yemek için gıda maddelerini
satın alırız.
İhtiyaçlar çok
çeşitlidir. Herbirini bir başka kişiden veya gruptan almak
mecburiyetindeyiz. Biz bunları
üretemediğimiz için üreticisinden almak mecburiyetindeyiz. Kendisi birşeyler üreten bir kişi de, topluma
üretim açısından katkıda bulunur. Biz de ne üretiyorsak onu topluma sunmak
durumundayız ki; geçimimizi temin edebilelim.
Herkesin
başkalarının yaptığı bir şeylere mutlaka ihtiyacı olduğuna göre; biz insanlar,
cemaat halinde yaşamak mecburiyetindeyiz. Bu noktada insanların birbirleriyle
olan ilişkileri devreye girer.
Bizim de
sizlerle olmaya ihtiyacımız var. Çünkü öğrendiklerimizi sizlere öğretemezsek, o
zaman görevimizi yapmamış oluruz. Bütün topluma faydalı olmak; onları da
cehennemden kurtarmak için mutluluğun anahtarını sunmaya çalışıyoruz.
Mutluluğun anahtarı; başkaları için yaşamaktır. Mutlu bir toplumun oluşması,
başkalarına doğru davranış biçimlerini yansıtarak sağlanır.
İslâm
âlemi bütün dünyada çökmüş durumdadır. İslâm âlemi, İslâm'ı yaşamak imkânının
dışına itilmiştir. Bunun sebebi birtakım dîn adamlarının yanlış ve eksik
ilimleridir. Çünkü İslâm'ın 5 şartıyla insanların mutlu olacağına inanıyorlar.
Bunu gerçekleştiren kişinin de mutlu olabileceğini savunuyorlar.
Allahû
Tealâ’nın 7 farzı vardır. Bunlar; namaz kılmak, oruç
tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime- i şahadet getirmek, zikir yapmak ve
ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmaktır.
Allahû
Tealâ’nın bütün sistemleri, 7 kat
cehennem, 7 kat cennet, nefsin 7 kademesi, ruhun 7 kademesi olmak üzere 7'li
olarak kurulmuştur.
Allahû
Tealâ'nın insanlardan istediği şey, ruhlarını 7 tane gök katı aşarak Allah'a ulaştırmalarıdır. Kişinin yapması gereken Allah’a ulaşmayı dilemektir. Geri kalanı Allah yapacaktır.
Allah'a
ulaşmayı dilemedikçe hiç kimse Allah'ın yoluna giremez. Bu, beraberinde bir
başka şeyi, bir başka faktörü getirir; o da teslimdir. Allah'a ulaşmayı
dilemenin sonunda oluşacak olan bir teslim. Bu teslimlerin ne olduğuna
baktığımızda:
1.
Ruhun teslimi
2.
Fizik vücudun teslimi
3.
Nefsin teslimi
4.
İradenin Allah'a teslimidir.
Allahû
Tealâ, mutlulukları da birbirinin arkasından oluşan teslimlere bağlamıştır. Kim
daimî zikrin sahibi olabilmiş ise o, kesintisiz bir mutluluğun sahibidir.
Allah’ın
davranış biçimlerindeki muradı da bu noktada başlar. Allah’ın muradı;
Kişinin iç ve dış dünyasında mutlu olmasıdır.Bu da
kişinin nefsindeki bütün afetleri temizleyip etrafındaki bütün insanlara en
güzel davranışları sergilemesidir. Yani ruhunun emrettiği davranış biçimleriyle yaşamasıdır. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için nefsin yapısını iyi
anlamak gerekmektedir.
Nefsin Yapısı
İnsan
nefsi, başlangıçta şeytanın bir sığınağıdır. Kişinin nefsi %100 afetlerle
doludur. Bütün talepleri Allah'ın yasak ettiği taleplerdir. Allah neyin
yapılmasını emretmişse onu istemez, Allah neyi yasak etmişse onu da yapmak
ister.
Şeytanlar
cin taifesindendir. Şeytanların başında bulunan şeytan, şeytanları istediği
istikamette kullanabilme vasfındadır.
Herkesin etrafında mutlaka en az bir tane şeytan vardır ve devamlı
olarak o insanı negatif istikamette örgütlemeye çalışır.
Şeytan,
insanların hepsini kendisiyle beraber cehenneme gitmesini ister. Şeytanın
gideceği yer cehennemin en alt katı olan esfeli sâfilîndir. Bunu bildiği içinde
"Ne kadar çok insanı kendimle beraber cehenneme götürürsem, o kadar memnun
olurum." der
ve şeytanî nefsini tatmin eder.
Rabbimiz ;Yeryüzünde ikâme eden Âdemoğlunun nefsinin,
Rabbimize verdiği misaka (yemine) uygun bir şekilde tezkiye, terbiye ve tasfiye
etmediği ve iblise tâbi olduğu sürece, cehennemle cezalanacağını
açıklıyor.
Şeytanın
gayreti kendisi ile beraber bütün insanların cehenneme girmesidir.Fakat
Allah'ın koruması altına giren insanlar için bunu başarabilmesi mümkün değildir.
Allahû
Tealâ, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmayı dilediğini gördüğü zaman Allah'ın
koruyucu şemsiyesinin altına alıyor.Kişinin ruhu Allah'a ulaşıncaya kadar bu
koruma devam eder Ruhun Allah'a doğru yaptığı yolculuk, kişinin mürşidine
tâbiiyetinden sonra yaklaşık her ay bir gök katını aşarak 7-8 aylık bir süreçte
7 gök katını aşmasıyla gerçekleşir. Bu dönemde zikir en öndedir.
Allahû Tealâ
herkes için mutlaka bir mürşit tayin etmiştir. Eğer insanlar hacet namazını kılıp Allahû Tealâ'dan
sorarlarsa; mutlaka mürşidlerine
ulaşırlar.
2 / BAKARA - 45:
Vesteînû bis sabri ves
salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan)
sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet
namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan
başkasına elbette ağır gelir
Öyleyse
kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onun ruhunu Kendisine ulaştırır. Allahû Tealâ
Şûrâ Suresinde
şöyle buyuruyor:
42/ŞÛRÂ-13: Şerea
lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî
ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure
alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve
yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet
ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun)
ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz.
İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin
onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor
geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır
(ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Allahû
Tealâ, insanların % 95'den fazlasını seçer. Allah'ın
seçmedikleri sadece kendileri Allah’ın yoluna girmedikleri gibi başka insanları
da Allah'ın yolundan koparmaya çalışan şeytanın dostlarıdır.
Kişi Allahû Tealâ’yı dilediğini nasıl anlar?
Bir insan
Allah’a ulaşmayı dilediğinde Allahû Tealâ, o kişiyi koruyucu kalkanı altına
alır. Şeytanın onu üzmesine, mutsuz
etmesine kesin şekilde mâni olur. Kişinin ruhu 7-8 aylık devre içinde 7 tane
gök katını aşarak Allah'ın Zat'ına ulaşır. Bu süreç içerisinde kişinin zikri
günde 3 saate ulaşır. Böylece kişi 7-8
aylık bir dönem içerisinde dünyadaki en
mutlu insanlardan birisi olur. Kişinin
ruhunu Allah’a ulaştırdıktan sonra da bu standartları devam ettirmesi gerekir.
Ruhun Allah’a ulaşma işlemi tahakkuk ettiğinden sonraki devre önemlidir. Çünkü
Allahû Tealâ'nın koruyucu kalkanı kişinin vuslata ermesiyle sona erer.
Şeytan, vuslata
eren insanları tekrar düşürmek için akla gelmedik tesir sahaları bularak tekrar
dalâlete döndürebilmek için her yolu kullanır; kişinin zikrini aynı seviyede
tutamaması için her türlü numarayı yaparak cehennemden kurtulan bu insanları
tekrar cehenneme sürüklemeye çalışır. Bir kısım insanlar Allah'a ulaşmayı
diledikten sonra zikirlerini aynı seviyede tutamayıp aşağı düşürmeye başlarlar
ve bir süre sonra zikretmeyen bir konum alırlar. Zikir yoksa mutluluk da
yoktur. Bu düşmenin sonucunda Allah'ın dostluğundan da düşmek söz konusudur.
Eğer kişi,
zikrini bir ömür boyu günde en az 3 saat olarak devam ettirirse hep 3. kat
cennetin sahibi olarak yaşar ve 3. kat
cennetin sahibi olarak ölür.
Zikir
nedir?
Zikir,
Allah’ın isminin tekrar edilmesidir.
73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel
ileyhi tebtîlâ (tebtîlen).
Ve Rabbinin
İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O'na ulaş.
Allahû
Tealâ kişiye mutlaka zikri sevdirir. Allah’ın zikredilmesiyle Allah katından
rahmet ve fazl isimli nurlar gelmeye başlar. Bu nurlar %2 rahmet ve ondan sonra
%98'e kadar devam edecek olan fazıllardır. Kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesiyle Allahû Tealâ tarafından garanti edilen % 2 rahmet
ve % 49’luk fazıllarla nurlanma mutlaka
gerçekleşir.
Kişilerin
insan ilişkileri son derece önemlidir. Kişi Allah'ın dostlarıyla ilişki
içerisinde olursa, onların sohbetlerine iştirak ederse, bu kişi gün geçtikçe
Allah'a yakınlaşır. İç
dünyasında Allah’ı dilemek gereğini duyar ve bu dileğin sahibi olur. Bu kişinin daha önce işlediği suç ne olursa olsun mutlaka Allah onu
cehennemden kurtarır. Allahû Tealâ herkesin bu hedefe
ulaşmasını ister.
Kişinin ruhu
vücudundan ayrıldıktan sonra Allah'a doğru
giden kervana katılır. Bu Yukarı doğru yapılan yolculuğun adı Seyr-i sülûktur; 7 tane gök
katının aşılması, 7. gök katında 7 tane yatay âlemden geçerek, Sidretül Münteha'dan
da yeniden dikey bir yolculukla Allah'ın Zat'ına ulaşmasıyla gerçekleşir.
Beşerî
ilişkilerde hedeflere ulaşan bir insan, başkaları için yaşayan insanlar arasına
girmiştir. Allahû Tealâ onun kalbine mutlaka sevgi verir. Öyleyse, kim
insanları Allah'a davet ediyorsa o, başkaları için yaşayan biridir.
Beşerî münasebetler (insan ilişkileri), hep
başka insanları mutlu kılmak istikametine yönelikdir. Bunu kendimize hedef
edinmeliyiz. Mademki Allahû Tealâ bizi yarattı, o zaman başkaları için yarattı.
Mademki Allahû Tealâ: "Başkaları için yaşayın.Onların
her problemini çözmeye çalışın, yardım edin." buyuruyor; o zaman görevimiz
başkalarına yardımcı olmaktır.
Başkaları için
yaşayan bir insana her yaptığı iyilikten sonra Allahû Tealâ bir mutluluk verir,
huzur verir. Bu kişinin hayatı zaten başkaları için yaşamaktır. Her an
başkalarına bir şey vermek için yaşar. Bir İlâhî fayda sağlamak için yaşar.
İlâhî fayda nedir?
Kişinin
nefsinin kalbindeki afetler hangi ölçüde azaldıysa o ölçüde Allah’ın gök
katlarında birer birer yükselmeye başlar. Böylece kişi;
ü İnsanlara
hep güzel şeyler öğretmeye başlar,
ü İnsanları
birbiri ile dost olmaya davet eder,
ü İnsanlara
başkaları için yaşamayı öğütler.
Kişinin
davranışları, dışarıdan bakıldığı zaman gerçek anlamda başkaları için yaşayan
bir insanın davranışlarıysa çevresindeki insanlar, kişiye gereken değeri vereceklerdir ve onlar da Allah'a
ulaşmayı dileyeceklerdir.
Şeytan
bütün dînlerde insanlığı tuzağa düşürmüştür. Önce musevîler sonra hristiyanlar
ve sonra İslâm âlemi bu
tuzağa düşmüştür. Hz. Musa kavmine Allah'ın
hakikatlerini anlattığı zaman, Hz. Musa ile beraber binlerce insan kurtuluşa
ulaştılar; sonra bozulmalar oldu. Hz. İsa etrafındakilere Allah'ın
hakîkatlerini anlattığı zaman O'nunla beraber olanların büyük kısmı mutluluğu
yaşadılar; sonra bozulmalar oldu. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) ve O'nun sahâbesi mutluğu 7
safha ve 4 teslim olarak yaşadılar; sonra orada da bozulmalar başladı.
Neticede
dînler yoktur. Sadece Hz. İbrâhîm'in hanif dîni vardır. 7 safha ve 4 tane
teslimden oluşur. Kur'ân, 7 safhayı ve 4
teslimi ifade eder; Hz. İbrâhîm'in hanif dînini anlatır.
Bu dînin esasları şunlardır:
1- Vahdet: Tek
Allah’a inanmak, Allah’ın tekliği.
2- Tevhid: Tek
olan Allah’a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek fırka.
3- Teslim:
Ruhu, vechi (fizik vücudu), nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek.
Kişinin
Allah'a ulaşmayı dilemesiyle, ruhun teslimini Allah garanti etmiştir. Bundan
sonrası gayret işidir. Kişi bununla 3. kat cennetin sahibi olmuştur. Kişi;
Allah'a
ulaşmayı dilediğinde 1. kat cennetin
Mürşide
ulaşıp tâbî olduğunda 2. kat cennetin,
Ruhunu
Allah’a ulaştırdığında 3. kat cennetin sahibi olur.
Kişinin,
nefsinin kalbi %51 nurlarla dolduğu zaman
dünya hayatında yarı yarıya mutluluğu yaşar. Bu noktaya onu
getiren Allah'ın hediyeleri ve ni'metleridir.
İnsanlar
Allah'ın güzelliklerini ve emirlerini bilmedikleri için bu mutlulukları
yaşayamazlar. Çünkü şeytan bu hakikatleri gizlemek için herşeyi yapmıştır.
Allahû
Tealâ'nın, insanın davranış biçimlerindeki muradı da yine insanın
mutlu olmasıdır; başkalarına en güzel davranış biçimlerini sergilemesidir ve bu ancak nefs tezkiyesi yaparak
gerçekleştirilir.