Amilussalihat IV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amilussalihat IV etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Eylül 2017 Cumartesi

AMİLÜSSALİHAT IV

AMİLÜSSALİHAT IV

2. ni’met, Devrin imamının ruhu bir ni’met olmak üzere o kişinin başının üzerine, yerleşmesidir.  Allahû Tealâ, Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah'a ulaşmayı dilediği için Allah'ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah'a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah'ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

Devrin imamının ruhu o kişinin ruhuna der ki: “Senin Allah’a ulaşma zamanın geldi.”

3. ni’met:  Ruh bedeni terk eder. Sıratı Mustakîm’e ulaşır ve orada rahle-i tedrisat’a başlar.
4. ni’met: Günahlar mağfiret edilir ve deracat sistemi 1’e 10’dan 1’e 100…700’e kadar yükselir.
5. ni’met: Islâh edici amellere başlanır. Nefs tezkiye olmaya başlar. Allah isminin tekrarı, zikrullahtır. Kişi zikretmeye başladığı an Allahû Tealâ’nın katından artık salâvât rahmet, salâvât fazl olarak nurlar ikişer ikişer gelmeye başlar.  Zumer Suresinin 23. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:

39/ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu   culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh (zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-fazl ve salâvât-rahmet), Kitab'a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab'lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah'ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.

Îmân kelimesinin etrafında nurlanma ameliyesi devam eder. %2’lik rahmetle %7’lik fazilet (fazl) birikimi o kişinin nefsinin 1. kademesinin aklanmasına, yani Nefs-i Emmare’den kurtulmasına yol açar. Nefsinin afetleri de yavaş yavaş azalmaya başlar. Kişinin kalbinde birinci %7’lik fazıl yerleştiğinde ruhu da 1. gök katına çıkar. Nefs-i Levvame’de ikinci %7 aklanmanın paralelinde 2. gök katına ve her %7 nur birikimde Nefs-i Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademeleri amilüssalihatla geçilerek kişinin ruhunun Allah’a ulaşması gerçekleşir. Nefs, tezkiye olur ve ruh, hidayete erer.

Allahû Tealâ Tâhâ Suresinin 82. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

20/TÂHÂ-82: Ve innî le gaffârun li men tâbe ve âmene ve amile sâlihan summehtedâ.
Ve muhakkak ki Ben, (mürşidin önünde 12 ihsanla) tövbe edenler ve (ikinci defa) âmenû (kalbine îmân yazıldığı için îmânı artan mü'min) olanlar ve salih amel (zikir) yapanlar (nefsi ıslâh edici amel işleyenler) için mutlaka Gaffar'ım (onların günahlarını sevaba çevirenim). Sonra onlar, (Benim tarafımdan) hidayete erdirilir (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştırılır).

Amilüssalihat Allahû Tealâ’nın yardımıyla kişinin zikrullah yapması sonucu Allah’tan gelen fazl-salâvât ve rahmet-salâvâtla o kişinin nefs tezkiyesini gerçekleştirmesini sağlamaktadır. Bunun sonucunda da kişinin ruhu Allah’a teslim olmaktadır.

13/RA'D-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).
Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?

87/A'LÂ-14: Kad efleha men tezekkâ.
Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
87/A'LÂ-15: Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.
Ve (o nefsini tezkiye eden) Rabbinin İsmi'ni zikretti ve de namaz kıldı.

Amülissalihat, tezkiye işlemini gerçekleştirmek ile birlikte insanların pekçok güzelliği de yaşamasına vesile olur.

Allah amilüssalihat yapanları muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılar: 

19/MERYEM-96: İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumur rahmânu vuddâ(vudden).
Muhakkak ki âmenû olanları ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, Rahmân, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.

İnsanların mutlulukları Allahû Tealâ’nın yolunda olmak ve onun reçetelerini kullanmakla mümkündür. Yani amilüssalihat ve hidayete ermekle mümkündür. Kişinin iç dünyasında, nefsin afetlerinin azalmasına paralel olarak ruhuyla nefs arasındaki kavganın azalmasından mutluluğu artmaya başlar. Dış dünyasında ise insanlarla olan ilişkilerinde mutluluğu artmaya başlar. Nefsin ıslâhı istikametinde gayret sahibi olan insanların, yani salih amel işleyenlerin nefslerindeki afetlerin azalması ve kontrol altına alınması neticesinde etrafındaki insanlara davranışları farklı olacaktır. Bu yüzden Allahû Tealâ diğer insanlar tarafından o kişilerin sevileceğini, onlara muhabbet duyulacağını buyuruyor.

Allah amilüssalihat yapanları tayyip (temiz) bir hayat içinde yaşatır:

16/NAHL-97: Men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayâten tayyibeh(tayyibeten), ve le necziyennehum ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Mü'min olan kadın ve erkekten kim salih (nefsini tezkiye ve tasfiye edici) amel işlerse, o taktirde ona mutlaka tayyib (temiz, helâl) bir hayat yaşatırız. Ve onları, mutlaka yapmış oldukları amellerin ecirlerinden (bedellerinden), daha ahseni (güzeli) ile mükâfatlandıracağız.

Tayyib bir hayat temiz bir hayattır. Yani onlar haramlardan ancak o şekilde kaçabilirler. Temiz olan şeyleri uhdesine ancak o şekilde geçirebilirler. Ondan önce insanların bunu gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Şimdi tekrar emaniyyecilere (Kur’ân-ı Kerim’e uymayan bilgilere, zanlara tâbî olanlara) dönelim. Ne diyorlar? “İnsan Allah’a inanıyorsa, kelime-i şahadeti söylüyorlarsa, haramlardan kaçınıyorlarsa ve helalleri gerçekleştiriyorlarsa bu insanların mutlaka cennete girmesi söz konusudur.” diyorlar. Bu haramlardan uzak kalabilmek amilüssalihat olmadan mümkün olur mu? Hayır. Yani bu tayyib hayat, (temiz bir hayat) yaşamaları mümkün olabilir mi? Hayır. Çünkü nefsin afetleri olduğu müddetçe kişi şeytanında telkinleriyle yaptığı günahları, suret-i haktan gösterecek bir yol bulur;  mutlaka yaptığı yanlışı kendi kendine helal gösterir böylece kendi nefsine kendisi zulmeder. Amilüssalihat yapan kişi nefsin afetleri azaldıkça haramı helali bilecek, birbirinden ayırt edecektir; haramlardan mutlaka kaçınacaktır. Allahû Tealâ’nın da koruması söz konusudur. Çünkü Allah’ın koruması hidayete erinceye kadar bütünüyledir. Hidayete erdikten sonra da kişinin zikir yapmasıyla amilüssalihat nesfin tasfiyesi istikametinde devam edeceği için, amilüssalihat yapan insanları tayyib bir hayat yaşayacaktır.