1. Fısk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1. Fısk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2017 Cuma

1. FISK

FISK

Fısk; îmânı gûmana çevirmektir. Yani, kesin inandığın, îmân ettiğin bir şeyden şüpheye düşmektir. Kur’ân’ı Kerim’deki karşılığı ise kısaca Allah’ın yolunda olmamaktır. Üç kademe fısk vardır;

  • BİRİNCİ FISK:

Başlangıç noktasında insanların kalplerinde îmân yoktur. Bu sebeple bütün insanlar dalâlette ve fısktadırlar. Hiç kimse hayata gözlerini Allah’ın yolunda açmaz. Allah’ın yoluna girmek, insanın serbest iradesiyle verdiği bir karara bağlıdır. Kişi kendi serbest iradesiyle kalben Allah’a ulaşmayı dilediği taktirde fısktan kurtulabilir. Bu talebi gerçekleştiren kişi, birinci fısktan kurtulmuş olan kişidir.

10/YÛNUS-33: Kezâlike hakkat kelimetu rabbike alellezîne fesekû ennehum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Böylece senin Rabbinin sözü fasık olan kimseler üzerine hak oldu. Muhakkak ki onlar, inanmazlar.

Bu âyet-i kerimeye göre, fıskta olan insanların üzerine Allah’ın azap vermesi hak olmuştur. Dünya hayatını yaşarken kalben Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, fısktadır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

Burada Allahû Tealâ’nın kesin bir kanunu ile karşı karşıyayız. Kalben Allah’a ulaşmayı yani ruhunu ölmeden Allaha ulaştırmayı dilemeyenlerin, kazandıkları negatif dereceler ile gidecekleri yer cehennemdir. Allah’ın kendisine verdiği serbest irade ile Allah’a ulaşmayı dileyen kişi dilediği anda fısktan kurtulur.
Bu dileğin insana ait olmasına karşılık, sonucu Allah’ın üzerinedir. Allahû Tealâ, ruhun Allah’a ulaşmasını Kendi üzerine almıştır. Bu olayı O, gerçekleştirecektir. Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyenleri mutlaka cennetine alacağını, fasıkların ise hiçbir zaman cennete gidemeyeceklerini kesinleştirmiştir. Bunun sebebi de Allahû Tealâ’nın, Şûrâ-13’de Allah’a ulaşmayı dileyenlere verdiği sözdür.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ, kalben Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye 10 ihsan verir. Ve bu 10 ihsanla mürşidine tâbî olan kişiyi 7 ni’metle destekler. Vasıta emirleri ona sevdirir. Kişi 5 vakit farz namazının ötesinde, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V)’in kuşluk ve teheccüd sünnetini, şükür namazının da ilâvesiyle severek ve isteyerek gerçekleştirir. Ramazan ayına ilâveten her Perşembe günü Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V)’in sünnetine uygun olarak oruç tutar. Oruç onun için açlık ve susuzluk hissettiren bir olay değildir. Allah açlık ve susuzluk hissini kendisinden alır ve o kişi zevkle oruç tutar. Zekât ve birrini Allah’ın yolunda isteyerek ve severek infâk eder.
Günümüz İslâm tatbikatında unutulan zikri, o kişi gün be gün artırarak yerine getirir. Allah’ın kendisine zikir yapmak suretiyle verdiği en büyük zevki yaşar. 10 ihsan ve 7 ni’met ile desteklenen kişi gün be gün zikrini artırarak; Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Tezkiye kademelerini birer birer geçer. 7 kademede nefs tezkiyesini gerçekleştirir. Nefsin bu aklanma kademelerine paralel olarak ruh da 7 gök katında yükselir. 7 âlemi de geçerek Yokluk’ta Allah’ın Zat’ına ulaşır.
Nefsimizin 7 kademede tezkiye olmasıyla, ruhumuz da Allah’ın Zat’ına ulaşır. Böylece kişi hidayete erer ve Allah’ın evliyası olur. Ruh ve nefs için mekân olan fizik beden de Allah’ın kulları arasına girer. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).
Ey mutmain olan nefs!
89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!
89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.
89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.