18. Basamak; Nefs-i Mutmainne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18. Basamak; Nefs-i Mutmainne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2019 Pazartesi

18. Basamak; Nefs-i Mutmainne

18. Basamak; Nefs-i Mutmainne

Sonra bu kişi Allah'tan aldığı ilhamların da yardımıyla zikrini giderek artıracaktır. Zikir arttıkça Allah'ın rahmetinin ve fazlının nefsin kalbinde kalma süresi daha çok daha çok uzayacağı cihetle kişi daha çok zikredecektir ve kalbi daha çok aydınlanacaktır. Öyle bir gün gelecektir ki, kişi Nefs-i Mutmainne noktasına ulaşacaktır. Nefs-i Mutmainne, kişinin doyuma ulaştığı nefs kademesini temsil eder. Bir insan ne zaman nefsinin hırs adı verilen afetini, ona galip gelerek devre dışı bırakabilirse, o zaman o kişi bakar ki (hırsından arındığı zaman) Allah'ın kendisine ihsan ettiği şeyler meğer kendisi için yeterliymiş ama kişi o güne kadar bunun farkına (nefsinin o hırs adı verilen afeti sebebiyle) varamamış. Nefsin hırs adı verilen afeti kişiyi, helâl mefhumunun her zaman ötesine sürükleyebilir ve haram da o kişinin muhtevası içine girebilir. Demek ki hırs, helâl veya haram tanımadan insanı her an helâl hudutlarının ötesine, haram hudutlarına götürebilen bir özellik taşır. Nefsin büyük bir afetidir.

Bir çok insan hırstan bahsedildiği zaman "Ama insanların yükselmesi de ancak hırs sebebiyle mümkündür." derler. Aslında insanın manevi açıdan yükselmesini sağlayan unsur hiç bir zaman hırs değildir. Allah'ın güzelliklerini talep etmek, hırs anlamına gelmez. Çünkü hırs, nefsin afetidir. Allah'ın güzelliklerini talep eden ise ruhun bir hasletidir; gıpta deyin, bir güzellik talebi deyin, özlem deyin, hangi ismi kullanırsanız kullanın. Ama şunu net olarak bileceksiniz ki, nefsinizin muhtevasında sadece afetler vardır. Afetin hüviyeti; Allah'ın bütün emirlerine itiraz eden, isyan eden, o emirleri yapmayı asla istemeyen, Allah neyi yasaklamışsa onu da mutlaka yapmak isteyen,  bir özelliktedir. Nefsin afetleri, Allah'ın verdiği emirleri  asla yerine getirmek istemez ama Allah'ın yasak ettiği fiiller hep yapmak ister. Öyleyse muhtevaya dikkatle bakın. Demek ki burada sözkonusu olan şey, nefsin afetleri. İşte nefsin afetlerinin hırs adı verilen sistemden arındırılması halinde, bakacaksınız ki hırs yok olduğu zaman, kişi kesin olarak emin olur ki, Allah'ın kendisine ihsan ettiği şeyler meğer kendisi için yeterliymiş. Kişi onlarla doyduğunu, onlarla mutmain olduğunu görür. Ve Allahû Tealâ kişiyi mutmainne noktasına ulaştıran şeyin de zikir olduğunu söylüyor;

13/RA'D-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).
Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah’ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah’ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi? 


"e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu): Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?"

Öyleyse mutmainne (mutmain oluş, doyuma ulaşma), Allah'ın o kişiye ihsan ettiği şeylerin yeterli olduğunun idrakine varış ve  doygunluğun başladığı noktadır (Nur: %28). İşte bu noktaya "Mutmainne" diyor Allahû Tealâ ve Fecr Suresinin 27. âyet-i kerimesinde buyuruyor: 

89/FECR-27: Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu.
Ey mutmain olan nefs!