27. Basamak; İhlâs Makamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
27. Basamak; İhlâs Makamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2020 Pazar

27. Basamak; İhlâs Makamı

 


27. Basamak; İhlâs Makamı

Kişi Ulûl’elbab Makamı'ndan sonra çok kısa bir zaman parçası içinde bu kişi İhlâs Makamı'na ulaşır. Nasıl ve niçin ulaşıyor? İhlâs Makamı'nda nefsinin bütün karanlıkları yok olmuştur. Daimi zikir sebebiyle o kişinin kalbine ulaşan rahmet, fazl ve salavat ismindeki üç nur sonsuz olarak o kalbe ulaştıkları için kalbi tamamen aydınlatmışlardır. Bu mutlak aydınlanmanın sebebi sadece rahmetin, fazlın ve sâlâvatın sonsuz bir şekilde ulaşması değil, aynı zamanda kişi daimi zikre ulaştığı andan itibaren o kalbin içine karanlıkların girmesinin mümkün olmamasıdır. Öyleyse daimi zikir sahibi bir kişinin kalbine şeytanın karanlıkları asla giremez. Neden? Çünkü zikir Allah'tan rahmet, fazl ve sâlâvat ismindeki üç tane nur çeker. Bu nurların üçü de rahmet kapısının üzerinde bulunan mühre baskı yapar. Bu baskı mührü kalbin içine doğru iter ve zulmet kapısına ulaştırır ve onu kilitler. Böylece o kişinin kalbine kişi daimi zikrin sahibiyse, hiç bir zaman karanlıklar (şeytanın zulmeti) giremez. Çünkü mühür hep zulmani kapının üzerinde, onu örterek kalacaktır. Demek ki zulmani kapı kapalı, şeytan karanlıklarını o kalbe gönderemiyor. Öyleyse daimi zikre ulaşan bir kişinin, daimi zikre ulaştıktan sonra ölene kadar, geçireceği hayatta hiç bir zaman kalbine şeytanın hiç bir karanlığının ulaşması mümkün değildir. İnsanoğlu bir defa daimi zikre ulaştığı zaman, artık o kişi şeytanın elinden bütünüyle kurtulmuştur. Allahû Tealâ şeytanla olan o başlangıç konusmasında ne diyordu?

15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).
“Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”


"Sen benim ihlâs sahibi kullarımı yoldan çıkartamazsın."

Neden? Çünkü, ihlâs sahibi kullarının kalplerinde karanlık yok. Şeytanın pençelerini geçirebileceği, nefsin afetleri yok. Tesir sahası da yok. Onun için şeytan, ihlâs sahibi olan kullara bir zarar veremez. Öyleyse ihlâs sahibi olmaktan Allahû Tealâ'nın muradını Beyyine Suresinin 5. âyet-i kerimesinde görüyoruz:

98/BEYYİNE-5: Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.


"Onlar emrolunmadılar, Allah'a nefslerini teslim etmiş, dinde muhlis kullar olmakla ve bunu hanif olarak yerine getirmekle, ifa etmekle emrolundular."

Muhlis kullar olmak. Ne demek muhlis?

Halis kelimesinden geliyor. Halis olmak biliyorsunuz, saf olmak demek, katışıksız olmak demek, muhtevayı bozacak her şeyden arınmış olmak demek. Bir kişi ne zaman halis olur? Nefsinde o nefsin muhtevasını bozacak olan afetlerin hiç biri kalmadığı zaman halis olur. Öfke afeti yok, intikam afeti yok, haset afeti yok, kibir afeti yok, isyan afeti yok. Bu afetlerin (sadece bunlar değil), hepsinden birden kurtulmuş olunan bir noktadan bahsediyoruz. Öyleyse orada neden nefsin bütün afetleri yok olmuş? Çünkü nefsin kalbindeki karanlıklar afetleri temsil ederler. Bu karanlıkların tamamen gittiği, mutlak aydınlığın, Allah'ın nurlarının orada yüz üzerinden yüz hakimiyet kurduğu bir kalp. İşte öyle bir kalp Allah'ın halis bir kulunun nefsinin kalbidir. İşte kim böyle bir noktaya ulaşmışsa o kişi halis olur. Burası son teslim olan nefsin Allah'a teslim noktasıdır (3. teslim).

Öyleyse halis olan bir kişi Allah'ın sırlarına hakim olacak. Yani hikmet sahibi olacak. İşte ihlâs kademesindeki bir kişi Allah'ın bütün sırlarına hakimdir. Bu durum yakîn standardıdır.

Kur'an-ı Kerim'de 3 yakîn gösteriliyor:
 
1- İlm'el yakîn
2- Ayn'el yakîn
3- Hakk'ul yakîn

1- İşte insanoğlu eğer kalp gözu kapalıysa sadece bilgileniyorsa, bilgi sahibi oluyorsa o kişi İlm'el yakînin, ilim açısından yakînin sahibidir.

2- Ne zaman Allahû Tealâ onun kalp gözünü açar da o kişiye zemin katın ötesinde 1. gök katının, 2., 3., 4., 5., 6., 7., gök katının ve bu katın 7 aleminin özelliklerini gösterirse, Sidret-ül Münteha'ya kadar yer katlarının özelliklerini gösterirse kalp gözüne, o kişi ayn'el yakîn sahibi olur. Ayn aleminin, varlıklar aleminin sırrına ehil olur.

3- Bu kişi Allahû Tealâ'nın bir sonraki kademesi salâha ulaşır da Rabbini görürse Allahû Tealâ o kişinin kalp gözüne Kendi cemalini gösterirse, işte o zaman kişi son kademeye, Hakk'ul yakîn kademesine ulaşmıştır. Bu yakîn artık Hakk ile yakîn olmaktır. Adına Ruyetullah olmak denir.