Hz. Nuh (A.S) II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. Nuh (A.S) II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2016 Salı

Hz. Nuh (A.S) II

                                                                                   Hz. Nuh (A.S)


Büyük azim ve gayret ile irşad vazifesini çok uzun süre devam ettirdi, seneler ve asırlar boyu, devamlı kavmine nasihat etti, onları selamete çıkarmak için durmadan çalıştı.

71/NÛH-1: İnnâ erselnâ nûhan ilâ kavmihî en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum azâbun elîm(elîmun).
Muhakkak ki Biz, Hz. Nuh’u kendi kavmine: “Kavmini onlara, elîm azap gelmeden önce uyar.” diye (resûl olarak) gönderdik.

71/NÛH-2: Kâle yâ kavmi innî lekum nezîrun mubîn(mubînun).
(Hz. Nuh, kavmine) şöyle dedi: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben, sizin için apaçık bir nezirim (uyarıcıyım), (öyle ki).”

71/NÛH-3: Eni’budûllâhe vettekûhu ve etîûn(etîûni).
Allah’a kul olmanız, O’na karşı takva sahibi olmanız için. Ve bana itaat edin (tâbî olun).

71/NÛH-4: Yagfir lekum min zunûbikum ve yûahhırkum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne ecelallâhi izâ câe lâ yuahhar(yûahharu), lev kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
(Allah da) sizin günahlarınızı mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin) ve sizi belirlenmiş bir zamana kadar tehir etsin (ömür versin)! Muhakkak ki Allah’ın eceli (onun belirlediği an) gelince tehir edilmez. Keşke siz bilmiş olsaydınız.
             
Ama düştükleri sapıklıklarda ısrar eden kâfirler, iman etmedikleri gibi inatla karşı koydular. İçlerinden çok az insan iman etmişti, onların da tamamına yakını fakir fukara tabakasındandı. Toplum üzerinde hâkimiyet kurmuş olan idareciler ve şerefin sadece mal ve makamda olduğuna inanan zengin zümre,  nüfuslarını korumak ve menfaatlerinin zedelenmesini önlemek için bütün imkânlarını ortaya koydular. Ayrıca iman edenlerin çiftçiler, işçiler ve küçük meslek erbabından olan fakir kişiler olmaları nedeniyle onları küçük görüyorlardı. Toplumu yöneten kişiler, putlarına ve uydurma dinlerine sahip çıkmak amacıyla halkı Nuh (A.S)’a karşı kışkırtıyorlardı. Halk ise, şaşılacak şekilde, mevcut düzenin devamı konusunda ısrarcıydılar. Kur’an-ı Kerim’den okuyalım inşallah;

11/HÛD-27: Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ nerâke illâ beşeren mislenâ ve mâ nerâkettebeake illellezîne hum erâzilunâ bâdiyer re’y(re’yi), ve mâ nerâ lekum aleynâ min fadlin bel nezunnukum kâzibîn(kâzibîne).
O zaman kavminden inkâr eden kimselerin ileri gelenleri (şöyle) dedi: “Biz seni, bizim gibi beşerden başka (olarak) görmüyoruz. Ve bizden aşağı (fakir, zayıf, aciz) olan basit görüş sahibi kimselerden başkasının da sana tâbî olduğunu görmüyoruz. Ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilâkis sizleri yalancı zannediyoruz.”

34/SEBE-34: Ve mâ erselnâ fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn(kâfirûne). 
Ve Bizim nezir göndermediğimiz hiçbir yer yoktur. Her karyenin (ülkenin) refah içinde olanları (ileri gelenleri): "Muhakkak ki biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz." demekten başka bir şey söylemediler.

34/SEBE-35: Ve kâlû nahnu ekseru emvâlen ve evlâden ve mâ nahnu bi muazzebîn(muazzebîne).
Ve: "Biz, mal ve evlât olarak daha çoğuz. Ve biz, azap edilecek olanlar değiliz." dediler.

26/ŞUARÂ-105: Kezzebet kavmu nûhınil murselîn(murselîne).
Nuh’un kavmi, mürselinleri (resûlleri) tekzip ettiler (yalanladılar).

26/ŞUARÂ-106: İz kâle lehum ehûhum nûhun e lâ tettekûn(tettekûne).
Onların kardeşi Nuh (A.S) onlara: “Takva sahibi olmuyor musunuz?” demişti.

26/ŞUARÂ-107: İnnî lekum resûlun emîn(emînun).
Muhakkak ki ben, sizin için emin bir resûlüm.

26/ŞUARÂ-108: Fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).
Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun (Allah’a ulaşmayı dileyin). Ve bana itaat edin.

26/ŞUARÂ-109: Ve mâ es’elukum aleyhi min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Ve ona (tebliğe) karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine aittir.

26/ŞUARÂ-110: Fettekûllâhe ve etîûn(etîûni).
Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun (Allah’a ulaşmayı dileyin). Ve bana itaat edin.

26/ŞUARÂ-111: Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûn(erzelûne).
“Sana en basit insanlar tâbî olduğuna göre, biz (de) mi sana inanalım?” dediler.

26/ŞUARÂ-112: Kâle ve mâ ilmî bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
“Onların yapmış oldukları şey hakkında benim ilmim (bilgim) yoktur.” dedi.

26/ŞUARÂ-113: İn hısâbuhum illâ alâ rabbî lev teş’urûn(teş’urûne).
Onların hesabı, sadece Rabbime aittir, keşke farkında olsanız.

26/ŞUARÂ-114: Ve mâ ene bi târidil mu’minîn(mu’minîne).
Ve ben mü’minleri tardedici (kovacak) değilim.


26/ŞUARÂ-115: İn ene illâ nezîrun mubîn(mubînun).
Ben sadece apaçık bir nezirim (uyarıcıyım).