TASAVVUF NEDİR? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TASAVVUF NEDİR? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2019 Salı

TASAVVUF NEDİR?

TASAVVUF NEDİR?

Tasavvuf dediğimiz zaman, bir çok insan bunun bir lüks olduğunu zannediyor. Tasavvuf dediğimiz zaman, bir çok insan bunun bir fantazi olduğunu zannediyor. İslâm'ın 5 şartıyla insanların kurtuluşa ulaşabilecekleri iddia ediliyor. Hem de en yetkili makamlardan. Hatta, "Mürşid diye bir şey yoktur, sakın bir mürşide tâbî olup da budalalık etmeyin." gibi bir takım sözler, dini unsurların en üst noktalarından, din öğretmekle vazifeli olan kurumların en üst noktalarından insanlara iletilir olmuş.

Tasavvuf bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in ve sahabenin yaşadığı İslâm'dir. Bugün dünya üzerinde yaşanmayan İslâm. Sadece bir takım tasavvuf gruplarında yaşanabilen İslâm. İslâm'ın esasıdır, aslıdır, Kur'an-ı Kerim'deki İslâm’dır.

Kur'an-ı Kerim'de yeminler var. Sahabe bu yeminleri yerine getirmiş. Kur'an-ı Kerim'de, insanı dünya saadetine ulaştıracak olan üç tane farz var. Sahabe bunların hepsini yerine getirmiş, hepsi teslime ulaşmışlar, gerçek İslâm olmuşlar ve hem cennet saadetinin hem dünya saadetinin, sahibi olmuşlar. Allahû Tealâ, onların cennetle müjdelendiğini A'râf 157'de açık açık söylüyor: 

7/A'RÂF-157: Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu, ulâike humul muflihûn(muflihûne).
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını (günahlarını sevaba çevirip, günahlarının ağırlığını) kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri, (ruhu vücuda bağlayan bağ ve fetih kapısının üzerindeki 7 baklalı altın zincir) kaldırır. Artık onlar, O’na îmân ettiler ve O’na saygı gösterdiler ve O’na yardım ettiler ve O’nunla beraber indirilen Nur’a (Kur’ân-ı Kerim’e) tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha (kurtuluşa, cennet mutluluğuna ve dünya mutluluğuna) erenlerdir. 


"O ümmî, nebî, resûle tâbî olanlar, felâha erdiler." diyor. Bütün sahabe felâha ermiş, cennet saadetiyle mujdelenmiş. Bütün sahabenin dünya saadetine ulaştığı da kesindir. Çünkü o devre "Asr-ı Saadet" diyoruz, "Saadet devri" diyoruz. Öyleyse şimdi tasavvufun muhtevasına girelim. Nedir tasavvufun muhtevası? 

* Birincisi cennet saadeti 
* İkincisi dünya saadeti 

İşte İslâm, kalın çizgilerle bu çerçevenin içindedir.

Öyleyse hepimiz Kur'an-ı Kerim'deki emirleri yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Bundan 14 asır evvel sahabenin yerine getirdiği yeminleri yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Dini öğretmekle vazifeli olanları bunları bilmeseler de, "Bunlar farz değildir." deseler de, hatta "Yapmayın" deseler de, Allah'ın emrettiği şeyler asıldır.