Hz. Nuh (A.S)
Kesintisiz yağan şiddetli yağmurlar sonucunda yükselen
sel suları ortalığı kaplıyordu. Nuh’un gemisi tüm yolcularını aldıktan sonra
dağlar gibi dalgaların arasında kaldı ve diğer bütün canlılar boğularak yok
oldular.
Nuh (A.S)’ın oğullarından biri küfürde inat ederek,
Allah’a ve babasının peygamberliğine iman etmemişti. Tufanın başlangıcı
esnasında Nuh (A.S) baba şefkatiyle onu da gemiye çağırdı. Kâfirlerden ayrılır
ve böylece boğulmaktan kurtulur ümidiyle ısrarla gemiye davet etti ama oğlu
inadından vazgeçmedi ve boğuldu. Kur’an-ı Kerim baba oğul arasında geçen ibret
dolu bu hadiseyi şöyle anlatır;
11/HÛD-42: Ve hiye tecrî bihim fî mevcin kel
cibâli ve nâdâ nûhunibnehu ve kâne fî ma'zilin yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun
meal kâfirîn(kâfirîne).
Ve o (gemi) onlarla, dağ gibi dalgalar içinde yüzüyordu. Ve Nuh,
ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: “Ey oğulcuğum, bizimle beraber bin ve
kâfirlerle beraber olma!”
11/HÛD-43: Kâle seâvî ilâ cebelin ya'sımunî minel mâ'(mâi) kâle lâ âsımel yevme
min emrillâhi illâ men rahim(rahime), ve hâle beynehumal mevcu fe kâne minel
mugrakîn(mugrakîne).
(Nuh (A.S)’ın oğlu şöyle) dedi: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nuh (A.S): “Bugün Allah’ın emrinden koruyan bir koruyucu yoktur. (Allah’ın) rahmet ettiği kimseler hariç.” dedi. Ve ikisinin arasına dalga(lar) girdi ve böylece boğulanlardan oldu.
(Nuh (A.S)’ın oğlu şöyle) dedi: “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım.” Nuh (A.S): “Bugün Allah’ın emrinden koruyan bir koruyucu yoktur. (Allah’ın) rahmet ettiği kimseler hariç.” dedi. Ve ikisinin arasına dalga(lar) girdi ve böylece boğulanlardan oldu.
Hz. Nuh, boğulan oğlunu kurtarması için Allahû Teâlâ’ya yalvardı ama
Allahû Teâlâ onu uyardı;
11/HÛD-45: Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve
inne va'dekel hakku ve ente ahkemul hâkimîn(hâkimîne).
Ve
Nuh (A.S) Rabbine seslendi. “Sonra (şöyle)dedi: “Rabbim! Muhakkak ki oğlum
benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm verenlerin
en iyi hüküm verenisin.”
11/HÛD-46: Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlik(ehlike), innehu amelun gayru
salih(salihin), fe lâ tes'elni mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innî eızuke en
tekûne minel câhilîn(câhilîne).
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”
11/HÛD-47: Kâle rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihî
ilm(ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn(hâsirîne).
(Nuh
A.S): “Rabbim, muhakkak ki ben, onun hakkında benim bir ilmim (bilgim) olmayan
şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve Senin, beni mağfiret etmen ve Senin,
bana rahmet etmen olmazsa ben, hüsrana uğrayanlardan olurum.” Dedi.