5. Basamak Hicabı Mesturenin Alınması 6. Basamak Vakranın Alınması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5. Basamak Hicabı Mesturenin Alınması 6. Basamak Vakranın Alınması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Haziran 2016 Perşembe

5. BASAMAK; HİCAB-I MESTÛRENİN ALINMASI 6. BASAMAK; VAKRANIN ALINMASI

5. BASAMAK;  HİCAB-I MESTÛRENİN ALINMASI
6. BASAMAK; VAKRANIN ALINMASI

“Ey Semavat ve Arzın Yaratıcısı! Celâlin ve Yüzün Nuru Hakkı İçin Kitab’ınla Gözlerimi Nurlandırmanı, Onunla Dilimi Açmanı, Onunla Kalbimi Yarmanı, Göğsümü Ferahlatmanı, Bedenimi Yıkamanı İstiyorum. Çünkü Hakk’ı Bulmakta Bana Ancak Sen Yardım Edersin, Onu Bana Ancak Sen Nasip Edersin. Her şeye Ulaşmada Güç ve Kuvvet Ancak Büyük ve Yüce Olan Allah’tandır.”


Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir duası şöyledir: “Ey Semavat ve Arzın Yaratıcısı olan Rabbim! Celalin ve Vechinin (Zat’ının)  nuru hakkı için Kitab’ınla gözlerimi nurlandırmanı, Onunla dilimi açmanı, Onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen yardım edersin, onu bana ancak Sen nasip edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’tandır.”  (K: Kütübi Sitte, Hadis No: 1834, Kategori: Dua Bölümü/Üzüntü Ve Tasa Halinde Dua).
Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) Allah’ın tasarrufundaydı ama Allah’tan dua ve niyaz ile istekte bulunmaktadır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) biz insanlar için en güzel örnektir.

ü  Başlangıçta Herkes Dalâlettedir

Hadîs-i şerif, başlangıç noktasında herkes gibi ulûl’azm peygamberlerin de dalâlette olduğunu yani hassalar ve uzuvlarının açık olmadığını bize ispat etmektedir. Allah başlangıçta herkesin dalâlette olduğunu açıklamak babında En’âm Suresinin 77. âyet-i kerimesinde İbrâhîm (A.S)’ı örnek vermiştir.

6/EN'ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).
Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayet e erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.” dedi.

Şuarâ Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Musa (A.S)’ı örnek vermiştir.

26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).
Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlette olanlardandım.” dedi.

Duhâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ise Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’i örnek vermiştir.

93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
Ve seni dalâlette buldu sonra hidayet e erdirdi.

Öyleyse başlangıç noktasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) de dalâletteydi ve dalâlette olduğunu Allah’ın Resûl’ünün, Allah’tan talepte bulunduğu bu duasıyla da net olarak anlıyoruz.

ü  Allah’ın Kitabı’yla Gözlerin Nurlandırması

Buradaki kitap Kur’ân-ı Kerim’dir. Kitab’ıyla gözleri nurlandırmayı Allahû Tealâ nasıl gerçekleştirecektir? İnsanla Allah arasında Allah’ın dizayn ettiği 28 basamaklık İslâm merdiveni vardır. Birinci basamakta herkes olayları yaşar, olayları değerlendirir.

2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o, sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o, sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

İşte insanlar yaşadıkları olayları değerlendirirler ve ikinci basamakta Allah olayları yaşayan, olayları değerlendiren insanlardan bir kısmını seçmez. Seçilmeyenler kendileri hidayeti dilemedikleri gibi başkalarının da dilemesine mâni olan insanlardır. Geri kalan insanların hepsi seçilir. Ama Allahû Tealâ seçilenleri de musîbetlerle imtihan eder. Musîbetlerden gerekli dersi alabilen kişi, Allah’a ulaşmayı diler ve kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onu Kendisine ulaştıracağını garanti etmiştir.

2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.

Daha sonra Rabbimiz Rahmân esmasıyla tecelli eder ve Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi ona peş peşe 7 tane furkan verir. Eğer hassalar ve uzuvlar üzerinde engeller varsa, Allahû Tealâ’nın, birinci ve ikinci furkan olarak kişinin baş gözlerindeki görmeye mâni olan hicab-ı mestureyi ve basar hassasının üzerindeki gışavet adlı perdeyi almasıyla o kişi kör iken, Kitap’la görmeye başlar. Böylece: “Kitab’ınla gözlerimi nurlandırmanı istiyorum” talebi gerçekleşir.

ü  Allah’ın Kitab’ıyla Dilin Nurlandırması

Eğer kulak üzerinde işitmeye mâni olan engel varsa Allah onu alır ve sem’î hassasının mührünü açar ve o kişi artık âyetlerin mânâsına ulaşır. Âyetlerin mânâsına ulaştığı için, kulak işittiğini kalbe boşaltır ve o kişinin artık dili açılır, konuşmaya başlar. Böylece  “onunla dilimi açmanı istiyorum” talebi de gerçekleşir.

ü  Allah’ın Kitab’ıyla Kalbin Yarılması

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Onunla kalbimi yarmanı istiyorum” talebi için ise Allahû Tealâ evvel emirde idrake mâni olan engel ekinneti alır, fıkıh hassasını açar ve ihbatı koyar. Yani Kitap’la o kişinin kalbini yarar. Kalbin yarılması, aslında göğsün yarılması anlamına gelmektedir.

ü  Göğsün Ferahlatılması

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Göğsümü ferahlatmanı istiyorum” talebi için de Allahû Tealâ, 7 furkana ilâveten Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi kişinin hidayetle kalbine ulaşır.

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Sonra Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre o kişinin kalbini Allah Kendisine çevirir.

50/KAF-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).

Akabinde Allahû Tealâ, En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesine göre o kişinin göğsünü şerh eder, yarar. Teslimlere açar. “Kitab’ınla göğsümü ferahlat” bu anlama gelmektedir.

6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

ü  Bedenin Yıkanması, Hakkın Bulunması

Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Bedenimi yıkamanı istiyorum.” derken de nefs tezkiyesini istemektedir. “Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen yardım edersin. Onu bana ancak Sen nasip edersin.” ifadesinde Hakk’ı temsil eden kimdir? Allah’ın mürşididir. 7 tane furkan ve 12 tane ihsanla huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarsa, Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Hacet namazı için Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde ve Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ: “Vesileyi, istianeyi Allah’tan isteyin.” buyurmaktadır.

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

“Her şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’ındır.” Gerçekten her şeye ulaşmada, özellikle Allah’a ulaşmada sadece Allah yetki sahibidir. Tamamıyla Allah gerçekleştirir. Biz sadece dileriz, geri kalanını tamamıyla Allah gerçekleştirir.

Öyleyse görüldüğü gibi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir talebin, dileğin karşılığında Allahû Tealâ’nın neleri vereceğini, hangi furkanları, hangi ihsanları ve hangi ni’metleri vereceğini aşağı yukarı peş peşe sıralamış ve bunu bir dua ile dile getirmiştir. Allah her şeyin sahibidir, hangi hedefe ulaşmak istiyorsak mutlaka onu Allah’tan talep etmemiz gerekir. Allah’a ulaşma dileğinin de kalpten gerçekleşmesinin sebebi budur. Çünkü Allahû Tealâ kullarla olan ilişkisini kalp üzerinden gerçekleştirir. Allah, kalbe göre kişinin talebine yardımcı olur veya olmaz.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

O zaman kişinin mutlak surette kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Ancak kalben dilediği takdirde Allah o kişiye yardım edecektir ve onu Kendisine ulaştıracaktır. Kendisine ulaştırabilmesi için evvelâ Allah onu mürşide ulaştırır. Mürşide ulaştığı zaman onu 7 ni’met ile destekler. Vasıta emirleri o kişiye sevdirir. Allahû Tealâ, nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikri o kişiye sevdirdiği için o kişi günbegün zikrini arttırır.

7 tane tezkiye kademesi vardır (Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye, Nefs-i Tezkiye). Her tezkiye kademesinde bir bir zikir artışlarıyla kişinin kalbinde biriken fazl miktarı %7, %7 artarak devam eder. Kişinin kalbi aydınlandıkça ruh da 7 tane gök katı yükselir. 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır ve Allah’ın Zat’ında ifna olur, yok olur.

Bütün bu güzellikleri o kişiye sağlayan Allah’tır. Sanki kişi yapmış gibi ona mükâfat vermektedir. İşte bir dileğin karşılığında Allah’ın kuluna verdiği mükâfat 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısıdır. Allahû Tealâ bunu herkese ikram etmeye, hediye etmeye, hibe etmeye hazırdır. Yeter ki kul kalben Allah’ı dilesin. Allah mutlaka herkesi âhiret ve dünya saadetine ulaştırmak istemektedir.