26. Basamak; Ulûl’elbab Makamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26. Basamak; Ulûl’elbab Makamı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Aralık 2020 Pazar

26. Basamak; Ulûl’elbab Makamı

 26. Basamak; Ulûl’elbab Makamı


5., 6. ve 7. makamların müşterek özelliği hepsinin daimi zikrin sahibi olmayı gerektirmesidir. Her kim 5. makama ulaşmışsa o kişi daimi zikrin sahibi olduğu için 5. velayet makamına ulaşmıştır. Bunlara verilen genel isim ulûl’elbabtır ama sabikun adını duyarsanız gene bilin ki onlar da öyledirler. Hayırlarda yapılan müsabakalarda yarışıp da birinciliği, ikinciliği ve üçüncülüğü alanlardır. İşte her kim daimi zikre ulaşırsa onun adı ulûl’elbabtır. Niçin? Çünkü Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 190 ve 191. âyet-i kerimelerinde buyuruyor:

3/ÂLİ İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.

3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.


"Ulûl’elbab kullarım ki, onlar otururken de, ayaktayken de, yatarken de (yani kendilerindeki 3 halin üçünde de) hep Allah'ı zikrederler."

Öyleyse demek ki, ulûl’elbab olmak demek, zikr-i daime Yunus'un tabiriyle ve bütün eski evliyaların tabiriyle, zikr-i daime ulaşmak demektir. Kim daimi zikrin sahibiyse o kişi ulûl’elbab olmuştur. Ve 5. makama, Allah yolundaki 28 basamaktaki son 7 basamağın beşincisine ulaşmıştır. Bir başka ifadeyle hikmet sahibi olmuştur. İşte Allahû Tealâ buyuruyor:

2/BAKARA-269: Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez.


"Allah dilediğine hikmet verir, kime hikmet verilmişse ona büyük hayır verilmiştir."

Allahû Tealâ'nın dilediği daimi zikrin sahibi olan insanlar, hikmet sadece onlara veriliyor. İşte Allahû Tealâ'nın indinde bir kişinin ulûl’elbab olması ki, bu basamak da ulûl’elbab basamağıdır. Bir sonraki daha üst basamak olan ihlâs da ulûl’elbab basamağıdır. En üstte bulunan salâh da ulûl’elbab basamağıdır. Çünkü üçünün de ortak özellikleri:

* Daimi zikrin sahibi olmuşlardır.
* Kalpleri mutlak aydınlığa ulaşmıştır.
* Kalp gözlerinin açılmıştır.
* Kalp kulakları açılmış ve kalplerindeki fuad hassası (idrak hassası) çalışır hale gelmiştir.

"ulûl: Sahipleri" demek, "elbab: lübbler" demektir. Lübb, Allah'ın sırları, öz, özün özü anlamına geliyor.