2. ve 3. Sıratı Mustakîm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2. ve 3. Sıratı Mustakîm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2017 Cuma

2. ve 3. FISK

2. ve 3. FISK

  • İKİNCİ FISK:

Kişi Allah’a ulaşmayı dileyip mürşidine ulaştığı için kalbine îmân yazılmıştır. Bu sebeple îmânı artan bir mü’min olmuştur. Ruhu Allah’a ulaştığı noktada hidayete ermiştir. Sonra eğer kişi, mürşidinden ve Allah’a ulaşmaktan şüphe ederse, Allahû Tealâ verdiği bütün güzellikleri; 10 ihsanı ve 7 ni’meti geri alır. Allahû Tealâ, koruyucu olarak devrin imamının ruhunu o kişinin başının üzerine göndermişti, geri alır. Kalbin mührünü açmıştı, tekrar mühürler. Kalbe îmân yazmıştı, geri alır. Kalpteki ekinneti kaldırmıştı, geri koyar. Kulaklardaki vakrayı almıştı, yeniden koyar. Kişinin göğsünden kalbine nur yolu açmıştı, bu yolu kapatır. Kısaca kişiyi başlangıç noktasındaki fısk durumuna geri döndürür. Yüce Rabbimiz bu konuyu şöyle açıklamaktadır:

24/NÛR-55: Vaadallâhullezîne âmenû minkum ve amilûs sâlihâti leyestahlifennehum fil ardı kemestahlefellezîne min kablihim, ve leyumekkinenne lehum dînehumullezîrtedâ lehum ve le yubeddilennehum min ba’di havfihim emnâ(emnen), ya’budûnenî lâ yuşrikûne bî şey’â(şey’en), ve men kefere ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).
Allah, sizden âmenû olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra (korkularını) mutlaka güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana) şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar fasıklardır.

16/NAHL-106: Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallâh(minallâhi), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allah’û Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah'tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır.

16/NAHL-107: Zâlike bi ennehumustehebbûl hayâted dunyâ alel âhıreti ve ennallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).
İşte bu, onların dünya hayatını, ahiret hayatına göre daha çok sevmeleri ve Allah'ın, kâfir kavmi hidayete erdirmemesi sebebiyledir.

Bu kişi dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmiştir. Mürşidden ve Allah’a ulaşmaktan şüphe ettiği için, Allah ona verdiği bütün ihsanlarını ve ni’metlerini geri almıştır. Allahû Tealâ kâfirleri hidayete erdirmeyeceğini de açıkça ifade etmektedir.

  • ÜÇÜNCÜ FISK:

Eğer kişi Allahû Tealâ’nın o mürşid vasıtasıyla bütün güzellikleri ona verdiğini akıl etmişse, tekrar Allah’a ulaşmayı diler. Böylece Allahû Tealâ ona ikinci bir hak tanır. Ama Allahû Tealâ’nın bir kere daha 10 ihsan, 7 ni’met vermesi, ona vasıta emirleri sevdirmesi ve ruhunu Allah’a ulaştırması halinde, bu kişi mürşidinden tekrar şüphe ederse, işte o zaman Allahû Tealâ o kişinin kalbini tabeder (mühürler). Bu kişi için artık fısktan kurtulmak söz konusu değildir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

16/NAHL-108: Ulâikellezîne tabeallâhu alâ kulûbihim ve sem’ihim ve ebsârihim, ve ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
İşte onlar, Allah'ın kalplerini, işitme hassalarını ve görme hassalarını tabettiği (mühürlediği) kimselerdir. Ve işte onlar; onlar, gâfillerdir.
16/NAHL-109: Lâ cereme ennehum fîl âhıreti humul hâsirûn(hâsirûne).
Onların, ahirette hüsrana düşenler olduğuna şüphe yoktur.

Allahû Tealâ burada ikinci ve üçüncü fısktan söz etmektedir. Allah’ın kalplerini, gözlerini ve kulaklarını mühürlediği kişiler gâfillerdir. Nisâ Suresinin 137. âyet-i kerimesinde bu gerçeği bir bütün olarak bizlere açıklamaktadır:

4/NİSÂ-137: İnnellezîne âmenû, summe keferû, summe âmenû, summe keferû, summezdâdû kufran lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum sebîlâ(sebîlen).
Muhakkak ki onlar âmenû oldular, sonra inkâr ettiler. Sonra yine âmenû oldular sonra inkâr ettiler. Daha sonra da küfürlerini artırdılar. Allah, onları mağrifet edecek değildir ve onları yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir.

Bu âyet-i kerimede üç fısktan da söz edilmektedir. Başlangıç noktasında Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, fısktan kurtularak âmenû olmuştur. Sonra tekrar küfre düşmüş sonra âmenû olmuş ve bir kere daha küfre düşmüştür. Allahû Tealâ üçüncü kere fıska düşen bu kişinin kalbini tabetmiş, mühürlemiştir.

Kur’ân-ı Kerim’de münafıkların hepsinin fasık olduğu ifade edilmektedir:
9/TEVBE-67: El munâfikûne vel munâfikâtu ba’duhum min ba’d(ba’din), ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne humul fâsikûn(fâsikûne).
Münafık erkekler ve münafık kadınlar, birbirlerindendir. Münkeri (kötülüğü) emrederler ve ma'ruftan (iyilikten) nehyederler (yasaklarlar) ve ellerini sıkarlar (cimrilik ederler). (Onlar), Allah'ı unuttular böylece (O da) onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar, fasıklardır.

14 asır evvel münafıklar, canlarını ve mallarını korumak için Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e biat etmişlerdir. Ama Allahû Tealâ bu sebeple biat edenlere 10 ihsan, 7 ni’met vermemiş, onları Kendisine ulaştırmamıştır. Bu insanlar zaten fısktalardı. Bütün insanların göreceği şekilde biat etmeleri de onları fısktan kurtarmamıştır. Çünkü bu insanlar, hiçbir zaman Allah’a ulaşmayı dilememişler bu yüzden kalplerinin içine îmân girmemiştir.

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.”

9/TEVBE-24: Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye' tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn(fasikîne).
De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah'tan ve O'nun resûlünden ve O'nun (Allah'ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

9/TEVBE-66: Lâ ta’tezirû kad kefertum ba’de îmânikum, in na’fu an tâifetin minkum nuazzib tâifeten bi ennehum kânû mucrimîn(mucrimîne).
Özür beyan etmeyin. Siz, îmânınızdan sonra inkâr etmiştiniz. Eğer sizden bir grubu affetsek de suçlu olmalarından dolayı bir (diğer) gruba da azap edeceğiz.

Bu âyet-i kerimede de hidayete ulaştıktan sonra fıska düşen insanlardan söz edilmektedir. Öyleyse iki grup fasık vardır. Birinci fıska düşenler, tekrar Allah’a ulaşmayı dilerler ve mürşide tâbî olurlarsa, Allahû Tealâ hidayet açısından onlara ikinci bir hak tanır. Ama üçüncü kere fıska düşenler mücrim oldukları için Allahû Tealâ onlara azap edecektir.  
Nahl-106, Nûr-55 ve Tevbe-66 arasında bir ilişki söz konusudur. Kişi hidayete erdikten sonra şüphe ederse, ikinci kere fıska düşer.

16/NAHL-106: Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallâh(minallâhi), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allah’û Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah'tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır.

24/NÛR-55: Vaadallâhullezîne âmenû minkum ve amilûs sâlihâti leyestahlifennehum fil ardı kemestahlefellezîne min kablihim, ve leyumekkinenne lehum dînehumullezîrtedâ lehum ve le yubeddilennehum min ba’di havfihim emnâ(emnen), ya’budûnenî lâ yuşrikûne bî şey’â(şey’en), ve men kefere ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).
Allah, sizden âmenû olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra (korkularını) mutlaka güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana) şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar fasıklardır.

9/TEVBE-66: Lâ ta’tezirû kad kefertum ba’de îmânikum, in na’fu an tâifetin minkum nuazzib tâifeten bi ennehum kânû mucrimîn(mucrimîne).
Özür beyan etmeyin. Siz, îmânınızdan sonra inkâr etmiştiniz. Eğer sizden bir grubu affetsek de suçlu olmalarından dolayı bir (diğer) gruba da azap edeceğiz.

Tevbe Suresinin 66. âyet-i kerimesine göre, ikinci fıskta olanların Allahû Tealâ’dan tövbe-istiğfar etmeleri halinde Allahû Tealâ onları tekrar hidayete erdirir. Ama tekrar şüphe edip üçüncü fıska düşerlerse mücrim olurlar. Onları asla mağfiret etmeyecektir.
Allah’a ulaşmayı dilemeyerek dalâlette kalanların fıskta olduğu ifade edilmektedir. Kişi Allah’a ulaşmayı dilemedikçe, Kalplerinde ihbat olmaması sebebiyle de kişi Allahû Tealâ’nın âyetlerinin mânâsına ulaşamaz. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

2/BAKARA-59: Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).
Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik.

Allahû Tealâ onlara kesin azap edeceğini ifade etmektedir. Kendilerine azap edilecek olan fasıklar, aynı zamanda münafıklardır. Allahû Tealâ üçüncü kere fıska düşen münafıkların ebedî olarak cehenneme gideceklerini ifade etmektedir.

Allahû Tealâ, A’râf-163’de şöyle buyurmaktadır:

7/A'RÂF-163: Ves’elhum anil karyetilletî kânet hâdıratel bahri iz ya’dûne fîs sebti iz te’tîhim hîtânuhum yevme sebtihim şurre’an ve yevme lâ yesbitune lâ te’tîhim, kezâlike neblûhum bi mâ kânû yefsukûn(yefsukûne).

Ve onlara (bir zamanlar) deniz kenarında olan beldeden sor. Balıkları onlara yasak uygulama günlerinde (cumartesi günü) akın akın geldiği zaman, (o gün) cumartesi gününde haddi aşıyorlar (yasağı uygulamıyorlar). Ve yasak uygulamama günü onlara (balıklar) gelmiyorlar. İşte böyle, fıska düşmüş olduklarından dolayı onları imtihan ediyorduk.