Hz. Salih (A.S)
Hz. Salih
kavmini hak yola yöneltebilmek için çok ciddi bir mücadele verdi. Ancak Hz.
Salih’in uyarılarına aldırış etmeyen Semûd milleti kafirlikte ısrara ve
peygamberlerini yalanlamaya devam etti.
26/ŞUARÂ-141: Kezzebet semûdul
murselîn(murselîne).
Semud (kavmi) de mürselini (resûlleri) tekzip etti
(yalanladı).
26/ŞUARÂ-142: İz kâle lehum ehûhum sâlihun
e lâ tettekûn(tettekûne).
Onların kardeşi Salih (A.S) da onlara: “Siz takva
sahibi olmayacak mısınız (Allah'a ulaşmayı dilemeyecek misiniz)?” demişti.
26/ŞUARÂ-143: İnnî lekum resûlun
emîn(emînun).
Muhakkak ki ben, sizin için emin bir resûlüm.
26/ŞUARÂ-144: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).
Öyleyse Allah'a karşı takva sahibi olun (Allah'a
ulaşmayı dileyin) ve bana itaat edin (bana tâbî olun).
26/ŞUARÂ-145: Ve mâ es’elukum aleyhi min
ecr(ecrin), in ecriye illâ alâ rabbil âlemîn(âlemîne).
Ve ona (tebliğime) karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim
sadece âlemlerin Rabbine aittir.
26/ŞUARÂ-146:E tutrakûne fî mâ hâhunâ
âminîn(âminîne).
Siz, burada bulunduğunuz yerde emin olarak bırakılacak mısınız?
Siz, burada bulunduğunuz yerde emin olarak bırakılacak mısınız?
26/ŞUARÂ-147:Fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Bahçelerde ve pınarlarda…
Bahçelerde ve pınarlarda…
26/ŞUARÂ-148: Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ
hedîm(hedîmun).
Ve ekinler, çiçekleri açılmış hurmalıklar…
Ve ekinler, çiçekleri açılmış hurmalıklar…
26/ŞUARÂ-149: Ve tenhıtûne minel cibâli
buyûten fârihîn(fârihîne).
Ve dağlardan maharetle evler oyuyorsunuz (yontuyorsunuz).
Ve dağlardan maharetle evler oyuyorsunuz (yontuyorsunuz).
26/ŞUARÂ-150: Fettekullâhe ve etîûn(etîûni).
Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve bana itaat edin (bana tâbî olun).
Öyleyse Allah’a karşı takva sahibi olun (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve bana itaat edin (bana tâbî olun).
26/ŞUARÂ-151: Ve lâ tutîû emral
musrifîn(musrifîne).
Ve müsriflerin (haddi aşanların) emrine itaat etmeyin.
Ve müsriflerin (haddi aşanların) emrine itaat etmeyin.
26/ŞUARÂ-152: Ellezîne yufsidûne fîl ardı ve
lâ yuslihûn(yuslihûne).
Onlar (müsrifler), yeryüzünde fesat çıkarırlar ve ıslâh etmezler.
Onlar (müsrifler), yeryüzünde fesat çıkarırlar ve ıslâh etmezler.
Müşrikler, Hz.
Salih’ten, kendilerine bir mucize göstermesini istediler. Hz. Salih, onlara
“deve mucizesini” getirdi; hamile bir deve, yarılan sert bir kayanın içinden çıkmıştı,
hepsi gözleriyle görmüşlerdi. İstedikleri mucize gelmişti ama amaçları gerçeği
görmek yerine Hz. Salih’i aciz bırakmak olduğu için bu mucizeye inanmadıkları
gibi daha da azdılar. Salih (A.S), milletinden devenin serbestçe otlamasının
teminini ve kendi sularından ona su vermelerini de istedi. Aksi halde Allah’ın âzâbının
kendilerine geleceğini söyledi. Bütün bunlara rağmen nasihat kabul etmeyen,
isyan ile taşkınlığın gözlerini kör ettiği, Allah’ın davetini kabul etmekten
kaçıp kulaklarını sağır kıldığı zorbalar, deveyi öldürdüler.
Bu
olay Kur’an-ı Kerim’de dört sûrede anlatılmıştır, sırayla okuyalım inşallah.
İlk önce A'RÂF
Sûresinden okuyalım;
7/A'RÂF-77: Fe akarûn nâkate ve atev an
emri rabbihim ve kâlû yâ sâlihu'tinâ bimâ teidunâ in kunte minel
murselîn(murselîne).
Sonra (dişi) deveyi kestiler ve Rab'lerinin emrine
isyan ettiler (haddi aştılar). Ve şöyle dediler: “Ya Salih, şâyet sen
gönderilen resûllerden isen bize vaadettiğin (tehdit ettiğin) şeyi getir.”
7/A'RÂF-78: Fe ehazethumur recfetu fe asbahû
fî dârihim câsimîn(câsimîne).
Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı aldı
(yakaladı) ve kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
7/A'RÂF-79: Fe tevellâ anhum ve kâle yâ
kavmi lekad eblagtukum risâlete rabbî ve nesahtu lekum ve lâkin lâ tuhıbbûnen
nâsıhîn(nâsıhîne).
O
zaman (Salih A.S) onlardan yüz çevirdi (döndü) ve şöyle dedi: “Ey kavmim,
andolsun ki; Rabbimin risaletini sizlere tebliğ ettim! Ve size nasihat ettim.
Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.”