HZ. İBRÂHÎM’İN HANİF DÎNİ IV
Allahû
Tealâ Âli İmrân sûresinin 19. âyetinde buyuruyor ki;
3/ÂLİ İMRÂN-19: İnned
dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di
mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe
serîul hısâb(hısâbı).
Muhakkak ki Allah'ın indinde
dîn, İslâm'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim
geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim Allah'ın
âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki Allah, hesabı çabuk
görendir.
Demek
ki Allah’ın indinde tek din var, İslam yani hanif dini. Bütün kutsal kitapları
incelediğimizde gördük ki; Allahû Tealâ İncil’de de Kur’an’da da Tevrat’ta da
aynı şeyleri emretmektedir. Allahû Tealâ bütün insanlara tek bir şeriat tayin
ettiğini buyuruyor;
22/HACC-67: Li kulli
ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ
rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).
Ve Biz, bütün ümmetler için
mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler
(etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler).
Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru
istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Peygamber
(S.A.V.) Efendimiz’in de “hanif” olarak Hz.İbrahim’in dînine tâbî olduğunu görüyoruz
En’am sûresinin 161. âyet-i kerîmesinde;
6/EN'ÂM-161: Kul
innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete
ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
“Muhakkak ki; Rabbim, beni
hanif olarak Sıratı Mustakîm'e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz.
İbrâhîm'in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı.
Yine
Allahû Tealâ Âli İmrân suresinin 95. âyetinde buyuruyor ki:
3/ÂLİ İMRÂN-95: Kul
sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel
muşrikîn(muşrikîne).
De ki: "Allahû Teâla
doğruyu söyledi. Öyle ise hanif olarak Hz. İbrâhim'in dînine tâbî olun. Ve o,
müşriklerden olmadı."
Allahû
Tealâ kâinatın tek dînini “hanif” kelimesiyle anlatmaktadır.
Allah
bütün insanları hanif fıtratıyla yaratmıştır ve dînini kıyâmete kadar sadece
hep hanif dîni olarak sürdürecektir. Başka bir dîni hiç vücuda getirmeyecektir.
Bütün insanlar kıyâmete kadar sadece hanif fıtratının özelliklerini
yaşayabilecek olan standartlarda yaratılacaklardır. Allah ne dîni ne de
insanların o dîni yaşayabilecek olan özelliklerini değiştirecektir. İşte o
özellikler hanif fıtratını oluşturur.
Ezelden ebede kadar tek bir dîn oluşmuş ve devam edecektir. Öyleyse dînler olması mümkün değildir. Allah'ın indinde sadece tek bir dîn var olacak ve hiç değişmeyecektir. Yüce Rabbimiz “İnsanların yaradılış fıtratında ve dîninde farklılık bulamazsın.” buyurmaktadır. Öyleyse kâinattaki bütün insanların dîni tek Allah’ın tek dîni olan hanif dîni Arapça adıyla İslâm, Türkçe adıylada “teslim” dînidir.
Ezelden ebede kadar tek bir dîn oluşmuş ve devam edecektir. Öyleyse dînler olması mümkün değildir. Allah'ın indinde sadece tek bir dîn var olacak ve hiç değişmeyecektir. Yüce Rabbimiz “İnsanların yaradılış fıtratında ve dîninde farklılık bulamazsın.” buyurmaktadır. Öyleyse kâinattaki bütün insanların dîni tek Allah’ın tek dîni olan hanif dîni Arapça adıyla İslâm, Türkçe adıylada “teslim” dînidir.
Görüyoruz
ki Hanif dini 7 Safha 4 teslimden oluşuyor. İnsanlar bu 7 safhayı yaşarken, hem
dünya mutlulukları adım adım artacak hem de daha üst seviye bir cennetin sahibi
olacaklardır. Bu 7 safhanın yaşanması, Allah tarafından İncil’de de Kuran’da da
Tevrat’ta da emredilmiştir.
Hz.
İsa da Hz. Musa da Hz. Muhammed (S.A.V) de babamız İbrâhîm (A.S)’ın dînini
yaşamış ve halkına onu anlatmıştır. İlk
insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem de Allah’ın, bu tek dînini yaşamış ve
herkesi o dîne davet etmiştir. Allahû Tealâ Hacc suresinin 78. âyetinde
buyuruyor ki:
22/HACC-78: Ve câhidû
fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min
harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min
kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen
nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve
mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).
Ve Allah'da hakkıyla cihad
edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm
(A.S)'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar)
olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de), resûl size şahit olsun ve
siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın),
zekâtı verin, Allah'a sarılın (ruhu ölmeden Allah’a ulaştırın). O, sizin
Mevlâ'nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.