Hz. Yakup (A.S) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. Yakup (A.S) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Hz. Yakup (A.S)

                            Hz. Yakup (A.S)

Hz. İbrahim’in torunu,  Hz. İshak’ın oğlu ve Hz. Yusuf’un babası olan Hz. Yakup, Kur’an’da birçok ayette zikredilen bir peygamberdir. Geçmiş bölümlerde işlediğimiz gibi doğumu ve peygamberliği önceden müjdelenmiştir. Lakabı İsrail’dir (İsrail, Allah’ın kulu demektir) ve İsrail Oğullarının atasıdır.

Hz. Yakup, babası Hz. İshak’ın tavsiyesine uyarak, Irak’da yaşayan dayısı Laban’ın yanına gitti. Dayısının iki kızı Lea ve Rahel ile evlendi. Hanımları, babaları tarafından kendilerine hibe edilen cariyelerini de kocalarına hediye etmişlerdi. Hz. Yakup’un bu dört hanımdan 12 oğlu dünyaya geldi ve soyu bu oğulları vasıtasıyla devam etti. Bütün İsrail Oğulları, İsrail lakabı taşıyan Hz. Yakup’un on iki oğlunun nesillerinden gelmiştir. İsrail Oğulları içinde peygamberlik ise Levi, Yahuda ve Bünyamin kolunda devam etmiştir. Musa, Harun, İlyas ve Elyesa (A.S.) Levi soyundan ve Davud, Süleyman, Zekeriya, Yahya ve İsa (A.S.) Yahuda soyundandır. Bazı âlimlere göre Yunus (A.S.) Bünyamin soyundandır ama daha önce de bahsettiğimiz gibi, çoğunluğa göreyse Yunus (A.S.) İsrail Oğullarından değildir.

Hz. Yusuf ise Rahel’den doğmuştur ve kardeşi Bünyamin’in doğumu sırasında annesini kaybetmiştir.
 
Hz. Yakup’un isminin, Kur’an-ı Kerim’de, Hz. İbrahim,  Hz. İshak ve Hz. İsmail ile birlikte geçtiği ayet-i kerimeleri önceki derslerde gördük, tekrardan kaçınmak için burada vermiyoruz. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Yakup ile ilgili bilgilerin önemli bir kısmı, oğlu Hz. Yusuf kıssası ile birlikte verilmiş bulunmaktadır. Onun hakkındaki bu bilgileri, kıssanın bütünlüğü bakımından Hz. Yusuf’u işlerken anlatacağız. Ama çok kısa olarak değinirsek, Hz. Yusuf’a karşı küçük kardeşi hariç, diğer kardeşleri zalim bir tuzak kurmuşlardı. Bu tuzak neticesinde ise Hz. Yakup son derece tevekküllü bir ahlak sergilemiştir. Hz. Yusuf’un hasretiyle yıllarca sessiz sessiz inleyen, sonunda gözlerine ak inen, hüznünü içinde gizleyip sadece Allah’a ileten, ancak bir an bile ümidini yitirmeyen Hz. Yakup, son derece sabırlı davranarak Allah’a dönüp yönelmiş ve sabırla Allah’tan yardım istemiş, yakın bir gelecekte Hz. Yusuf’a kavuşacağı umudunu asla kaybetmemiştir.

Samimi iman sahibi bir mümin; her olayın yalnızca Allah’ın dilemesi ile gerçekleştiğini bildiği için hiçbir konuda üzüntüye, karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez. Allah’ın müminlerin dualarına icabet ettiğinin şuurunda olduğu için, en kötü görünen bir olayın bile imtihan ortamının bir parçası olduğundan ve müminler için mutlaka hayra dönüşeceğinden kuşku duymaz. Hz. Yakup da, her şeyin Allah tarafından yaratıldığının ve müminler için hayırlı olduğunun bilincinde olarak ve bir peygamber ahlakı sergileyerek insanlığa örnek olmuştur.

Rivayetlerde, Hz. Yakup’un kayınpederinin yani dayısı Laban’ın yanında 20 yıldan fazla kaldıktan sonra hanımları ve çocukları ile oradan ayrıldığı ve Kenan diyarına yerleştiği bildirilir. Müfessirler, Hz Yusuf tarafından Mısır’a çağrıldıktan sonra Hz. Yakup’un, Mısır’da 24 yıl daha yaşadığı ve 147 yaşında vefat ettiğini bildirirler, vasiyeti gereğince babası Hz. İshak ile dedesi Hz. İbrahim’in yanına defnedilmiştir.

Hz. Yakup da diğer peygamberler gibi insanları Allah’a inanmaya ve O’na iman ve ibadet etmeye ve teslimlere çağırdı. Kendisi bu yolda fevkalade örnek bir hayat yaşadı. Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi, Yakup (A.S), İbrahim (A.S)’in yaptığı gibi vefatından önce, çocuklarına vasiyette bulundu:

2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).
Ve İbrâhîm (a.s) onu (Allah'a teslim olmayı) kendi oğullarına vasiyet etti. Ve Yâkub (a.s) da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah'a teslim olmadan ölmeyin.” diye (vasiyet etti).
2/BAKARA-133: Em kuntum şuhedâe iz hadara ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).
Yoksa siz Yâkub (a.s), öleceği zaman (ona): “şahit mi oldunuz?” O (Yâkub a.s.), oğullarına: “Bundan (ben öldükten) sonra neye (kime) kul olacaksınız?” demişti. (Onlar): “Senin ilâhına ve senin ataların İbrâhîm (as), İsmail (as) ve İshak (as)'ın ilâhı olan tek İlâh'a kul olacağız. Ve biz, O'na teslim olanlarız.” dediler.