Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? V
Bunun manası şudur:
Her peygamber; açıklamalarını yaptıktan sonra, insanları hidayete erdirdikten
sonra devirler geçmeye başlıyor. Geçen devirler içerisinde o peygamberlere
Hakk’ın indirdiği bütün hakikatleri, iblis adım adım insanlara öğrettiği ve
onların başka insanlara öğrettiği yanlış öğretileriyle yok ediyor, şeklini
değiştiriyor ve unutturuyor. özellikle insanları cennet ve dünya saadetine
ulaştıracak olan temel faktörleri yok ediyor. İstediği şey, bütün insanları
kendisiyle beraber cehenneme götürmek. Ve insanların dünya mutluluğunu
yaşamalarına mani olmak.
Eğer museviler
Tevrat’ın temelindeki Allah’a teslim olmak standartlarına tâbî olsalardı
mutlaka mü’min olacaklardı. Önce Allah’a ulaşmayı dileyeceklerdi, sonra da
mutlaka mürşidlerine ulaşacaklardı. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de
musevîlerin, hristiyanların arasında mürşidler vardı. Ve her devirde de var
olmuşlardı. Hz. Musa’dan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e gelene kadar hep
mürşidler vardı ve hepsi kendi mürşidlerinden el alarak devirlerini
tamamladılar. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrine kadar geldiler ama
musevîlerin içinde de, hristiyanların içinde de bunların sayısı tabiatıyla çok
azdı. Bugün İslâm’ın içinde de sayıları çok azdır.
Her peygamber, her
resûl, kendi devrinde, kendine düşen vazifeyi yapar, sonra ölür. Ondan sonra
gelen devirde, o kavimde mutlaka hemen bir resûl vazifeli kılınır. Ama o artık
bir nebî değildir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra bütün kavimlerde
resûller hep var olmuştur. Ve bugün ne yazık ki o resûllerin söyledikleri
reddedilmektedir.
İşte gelecek günlerde
bütün insanlar öğrenecekler ki; Kur’ân-ı Kerim, İncil, Zebur, Tevrat, bütün
peygamberlere indirilenler, hepsi birbirinin aynıdır. Aynı şeriati
yüklenmişlerdir. İşte bu âyetler, aynı hususları tekrar tekrar açıklamak üzere
Allahû Tealâ tarafından indirilmiştir.
Allahû Tealâ,
kitapları olan Tevrat’ta ve İncil’de sahâbeden bahsetmektedir. Kur’ân-ı
Kerim’de Hz. Musa’dan, ona tâbî olanlardan; Hz. Davud’dan, ona tâbî olanlardan;
Hz. İsa’dan, ona tâbî olanlardan; Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den ve O’nun
sahâbesinden bahsetmektedir. Ve her resûlden, her nebîden Allahû Tealâ
“nebîler, resûller” olarak bahsediyorsa, Kur’ân-ı Kerim’de verdiği peygamber,
nebî ve resûl isminin herbirisine aynı şeyleri söylemiştir.
Bütün kavimlerde şu anda Allah’ın resûlleri
yaşamaktadır. İşte dînlerin birleştirilmesi onlarla gerçekleşecektir.
Allahû Tealâ,
Tevrat’taki hükümleri tatbik edenlerin, musevîler arasındaki mü’minler olduğunu
ve “onlar mü’min değillerdir”, dediklerinin hükümleri tatbik etmeyenler
olduğunu söylüyor.
Tıpkı Kur’ân-ı
Kerim’de emredildiği gibi insanlar, Allah’a ulaşmayı dileseler, Allah onlara
mürşidlerini mutlaka gösterecektir. Ona tâbî olsalar Allahû Tealâ’dan 10 tane
ni’met alarak, mutlaka mü’min olacaklardır. Bunun gibi, hristiyanlar için de,
musevîler için de aynı şey geçerlidir. Ve herbirinin içlerinde mutlaka hayatta
olan Allah’ın mürşidleri vardır.
Allahû Tealâ,
Tevrat’ın aslı için aynı şeyi söylüyor. Ve bütün peygamberlerin temel vasfının
Allah’a teslim olmak olduğu da burada açıklanmaktadır. Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’e indirilen Kur’ân-ı Kerim’de, “Dîn İslâm’dır.” hükmünü bulursunuz.
Çünkü İslâm, Allah’a teslim olmak demektir.
O hüküm verenler,
korumakla görevli oldukları şeyle hüküm vermişlerdir. Zaman içinde bu konu
şekil değiştirmiştir. İnsanlar artık korumakla görevli oldukları bir noktaya
dikkat etmemeye başlamışlardır. Halbuki bütün devirlerde hem nebîler, hem
resûller, hem de mürşidler, Allah’ın temel hükümlerini korumakla vazifelidirler.
Öyleyse görülüyor ki;
aradan asırlar geçmiş ve iblis herşeyi değiştirmeyi başarmıştır. Böyle bir
dizaynda Allahû Tealâ’nın kitapları arasındaki hükümlerin, özelliklerin ve
hedeflerin bugün ellerde dolaşan Tevrat’ta, İncil’de, Kur’ân-ı Kerim’de aynı
olduğu kesinlik kazanıyor.
Sadece bir tek dîn:
Hanif dîni. Tek Allah’a inanan, Allah’a teslim olmaya götüren, ruhun, vechin,
nefsin ve iradenin ALLAH’A TESLİMİNİ FARZ KILAN bir tek dîn olmuş insanlık
tarihi boyunca. Sadece bir tek dîn! Mutlaka bütün dînler, Allah’ın bu devirdeki
(hidayet devri), emrinin gereği olarak mutlaka bir araya gelmelidir. Aynı dînin
salikleri olduğunu bütün insanlar öğrenmelidir. İşte çağımız hidayet çağıdır.
Bu hidayet çağında bütün İnsanlar hidayete davet edileceklerdir. Hidayete
erdirenler ve erenler bu devre damgalarını basacaklardır. Bu devir, hidayet
devridir.
Allah razı olsun.