Kitap Ehli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Ehli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2017 Salı

Kitap Ehli

Kitap Ehli

Ehli kitap; peygamberler tarafından getirilmiş kitaplardan birine iman edenler, kitabı olanlar veya ümmî bir toplumun okuma-yazma bilen kültürlüleri manâlarına gelir. Kitap, vahyin adlarından biridir. Ehli kitap (Ehli vahiy), vahye muhatap olmuş topluluk anlamına gelmektedir.

35/FÂTIR-24: İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîrâ(nezîren), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr(nezîrun).
Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. İçinden bir nezir gelip geçmiş olmayan hiçbir ümmet yoktur.

Bu nedenle her topluluk kitap ehlidir yani her topluluk ehli vahiydir, vahye muhatap olmuştur.

20/TÂHÂ-134: Ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike min kabli en nezille ve nahzâ.
Ondan önce gerçekten Biz onları, azapla helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle derlerdi: “Rabbimiz, bize resûl gönderseydin olmaz mıydı? Böylece biz de zelil (rezil) ve rüsva olmadan önce senin âyetlerine tâbî olsaydık.”

Kitap ehli, kitap sahipleri mânâsındadır. Allahû Tealâ kitap ehlini ikiye ayırmaktadır. Her peygamber devrinde bir kısım insan tâbî olmuş ve Allah'ın bütün güzelliklerini peygamberleriyle birlikte beraberce yaşamışlar. Hz. Musa ve O'na tâbî olanlar, Hz. İsa ile O'na tâbî olanlar (havariler), Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile O'na tâbî olanlar (sahâbe), Allah'ın bütün güzelliklerini, mutluluklarını yaşamışlar. Ama aynı devrede, aynı halkın içinde büyük çoğunluk tâbî olmamış. Hz. İsa, Allah'ın katına alınıncaya kadar olan sürede sadece reel olarak 12 kişi tâbî olmuş. Onlar Allah'a teslim olmayı başarmışlar, geri kalanlar onların karşılarında olmuş. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de bir azınlık, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le olmuş.

Allahû Tealâ, Alî İmrân-75’de buyruyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-75: Ve min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileyk(ileyke), ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâ(kâimen), zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîl(sebîlun), ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Kitap ehlinden öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah’a karşı bilerek yalan söylüyorlar.

İşte peygamberlerin bulunduğu noktadan itibaren bugünlere doğru geldikçe dünya nüfusu giderek büyüyor ama tâbî olanlar, bu kadar büyüyen nüfusun içinde giderek azalıyor. Tâbî olanların sayısının toplumun içinde giderek daha küçülmesi söz konusu. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de hem Hz. Musa'ya tâbî olanlardan (yahudilerden) hem de Hz. İsa'ya tâbî olanlardan (hristiyanlardan) bir grup insan orada yaşıyordu. Ve sadece küçük gruplar asırlar boyunca kendi mürşidine tâbî olarak devrinin icabını yerine getirmişler.

İşte bunlar kendilerine kantar kantar altın verseniz iade ederken, Allah ile ilişkilerini tamamıyla kesmiş olan gruba bir tek altın dahi verseniz onu iade etmezler. Kitap sahiplerinin arasında 2 ayrı grup olduğu, bu âyette son derece açık ve kesin bir dille anlatılıyor. Büyük gruplarda bir takım bozulmaların olduğu ama az da olsa bir grup insanın bu güzelliği yaşamaya devam ettiklerini görüyoruz.

Genel dejenerasyon, Allah'ın yoluna girmeyen insanları kapsıyor. Bugün de ne yazık ki İslâm âleminin büyük bir kısmı Allahû Tealâ'nın hidayet emirlerini en güzel standartlarda uygulamaları gerekirken onu uygulamıyorlar ve dejenerasyon içindeler. Allah'ın emirleri unutulduğu için artık insanlar ne tâbî olmayı, ne de hidayeti; (Allah'a ulaşmayı)  ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmeyi düşünüyorlar.  Ama Allahû Tealâ en çok sevdiği insan adlı mahlûkunun mutlu olmasını talep etmektedir.  Bu sebeple de kitaplarını; Tevrat’ı, Zebur’u, İncil’i ve Kur’ân-ı Kerîm’i insanoğluna bir mutluluk davetiyesi olarak indirmiştir. Yani insanlık tarihi boyunca Allah insanların hep mutlu olmalarını istemiştir.

Allahû Tealâ, bütün kitaplarını; Kur’ân-ı Kerim’i, Tevrat’ı, İncil’i hak ile indirmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de de Tevrat’ta da İncil’de de; takva, hidayet ve nur vardır.

ü Kur’an-ı Kerim bir hidayet rehberi ve nurdur;

10/YÛNUS-57: Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn(mu'minîne).
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.

42/ŞÛRÂ-52: Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).

Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur’ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O’nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O’nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).


15 Haziran 2016 Çarşamba

Kitap Ehli

                                        Kitap Ehli

Sevgili kardeşlerim, bugünkü konumuz, kitap ehli.

Ehli kitap; peygamberler tarafından getirilmiş kitaplardan birine iman edenler, kitabı olanlar veya ümmî bir toplumun okuma-yazma bilen kültürlüleri manâlarına gelir. Kitap, vahyin adlarından biridir. Ehli kitap (Ehli vahiy), vahye muhatap olmuş topluluk anlamına gelmektedir.

35/FÂTIR-24: İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîrâ(nezîren), ve in min ummetin illâ halâ fîhâ nezîr(nezîrun).
Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. İçinden bir nezir gelip geçmiş olmayan hiçbir ümmet yoktur.

Bu nedenle her topluluk kitap ehlidir yani her topluluk ehli vahiydir, vahye muhatap olmuştur.

20/TÂHÂ-134: Ve lev ennâ ehleknâhum bi azâbin min kablihî le kâlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ resûlen fe nettebia âyâtike min kabli en nezille ve nahzâ.
Ondan önce gerçekten Biz onları, azapla helâk etmiş olsaydık, muhakkak şöyle derlerdi: “Rabbimiz, bize resûl gönderseydin olmaz mıydı? Böylece biz de zelil (rezil) ve rüsva olmadan önce senin âyetlerine tâbî olsaydık.”

Kitap ehli, kitap sahipleri mânâsındadır. Allahû Tealâ kitap ehlini ikiye ayırmaktadır. Her peygamber devrinde bir kısım insan tâbî olmuş ve Allah'ın bütün güzelliklerini peygamberleriyle birlikte beraberce yaşamışlar. Hz. Musa ve O'na tâbî olanlar, Hz. İsa ile O'na tâbî olanlar (havariler), Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile O'na tâbî olanlar (sahâbe), Allah'ın bütün güzelliklerini, mutluluklarını yaşamışlar. Ama aynı devrede, aynı halkın içinde büyük çoğunluk tâbî olmamış. Hz. İsa, Allah'ın katına alınıncaya kadar olan sürede sadece reel olarak 12 kişi tâbî olmuş. Onlar Allah'a teslim olmayı başarmışlar, geri kalanlar onların karşılarında olmuş. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de bir azınlık, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le olmuş.

Allahû Tealâ, Alî İmrân-75’de buyruyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-75: Ve min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileyk(ileyke), ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâ(kâimen), zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîl(sebîlun), ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
Kitap ehlinden öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah’a karşı bilerek yalan söylüyorlar.

İşte peygamberlerin bulunduğu noktadan itibaren bugünlere doğru geldikçe dünya nüfusu giderek büyüyor ama tâbî olanlar, bu kadar büyüyen nüfusun içinde giderek azalıyor. Tâbî olanların sayısının toplumun içinde giderek daha küçülmesi söz konusu. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de hem Hz. Musa'ya tâbî olanlardan (yahudilerden) hem de Hz. İsa'ya tâbî olanlardan (hristiyanlardan) bir grup insan orada yaşıyordu. Ve sadece küçük gruplar asırlar boyunca kendi mürşidine tâbî olarak devrinin icabını yerine getirmişler.

İşte bunlar kendilerine kantar kantar altın verseniz iade ederken, Allah ile ilişkilerini tamamıyla kesmiş olan gruba bir tek altın dahi verseniz onu iade etmezler. Kitap sahiplerinin arasında 2 ayrı grup olduğu, bu âyette son derece açık ve kesin bir dille anlatılıyor. Büyük gruplarda bir takım bozulmaların olduğu ama az da olsa bir grup insanın bu güzelliği yaşamaya devam ettiklerini görüyoruz.

Genel dejenerasyon, Allah'ın yoluna girmeyen insanları kapsıyor. Bugün de ne yazık ki İslâm âleminin büyük bir kısmı Allahû Tealâ'nın hidayet emirlerini en güzel standartlarda uygulamaları gerekirken onu uygulamıyorlar ve dejenerasyon içindeler. Allah'ın emirleri unutulduğu için artık insanlar ne tâbî olmayı, ne de hidayeti; (Allah'a ulaşmayı)  ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmeyi düşünüyorlar.  Ama Allahû Tealâ en çok sevdiği insan adlı mahlûkunun mutlu olmasını talep etmektedir.  Bu sebeple de kitaplarını; Tevrat’ı, Zebur’u, İncil’i ve Kur’ân-ı Kerîm’i insanoğluna bir mutluluk davetiyesi olarak indirmiştir. Yani insanlık tarihi boyunca Allah insanların hep mutlu olmalarını istemiştir.

Allahû Tealâ, bütün kitaplarını; Kur’ân-ı Kerim’i, Tevrat’ı, İncil’i hak ile indirmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de de Tevrat’ta da İncil’de de; takva, hidayet ve nur vardır.

ü Kur’an-ı Kerim bir hidayet rehberi ve nurdur;

10/YÛNUS-57: Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn(mu'minîne).
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.

42/ŞÛRÂ-52: Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur’ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O’nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O’nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).

ü İncil bir hidayet rehberi ve nurdur;

5/MÂİDE-46: Ve kaffeynâ alâ âsârihim bi îsebni meryeme musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve âteynâhul incîle fîhi huden ve nûrun, ve musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve huden ve mev’ızeten lil muttekîn(muttekîne).
Onların izleri üzerine, Tevrat’tan ellerinde bulunanı tasdik edici olarak Hz. Meryem’in oğlu İsâ’yı gönderdik. Ve ona, içinde bir hidayet ve bir nur olan, Tevrat’tan ellerinde bulunanı tasdik eden ve müttekîler (takvâ sahipleri) için, hidayete erdirici ve vaaz edici (öğüt verici) olan İncil’i verdik.

ü Tevrat bir hidayet rehberi ve nurdur;

5/MÂİDE-44: İnnâ enzelnât tevrâte fîhâ huden ve nûrun, yahkumu bihân nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bi mâstuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlâ(kalîlen). Ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne).
Muhakkak ki Tevrat’ı Biz indirdik, onda hidayet ve nur vardır. Kendileri (Hakk’a) teslim olmuş peygamberler, yahudilere, onunla hükmeder. Rabbanîler (kendilerini Rabb’lerine adamış olanlar) ve Ahbar olanlar da (zahidler, yahudi âlimler, hahamlar) Allah’ın Kitab’ından korumakla görevli oldukları ile hüküm verirler ve onlar, onun üzerine şahitler oldular. Artık insanlardan korkmayın, Ben’den korkun ve Benim âyetlerimi az bir değere satmayın. Ve kim, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar kâfirlerdir.

40/MU'MİN-53: Ve lekad âteynâ mûsel hudâ ve evresnâ benî isrâîlel kitâb(kitâbe).
Ve andolsun ki Musa’ya hidayet verdik. Ve Benî İsrail’i, kitaba varis kıldık.
40/MU'MİN-54: Huden ve zikrâ li ulîl elbâb(elbâbi).
Ulûl’elbab için hidayet ve zikir olarak.

·        Hz. Musa, evvelki bütün kitapların tasdikçisi olarak gelmiştir.
·        Hz. İsa, Zebur’un, Tevrat’ın ve ondan evvelki bütün kitapların tasdikçisi olarak gelmiştir.    
·        Peygamber Efendimiz (S.A.V), İncil’in ve ondan evvelki bütün kitapların tasdikçisi olarak gelmiştir.

ü Tevrat, kendisinden evvel gelen bütün kitapları tasdik eder.
ü Zebur, Tevrat’ı ve ondan evvel gelen bütün kitapları tasdik eder.
ü İncil, Zebur’u, Tevrat’ı ve ondan evvel gelen bütün kitapları tasdik eder.
ü Kur’ân-ı Kerim; İncil’i de Tevrat’ı da Zebur’u da ondan evvel gelenleri de tasdik eder.

Allahû Tealâ, her yeni kitabını daha evvel indirdiği kitaplara, tasdik edici ve koruyucu olarak gönderdiğini ifade etmektedir. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in tebliğ yaptığı devrelerde, Kur’ân-ı Kerim’den yeni âyetler indikçe, hristiyanların ve yahudilerin içinde de bir kısım insanlar, bu âyetlerden büyük sevinç ve mutluluk duymuşlardır ve onlarla ferahlanmışlardır.

19/MERYEM-58: Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.

İnsan ruhunun, fizik vücudunun, nefsinin, iradesinin Allah’a teslimi (hidayet) ve temel hükümler,  Allah’ın bütün kitaplarında vardır; farz kılınmıştır. Allah’ın insanlık tarihi boyunca sadece bir tek dîni olmuştur; işte o dîn Allah’a teslim olmayı emreder.

ü    Kur’ân-ı Kerim'den önceki bütün Mukaddes Kitaplar şeytanın tesiriyle tahrif edilmişlerdir.

2/BAKARA-41: Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bihî, ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.
Sizin yanınızda olanı (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye (Kur’ân’a) îmân edin ve o’nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ve âyetlerimi az bir bedelle satmayın. Ve artık sadece Bana karşı takva sahibi olun.

2/BAKARA-42: Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.

2/BAKARA-59: Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrallezî kîle lehum fe enzelnâ alâllezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).
Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik.



3/ÂLİ İMRÂN-71: Ya ehlel kitâbi lime telbisûnel hakka bil bâtılı ve tektumûnel hakka ve entum ta’lemûn(ta’lemûne).
Ey Kitap Ehli! Niçin hakkı bâtıl ile karıştırıyorsunuz? Ve siz bildiğiniz halde hakkı niçin gizliyorsunuz?

İnsanlar zaman içersinde kitaplara ilâveler yapmışlardır. Ama Kur’ân’a dokunamamışlardır. Çünkü Allah-û Tealâ diyor ki:

15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).
Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.

Allahû Tealâ, kimseye bu Kitabı değiştirmek yetkisini vermeyeceğini söylüyor. Kur’ân bütünlüğünü 14 asırdır korumaktadır.

İblis, insanları tuzağına düşürüp kendisiyle beraber cehenneme götürmek üzere sarfettiği bütün çabalarına rağmen, ne eski ahid denen Tevrat ve Zebur’dan, ne de yeni ahid denilen İncil’den, teslime mütealik âyetleri çıkartamamıştır. Kutsal kitaplarda, Allahû Teâlâ’nın teslim âyetlerini mutlaka o kitaplara yerleştirdiği görülmektedir.
        
Musevilerin arasında Hz. Davut’a tâbi olanlar arasında, Hz. İsa’ya tâbi olanlar arasında bu gün hâlâ Hz. Musa’ya, Hz. Davut’a, Hz. İsa’ya indirilenlere, (Allah’a teslim olma esaslarına) sadık kalarak o devirlerden bu tarafa binlerce yıldan beri geleneklerini ait oldukları peygamberin yaptığı gibi aynen devam ettirenler var.  

Allahû Teâlâ, Hz. Davut’un da ona tâbî olanların da Allah’a teslim olduğunu söylüyor. Allah-û Teâlâ Hz. İsa’nın da Hz. İsa’nın havarilerinin de Allah’a teslim olduğunu söylüyor. Bütün Semavî Kitaplarda Allah’ın Hükümleri aynıdır. Bütün peygamberler, kendi kavimlerine, bütün dünyaya, kâinata aynı şeyleri söylemişlerdir. İşte o dînin tek dîn olduğunu anlayabilmek için, her peygambere, açıklama ile görevli kıldığı her kişiye Allah-û Tealâ’nın hep aynı şeyleri söylediğini, aynı emirleri verdiğini görmekteyiz. Aynı kavramlar söz konusu…Allah-û Tealâ şöyle buyuruyor:

46/AHKÂF-12: Ve min kablihî kitâbu mûsâ imâmen ve rahmeh(rahmeten) ve hâzâ kitabun musaddikun lisânen arabiyyen li yunzirellezîne zalemû ve buşrâ lil muhsinîn(muhsinîne).
Ve O’ndan (Kur’ân’dan) önce îmâm ve rahmet olarak Hz. Musa’nın kitabı (Tevrat) vardır. Bu, Arap lisanı ile (Hz. Musa’nın kitabını) tasdik eden bir kitaptır. Zalimleri uyarmak ve muhsinleri müjdelemek içindir.

ü Allah’ın kitaplarında hep aynı hedef emirler vardır:
Allah-û Tealâ insanları hidayete çağırıyor.
Allah’a kul olmaya çağırıyor.
Dalâletten kurtulmalarını istiyor.
Takva sahibi olmalarını istiyor.
Ve sadece, insanların cennet ve dünya mutluluğuna ulaşmasını istiyor.

Al-i İmran 48’de Allahû Tealâ diyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-48: Ve yuallimuhul kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle).
Ve (Allah) ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.

Allahû Tealâ burada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e sadece bu Kitabın muhtevasını ve hikmeti değil, Tevrat’ı ve İncil’i de öğretiyor. Çünkü Tevrat’ta, Zebur’da, İncil’de, Kur’ân-ı Kerim’de; bütün semavî kitaplarda Allah’ın hükümleri aynıdır.

21/ENBİYÂ-104: Yevme natvis semâe ke tayyis sicilli lil kutub(kutubi), kemâ bede’nâ evvele halkın nuîduh(nuîduhu), va’den aleynâ, innâ kunnâ fâılîn(fâılîne).
O gün, kitapların yazılı sayfalarını dürer gibi semayı düreceğiz. Onu ilk defa halketmeye başladığımız gibi (eski durumuna) iade edeceğiz (geri döndüreceğiz). Bizim üzerimizde bir vaaddir. Muhakkak ki (bunu) yapacak olan, Biziz.


21/ENBİYÂ-105: Ve lekad ketebnâ fîz zebûri min ba’diz zikri ennel arda yerisuhâ ıbâdiyes sâlihûn(sâlihûne).
Andolsun ki; zikirden (Tevrat’tan) sonra Zebur’da, arza salih kullarımızın varis olacağını, yazdık.

Allahû Tealâ’nın, “Nasıl yaratmaya başladıysak onu iade edeceğiz.” ifadesinde; yaratılışın başından sonuna kadar bir husus anlatılmaktadır. Allahû Tealâ Tevrat’tan sonraki Zebur’da da aynı şeyi söylemiştir.

21/ENBİYÂ-106: İnne fî hâzâ le belâgan li kavmin âbidîn(âbidîne).
Muhakkak ki abidler (Allah’a kul olanlar) kavmi için bunda, elbette tebliğ (açıklamalar) vardır.
21/ENBİYÂ-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).
Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.

Kitapların dînde önemi nedir?

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

5/MÂİDE-68: Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).
De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabb'iniz tarafından indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz birşey (bir din) üzerinde değilsiniz. Ve sana Rabb'inden indirilen, mutlaka onların bir çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık sen kâfirler topluluğuna üzülme.

Allahû Tealâ Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'ân-ı Kerim'de de 7 safha ve 4 teslimi emretmiş. 7 safha ve 4 teslimin muhtevasında Allah'a ulaşmayı dilemek, mürşide ulaşmak, ruhu Allah'a teslim etmek, fizik vücudu Allah'a teslim etmek, nefsi Allah'a teslim etmek, irşada ulaşmak ve iradeyi Allah'a teslim etmek var. Teslim keyfiyetinin muhtevasına baktığımız zaman Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'ân-ı Kerim'de de 7 safha ve 4 teslimin farz olduğu ve Hz. Musa, Hz. İsa'ya ihsanla tâbî olanların tıpkı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile ona tâbî olan sahâbe gibi 7 safha ve 4 teslimi yaşadıklarını görüyoruz.

Öyleyse aynı şartlar insanlık tarihi boyunca hep aynı standartlarda insanlara tebliğ edilmiş ve bir defa daha dile getirilmiş. Onların çoğu, Allah'ın temel şartlarını zamanımızda olduğu gibi unutmuştur. Allahû Tealâ "Sana indirilen Tevrat'ın ve İncil'in aynı olan sana indirilen temel hükümleri, onları kızdırır, onların küfrünü artırır.' diyor. Şu anda ehli kitabın da İslâm'ın da yaşamakta olduğu Kur'ân-ı Kerim'e aykırı bidatler, tabiatıyla o zaman ehli kitapta da mevcut idi. Çünkü İslâm, Allahû Tealâ'nın indirdiği Tevrat'taki ve İncil'deki temel emirleri aynen tebliğ ediyor.

Kitaplar Allah’ın vahyini ifade eder. Hanif olmanın temeli Allah’a teslim olmaktır. Kâinatın tek dîni hanif dînidir. Bu dîn insanlara Allah’a ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi teslim etmeyi emreder.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve bütün sahâbe,  Hz. İsa ve havarileri,  Hz. Davud ve ona tâbî olanlar, Hz. Musa ve ona tâbî olanlar, Hz. İbrâhîm ve ona tâbî olanlar  hepsi teslimleri gerçekleştirdiler.

Tevrat, İncil’i gelecek bir kitap olarak müjdelemektedir. İncil, Kur’ân-ı Kerim’i gelecek bir kitap olarak müjdelemektedir. Tevrat, Hz. İsa’nın geleceğini söylemekte, İncil Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizin geleceğini müjdelemektedir. Yani Allah-û Tealâ bütün peygamberlere aynı şeyleri öğretmiştir. Söz konusu olan 7 safha 4 teslimdir.

Zamanımızda 3 tane mukaddes kitap, bir de sahifeler, Zebur kalmıştır. Ama Allah-û Tealâ Hz. İbrâhîm’e de Kitap verdiğini söylüyor. Hz. İsmail’e de Kitap verdiğini söylüyor, Hz. Yâkub’a da, Hz. Nuh’a da Kitap verdiğini söylüyor. Nebî olarak geçen bütün peygamberlere, Allahû Tealâ Kitap ve nübüvvet vermiştir. Her biri aynı şeriat Kitabını almışlardır. Yani Hz. Nuh’a verilmiş olan şeriatla, Peygamber Efendimiz (S.A.V)in Kitabındaki şeriat, birbirinin aynıdır.

7 safha 4 teslimi içeren 3 temel Kitap da aynı şeyleri söylüyorlar. Allahû Tealâ’ya nasıl ulaşmayı dileyeceğimizi, nasıl dalâletten kurtulacağımızı, hidayet ehli olacağımızı, 4 tane teslimi nasıl gerçekleştireceğimizi söylüyorlar. 3 kitap da 28 basamaklık hidayeti nasıl yaşayacağımızı anlatır.

Öyleyse görülüyor ki; böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın kitapları arasındaki hükümlerin, özelliklerin ve hedeflerin bugün ellerde dolaşan Tevrat’ta, İncil’de, Kur’ân-ı Kerim’de aynı olduğu kesinlik kazanıyor. Allah’ın hükmü Allah’a teslim olmaktır. Şunu bilmeliyiz ki, bütün peygamberlerin, bütün kutsal kitapların hedefleri aynıdır. Yüce Rabbimiz Hz. Musa'ya Tevrat'ı, Hz. Davut'a Zebur’u, Hz. İsa'ya İncil'i ve Peygamber Efendimiz (SAV)'e de Kur’ân-ı Kerim'i indirmiştir. Bütün mukaddes kitaplar bir nurdur, bir hidayet rehberidir. O halde yapılan bütün açıklamalar sadece İslâm dünyasına değil, bütün dinlerin sahiplerine ışık tutacaktır.


Allah razı olsun.