Hz. Salih (A.S)
Şam ile Hicaz
arasında Hicr denen mevkide, Âd kavminin neslinden gelen Semûd milleti yaşıyordu, onlara ikinci ad kavmi de denilmiştir.
Semûd milleti, kayaları oymuş, yalçın tepelere evler kurmuştu. Ovalara inmiş,
saraylar inşa etmişti. Taş oymacılığının en şaheser örneklerini sunmuştu.
Ayrıca bol servetlere, parlak ve göz alıcı bahçelere ve akarsulara da
sahiptiler.
Ve
vadilerde kayaları oyan Semud’a (kavmine).
Hz. Hud bölümünde anlatıldığı gibi Âd kavminin helâkından
sonra sadece Hz. Hud ve iman edenler kurtulmuştu. Hayatta kalan bu insanların
nesilleri, bir süre hak din üzere devam etti. Ancak zamanla hak yoldan çıkarak,
Allah’ın dışında kendilerine başka ilahlar edindiler. Tevhid inancını unutup
Allah’a ortak koştular, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar hâle geldiler.
7/A'RÂF-74: Vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di âdin ve bevveekum fîl
ardı tettehızûne min suhûlihâ kusûren ve tenhitûnel cibâle buyûten fezkurû
âlâallâhi ve lâ ta'sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
Ve Ad (kavmin)den sonra, sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizleri getirdiğini) hatırlayın. Ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Onun ovalarında saraylar ediniyorsunuz ve dağlarda evler oyuyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde müfsidler (fesat çıkaranlar) olarak bozgunculuk yapmayın.
Ve Ad (kavmin)den sonra, sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizleri getirdiğini) hatırlayın. Ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Onun ovalarında saraylar ediniyorsunuz ve dağlarda evler oyuyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde müfsidler (fesat çıkaranlar) olarak bozgunculuk yapmayın.
Allahû Teâlâ, bu
kavmi sapıklıklardan kurtarıp hak dine davet etmek üzere, onların içinden,
sevip saydıkları Salih (A.S)’ı görevlendirdi. Salih (A.S) onlara Allah’ın
nimetlerini hatırlatarak kurtuluş ve saadet yolunu gösterdi, putlara
tapmalarını engellemeye çalıştı.
11/HÛD-61: Ve ilâ semûde ehâhum sâlihâ(sâlihan), kâle yâ kavmi'budûllâhe
mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), huve enşeekum minel ardı vesta'merekum
fîhâ festâgfirûhu summe tûbû ileyh(ileyhi), inne rabbî karîbun
mucîb(mucîbun).
Ve Semud kavmine, onların kardeşi Salih (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kul olun. Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi arzdan yaratan ve orada, size imar ettiren O’dur. Öyleyse O’ndan mağfiret isteyin. Sonra O’na tövbe edin (Allah’a yönelin). Benim Rabbim muhakkak ki yakındır, (dualara) icabet edendir.”
Ve Semud kavmine, onların kardeşi Salih (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kul olun. Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur. Sizi arzdan yaratan ve orada, size imar ettiren O’dur. Öyleyse O’ndan mağfiret isteyin. Sonra O’na tövbe edin (Allah’a yönelin). Benim Rabbim muhakkak ki yakındır, (dualara) icabet edendir.”
Ancak içlerinden
fakir tabakaya mensup bazı kişiler dışında insanların çoğu Hz. Salih’in
kendilerine verdiği tüm öğütlere yüz çevirerek onu yalanladılar, onu sihirbaz
olmakla itham ettiler. Peygamber olarak bir melek yerine bir beşerin
görevlendirilmesine inanmadılar. Babalarının dinini terk etmek istemediklerini
belirterek, kıyamet ve hesap günü olacağı düşüncesini de reddederek onunla alay
etmeye, yurtlarından kovmaya çalıştılar. Kur’an-ı Kerim’den okuyalım inşallah:
7/A'RÂF-75: Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî lillezînestud'ıfû
li men âmene minhum e ta'lemûne enne sâlihan murselun min rabbihi kâlû innâ
bimâ ursile bihî mu'minûn(mu'minûne).
Onun kavminden ileri
gelenlerden kibirlenenler, onlardan îmân edenlerden güçsüz, zayıf gördüklerine
şöyle dediler: “Salih'in şüphesiz onun Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor
musunuz?” (Onlar): “Muhakkak ki; biz onunla gönderilen şeye inananlarız.”
dediler.
7/A'RÂF-76: Kâlellezînestekberû innâ
billezî âmentum bihî kâfirûn(kâfirûne).
Kibirlenenler şöyle dedi: “Muhakkak biz, sizin inandığınız şeyi inkâr
edenleriz.”
54/KAMER-23: Kezzebet semûdu bin
nuzur(nuzuri).
Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
54/KAMER-24: Fe kâlû ebeşeren minnâ vâhiden
nettebiuhû innâ izen lefî dalâlin ve suur(suurin).
O zaman şöyle dediler: “Bizden biri olan bir beşere mi? Biz, ona mı tâbî olacağız? O taktirde muhakkak ki biz, gerçekten dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz.”
O zaman şöyle dediler: “Bizden biri olan bir beşere mi? Biz, ona mı tâbî olacağız? O taktirde muhakkak ki biz, gerçekten dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz.”
54/KAMER-25: E ulkıyez zikru aleyhi min
beyninâ bel huve kezzâbun eşir(eşirun).
Zikir, aramızdan ona mı ilka edildi (ulaştırıldı)? Hayır o, haddini aşan bir yalancıdır.
Zikir, aramızdan ona mı ilka edildi (ulaştırıldı)? Hayır o, haddini aşan bir yalancıdır.
11/HÛD-62: Kâlû yâ sâlihu kad kunte fînâ
mercuvven kable hâzâ e tenhânâ en na'bude mâ ya'budu âbâunâ ve innenâ le fî
şekkin mimmâ ted'ûnâ ileyhi murîb(murîbin).
“Ya Salih, sen bundan önce aramızda, hakkında ümit beslenen bir kimse olmuştun!” dediler. “Babalarımızın taptığı şeylere, bizim tapmamızı sen bize nehy mi ediyorsun? Gerçekten, bizi O’na davet ettiğin şüphe verici şeyden, biz kesinlikle tereddüt içindeyiz.” dediler.
“Ya Salih, sen bundan önce aramızda, hakkında ümit beslenen bir kimse olmuştun!” dediler. “Babalarımızın taptığı şeylere, bizim tapmamızı sen bize nehy mi ediyorsun? Gerçekten, bizi O’na davet ettiğin şüphe verici şeyden, biz kesinlikle tereddüt içindeyiz.” dediler.
11/HÛD-63: Kâle yâ kavmi e reeytum in
kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî minhu rahmeten fe men yansurunî
minallâhi in asaytuhu fe mâ tezîdûnenî gayre tahsîr(tahsîrin).
Salih (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve bana Kendinden bir rahmet vermiş ise de görüşünüz (bu) mu? Şâyet ben, O’na asi olursam Allah’a karşı kim bana yardım eder? O taktirde benim hayırdan uzaklaşmamı artırmanızdan başka bir şey olmaz.”
Salih (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve bana Kendinden bir rahmet vermiş ise de görüşünüz (bu) mu? Şâyet ben, O’na asi olursam Allah’a karşı kim bana yardım eder? O taktirde benim hayırdan uzaklaşmamı artırmanızdan başka bir şey olmaz.”