Kâinatın Yaratılışı II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kâinatın Yaratılışı II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2016 Cuma

Kâinatın Yaratılışı II

                       Kâinatın Yaratılışı 


Allahû Tealâ’nın âlemleri yaratmayı dilemesiyle beraber evvelâ enerjiyi yaratmıştır.   Her âlem için nötrinolar ve karşıt nötrinolar olmak üzere 2 grup vardır. Bunlar o âleme ait olan enerji ve onun zıttı olan enerjidir.  

Enerji dediğimiz nötrino, 4 ayrı âleme ait, 4 ayrı enerji küresi taşır. Zahiri âlem birinci âlemdir. Berzah âlemi onun karşıtını oluşturur. Gayb âlemi ikinci âlemdir. Gaybın, Berzâh âlemi bunun karşıtını oluşturur. İnsanların yaşamakta olduğu bu Zâhirî âlemin ötesinde başka boyutta, cinlerin yaşamakta olduğu farklı bir âlem vardır ve ona da Gayb âlemi denilir. Bizlerin nasıl nefsleri varsa, öldüğümüz zaman nefsler Berzâh âlemine gidiyorsa, cinler için de aynı şey söz konusudur. Onların da nefsleri, öldükleri zaman, kendi Berzâh âlemlerine gider. Allah'u Tealâ bu 4 âlemi, 4 enerji küresinden oluşan ve adına nötrino dediğimiz enerji ile yaratmıştır. Olay sadece enerjinin maddeye dönüşmesidir. Bu enerji kâinattaki bütün zerrelere her an ulaşmaktadır ve tekrar kaynağına geri dönmektedir.

Konuyu biraz detaylandırırsak; Bu kâinatın bir zerresinde yaşıyoruz; Dünya adı verilen bir gezegende. Kâinatın dizaynına baktığımızda 200 milyar samanyolu ve her birinde 200 milyar yıldız mevcut! Büyük patlamadaki hıza dikkatle baktığınız zaman, çok önemli bir gerçekle karşılaşacaksınız. Bütün kâinatın bir tek noktadan patlatılarak dağıtıldığını yazıyor Enbiya Suresinin 30. âyet-i kerimesi. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

21/ENBİYA-30: “Evelem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhumâ, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(in), e fe lâ yu’minûn(e).”
O inkâr edenler (kâfirler) görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) muhakkak ki göklerle yer birbiriyle bitişik iken, bir iken (bir tek noktayı oluştururken) Biz onları fetkettik (mekânlarından kopardık ve dağıttık) ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

İşte bu dağılımın, fizik standartlarda bir dağılım olduğunu zannediliyor. Maddenin dağılımı yani elektronların dağılımı zannediliyor, madde partiküllerinin dağılımı zannediliyor. Dağılan şey gene partiküllerdir ama enerji partikülleridir. Yani, dikkat edin ki, büyük patlamada kâinatı oluşturan sistem, madde partikülleri olan, elektronlarla karşıt elektronlardan oluşan bir sistem değil, enerji partikülleri olan nötrinolar ve karşıt nötrinolardan oluşan bir sistemdi.

Allahû Tealâ’nın kurduğu hız kanunlarına bakarsak; alt hız kanunu, saniyede 300 000 km.’nin altındaki hızları ifade eder. Kinetik enerjiyle bir hız sağlıyorsanız, şu zahiri âlemde, zahiri kâinatta saniyede 300 000 km.ye ulaşamazsınız. Ama büyük patlamanın da ışık hızından çok daha hızlı bir sonucu var, bir saniyeden daha kısa bir zamanda kâinat oluşuyor. Yani Allah’ın kâinatı yaratmak üzere harekete geçirdiği şey madde değildi. Elektronlardan oluşmuyordu, nötrinolardan oluşuyordu; enerji partiküllerinden. Allah önce maddeyi yaratmadı, Allah’ın yoktan yarattığı şey, nötrinodur. Her an, Allah’ın katından, kâinatın her zerresine nötrinolar gelmektedir. Bir saniyeden daha kısa bir zaman süresince sonsuz uzaklıktan dünyamıza kadar gelebilirler, bütün kâinata yayılırlar. Her elektrona ardarda sonsuz sayıda nötrinolar inmektedir.

Maxwell soruyor: “Nasıl oluyor da bu elektronlar, milyarlarca seneden beri hızlarını kaybetmiyorlar?”


Allahû Tealâ cevap veriyor: “Çünkü, Biz onları besliyoruz.”, “Hiçbir zerre yoktur ki, her an Allah’ı tesbih eder olmasın.”

16/NAHL-48: E ve lem yerev ilâ mâ halakallâhu min şey’in yetefeyyeu zilâluhu anil yemîni veş şemâili succeden lillâhi ve hum dâhırûn(dâhırûne).
Onlar, Allah'ın yarattığı herşeyi (elektronları) görmediler mi? Onun gölgeleri (karşıt elektronları), tâbî olarak (elektronlara), sağdan (sağ spinli) ve soldan (sol spinli), Allah'a secde ederek dönerler.
16/NAHL-49: Ve lillâhi yescudu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı min dâbbetin vel melâiketu ve hum lâ yestekbirûn(yestekbirûne). (SECDE ÂYETİ)
Semalarda olanlar ve yeryüzünde olan dabbelerin (yürüyen canlıların) hepsi ve melekler, Allah'a secde ederler. Ve onlar, kibirlenmezler.

13/RA'D-15: Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli). (SECDE ÂYETİ)
Yerdekiler ve göktekiler ve onların gölgeleri, sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah'a secde ederler. (Fizik vücutların gölgesi nefs ve ruhtur. Fizik vücutlar secde edince, nefsler de secde ederler. Ruh hasletleri ile isteyerek secde eder. Nefs, afetlerinden dolayı istemeyerek secde eder. Kişi Allah'a ulaşmayı dilemişse, nefs tezkiyesine ulaşınca; ağırlık Allah'ın nurlarına geçer. O zaman nefs de isteyerek secde eder.)

59/HAŞR-24: Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
O Allah ki; Yaratan’dır, Bâri’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. Ve O; Azîz’dir (yücedir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

62/CUMA-1: Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi).
Göklerde ve yerde olanlar, Allah’ı tespih eder ki; (O) Mâlik’tir (mülkün sahibidir), Kuddüs’tür (mukaddestir), Azîz’dir (üstündür), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).