İntikam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İntikam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2016 Salı

İNTİKAM

İNTİKAM

Bütün insanlar sosyal mâhluklar olarak yaratılmıştır ve tek başına yaşaması mümkün değildir. İnsanlar mutlaka normal şartlar gereği başkalarının yaptığı bir şeylere muhtaçtır.          Toplum halinde yaşadığımız için mutlaka hayatımızı bizimle birlikte olan birileri ile paylaşmak mecburiyetindeyiz; işte, evde, sokakda, arkadaş çevresinde hep birileri ile beraberizdir.
Her insanın mutluluğunda ve mutsuzluğunda müşterek hayat son derece önemli bir etki alanıdır. Her insan istese de istemese de çevresindeki insanların davranışlarından pozitif veya negatif olarak etki alır. Eğer etkiler negatif ise kişiyi üzer; pozitif ise sevindirir.

ü         İntikam
Üzülen bir insan, nefsine tâbî olursa intikam alma neticesine ulaşır. İntikam almayı düşünmeye başlar. Kişi intikamını aldığı zaman rahatlayacağını zanneder ama Allahû Tealâ intikam alındığı zaman o kişiye azap verir. Kişi rahatlamak yerine yeniden sıkıntıya girer.
Davranış biçimleriniz her halükarda başkalarını rahatsız edecek bir boyuta ulaşmamalıdır. Toplumun üyeleri birbirlerini mutlu edecek, kalkındıracak, etrafındakilere yardım edecek bir hüvviyet taşımalıdır. Sahabe on dört asır evvel, böyle bir yardımlaşmayı yaşadılar. Herkes birbirinin yardımcısı oldu. Bu yardım sebebiyle yüceldiler ve mutluluğu yaşadılar. Birbirlerine yardım etmek için yaşarlardı.

ü         Toplum ve Davranış Biçimleri
Toplum halinde yaşanan hayat müessesesinde, müşterek yaşama zorunluluğu vardır. Bu müşterek yaşamda sadece iki türlü davranış biçimi söz konusudur:
1- Kişi, başkaları için yaşar; başkalarına yardım eder.
2- Kişi,  başkalarını kıracak davranışlar da bulunur.
İnsanoğlu için  bu iki davranış biçiminin ikisi de mümkündür.
      
ü             Yozlaşma
Yozlaşmak, toplum içinde yaşayan insanların birbirinin yanında değil, karşısında olmasından kaynaklanır. Haset ve kin, kıskançlık bu konuda insanların arasını açan, insanları birbirinin yanında değil, karşısında kılan temel faktörlerdir. Bu insanlar arasında birileri, başkalarına yön verme noktasını getirilmişse, burada yön verme noktasında olan yani insanları hedefe yöneltecek olan kişi, bu davranış biçimini sadece başkalarına yardımcı olmak suretiyle gerçekleştirebilir.
Kim, herhangibir konuda bir yetki ile tanıtılmışsa, o kişi bu yetkisini başkalarından üstün olduğunu ispat etmek istikametinde kullanırsa, burada Kur’ân’ın ruhuna tamamen ters düşen bir dizi davranış, insanların arasına bir testere gibi girer ve dostluk bağlarını mutlaka koparır. Allah’ı sakın unutmayın! Siz Allah için olduğunuz sürece; Allah sizlerle beraberdir. Bütün güzelliklerin yaşanması için her zaman size yardıma hazırdır.
Sadece etrafınızdaki insanları kalkındırmaya çalışan, etrafınızdaki insanları bir gaye uğrunda sevgi çemberi etrafında toplayan ve onlar bir iş yaparken o işin mutluluğunu onlara aşılayan, bir Allah dostu olmalısınız. Eğer böyle yapmazsanız o zaman bir toplum kaosu vücuda gelir. İnsanlar birbirlerini sevmezler. Yön verme noktasında olanlar başkalarını aşağılamak için kendilerine verilen bu imkanı bir fırsat addederlerse ve her geçen gün başkalarına olan davranışları onları daha çok nefsine tâbî bir insan hüvviyetine getirir. Onlar artık başkaları için yaşayanlar değildirler. Kendi nefsleri için yaşayanlardır. Bunun mânâsı şeytan için yaşamaktır.
Kim kendisini başkalarından üstün kılmak için onları aşağılayarak, küçülterek, onlara hakaret ederek bir yerlere varacağını düşünüyorsa o gerçekten bir yerlere varır ama vardığı yer, Allah’ın emrettiği yer değil, şeytanın emrettiği yerdir. O kişi çok şeyler kaybeder. Hem kendisi mutlu olamaz, hem de etrafındaki insanlara devamlı huzursuzluk ve sıkıntı verir. Etrafındaki insanların ona karşı olan sevgisi her gün biraz daha kaybolur. “Etrafımda bu kadar insan varken hepsi beni neden terkettiler?” demek, onun aklına belki de gelmez. O kişi hizmet ettiği kanısındadır ve o hizmette üstün olduğunu ispat etmek zorunda olduğunu hissetmektedir. Etrafındaki insanların yardım imkanlarını adım adım kısıtlamaya başlar. İnsanlar yavaş yavaş istenmediklerini, o işin başındaki kişiye sıkıntı verdiklerini, hizmet etmek aşkını sürdürmek için ondan iş istediklerinde onun kendilerine hep iş vermekten imtina ettiğini, kaçındığını görürler. Bir insan kendi kendine bütün işleri yapamaz. Bu şekilde hem kalite hem de miktar olarak verim düşer. “Neden etrafımdaki insanlar beni terkedip gittiler” diye düşünürek yanlış bir yolda olduklarını anlamali gerekir.
Görevimiz; insanları bir çatının altına davet etmektir. Hizmet etmek bir ni’mettir. Bu çatının altında bir hizmet yapmak imkanını bulanlar, başkalarının da bu ni’metten faydalandırmak gereğini duymalıdırlar.
Allah ile olan ilişkilerinize, Allah’ın dizaynına dikkatle bakmalısınız! Allah, adaleti, güzelliği hep insanların mutluluğu için emretmiştir. Mutlu musunuz?  Birbirinizin karşısında değil; yanında olmalısınız. Kırdığınız kalplerin, yaktığınız canların hesabını, Allah’a mutlaka verirsiniz. Allah’ın sevgisini kazanmak, başkalarına sevgi göstermek ve sevgi dağıtmak ile gerçekleşir. “İnsanları aşağılayarak, onları davranışlarınız ile ezerek, onları insan yerine koymayarak bir insan nereye gidebilir?” sualini kendi kendinize sormalısınız. Mutluluk adına neler kaybettiğinizin farkında değil misiniz? Allah’ın birbirinizin yanında olmanızdır.

ü         Dayanışma
Toplumu yüceltecek olan şey dayanışmadır. Sahâbenin o devresine dikkatle bakın! Osmanlı’nın yükselme devresine dikkatle bakın! Herkes birbirine yardım ederek, başkalarını kendisinden öne geçirerek, başkalarını kendisinden daha çok severek bir toplum şuuru oluşturdu. Kur’ân-ı Kerim de bu toplum şuuru, birbirine karşı saygı göstermek; sevgi ile yaklaşmak ama düşmanlarına karşı birlik içerisinde, cesur ve atak olmaktır. Davranışlarınızı dikkatle irdelemelisiniz. Davranış biçimlerinize göre ya dayanışma halinde yücelen bir toplum olursunuz ya da çöken bir toplum olursunuz.
ü         Kıskançlık ve Nefret
Kıskançlık nefretin temelidir. Sevmeyi öğrenmedikçe kıskançlıktan vazgeçemezsiniz. Başkalarını kötüleyerek; küçülterek; diğer insanların gözünde hatalı kılarak yücelemezsiniz; tam tersine siz daha çok küçülürsünüz. Allah’ın katında adalet terazisi şaşmaz bir şekilde çalışır ve küçük düşürmek istediğiniz insanlardan daha çok küçülürsünüz.
Nefret gemisi ile ancak denizin dibine girilir ve gemi batar. Geminin kaptanı sevgi olmalıdır. Eğer kıskançlığa ve nefrete dayalı bir toplum olursanız, o zaman herkesin birbirini kötülediği; etrafındaki insanları başkalarına şikayet ettiği bir toplum oluşur. Böyle bir toplumda herkes etrafındakilere başkalarının hatalarını söyleyerek, onların kendi tarafında olmasını temine çalışır. Nefsin afeti, üçüncü kişi kendisi ile beraber olurken, zemmedilen (yerilen) kişinin de karşısında olsun ve beraber onu ezsinler ister.
Kim başka birinden şikayet ediyorsa, başkalarının dedikodusunu yapıyorsa, bu şikayeti yapan kişi, o şikayet ettiği kişiden yana değildir. Her yapılan şikayet ve her şikayetin arkasında “Benden taraf ol. Ona karşı ol.” hedefi vardır.  Bu düşmanlığın,  en açık belgesidir.

ü         Dost olmak
Allahû Tealâ insanlardan dost olmalarını istemektedir.  Birisi ile üçüncü başka kişiden bahsederken: “Ben’den taraf ol, ikimiz birden ona yardım edelim” demelisiniz. Bu o iki kişinin birden, üçüncüye dost olması demektir. “Benden taraf ol, onu karşıya al, ikimizde ona düşman olalım.” ifadesinin tamamen zıttıdır. “Bana yardım et de, ikimiz birden ona haddini bildirelim, onu ezelim.” tarzındaki bir düşünce ve davranış biçimi Allah’ın katiyen tasvip etmediği bir dizayndır. “Bana yardım et de, biz birlikte o kardeşimize yardım edelim.” ifadesi doğru olan ifadedir.     
Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Benim ümmettim düşmanlık da birleşmez.” buyurmaktadır. Sahâbe dostlukta birleşmiştir. Düşmanlarına karşı bir bütün kaya gibi sağlam bir kitle olarak hareket etmek düşmanlık edenlere en iyi cevabı verir. Sahâbeye baktığımızda, onlar birbirlerine dost olarak, kenetlenerek Mekke’yi yeniden fethetmişlerdir. Allahû Tealâ’nın emriyle terk ettikleri Mekke’yi geri almışlardır.

ü         Toplumun Yücelmesi
Birbirinizi yüceltmek yerine sakın küçültmeyi tercih etmeyin! Eğer başkalarını küçültmeye çalışırsanız siz küçülürsünüz. Hakikatleri bilenler, sizi ait olduğunuz yere oturturlar ve çok şeyler kaybedersiniz. Kibir, gurur, başkalarına üstünlük taslamak, hangi kisvenin yani hangi kılığın ya da görüntünün arkasında gerçekleşirse gerçekleşsin insanlara bir şey sağlamaz. Mutlu olmak için, toplumun yücelmesi için insanları Allah yolunda teçhiz etmek; dost olarak dostluğa davet etmek; dostlukta birleşmek ve başkalarına yardım etmek için bir olmak gerekir.  Herkesin yanlışını “Ben o yanlışları yapmıyorum, onlar yapıyor” diye başkalarına söylemek doğru bir davranış biçimi değildir. Çünkü bunun mânâsı o söylenen kişiyi dost safhına alıp, yanlış yapana düşman kılmak üzere gayret etmektir.
 Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında Allahû Tealâ diyor ki: “Onlara ticaretleri bir fayda vermedi; kaybettiler.”
Herşeyin güzeli veya herşeyin çirkini, sadece bir tercih meselesidir. Hedefi etrafındaki herkesi yüceltmek olan bir insan, onlara daima yücelmenin standartlarını anlatır ve etrafında sevgiyle teçhiz eder. O sevgiyle yücelmelerini temin eder. Çevresindeki insanlar hiç hata yapmayacak mıdır? Tabiî yapacaklardır. Hatayı yapan kişiyi azarlamak, onun karşısında bir düşman gibi davranmak ne söyleyeni ne de tenkit edilen kişiyi çözüme hiçbir zaman ulaştırmaz. Hatalar hep olacaktır. Eğer hata yapanın karşısında olan onu azarlayan, küçülten bir tutumun sahibi olursanız o zaman siz ona yardımcı olamazsınız. Ona yardım edemezsiniz. Sadece onun bir düşmanı olursunuz. Problem burada başlar. Hatalı olan kişi küçültülmemelidir, azarlamalarla onu huzursuz, utanmış ve sıkıntılı bir pozisyona sokulmamalıdır. Ona hatasını anlatırken, o hatasını nasıl düzeltebileceğinin de standartları verilmelidir. Bu da ona karşı olmakla, onu azarlamakla gerçekleşemez.
Hata yapan bir kişiden yana olmakla çözüme gidebilirsiniz. O hatayı yapmıştır, bir daha yapmaması için ne yapmasının lazımgeldiğini sukûnetle anlatarak yardımcı olmalısınız. O zaman o kişi sizin kendisinden yana olduğunuzu anlayacaktır. Sizin ona bir düşman tokatı atmadığınızı; dost eli uzattığınızı görecektir ve o ele sarılacaktır. sonra bir daha aynı hatayı yapmamak üzere harekete geçecektir. Bunun tersi bir davranışla ona haddini bildirseydiniz; hakaret ederek küçültseydiniz onun karşısında bir düşman hüvviyetine girecektiniz.  Dış dünyada insanlar, hedeflerine belki böyle ulaşıyorlar ama bu Allahû Tealâ’nın emrettiği bir yol değildir. İnsanları küçülterek, azarlayarak, döverek, hakaret ederek onları doğru yola ulaştırdığını zannetmek; bir hayaldir. Hem azarlayan hem de hatayı yapan nefsinin kurbanı olacaktır. Aynı hatayı korku sebebiyle yapmak istemeyecektir ama hata gene oluşacaktır. Böylece bu iki kişi, birbirlerini ömürleri boyunca hep düşmanlar olarak hatırlayacaktır.
Allah’ın kanunu başkalarından yana olmak kanunudur. Onlara umut vermek; yardım etmek ve onları Allah’a kazandırmaktır. Gayeniz bu olmalıdır. Başka bir yerde başka kanunlar geçerli olabilir ama Allah dostları için çözüm daima insanları sevdirerek, Allah yolunda yardım ederek, onları yücelterek, Allah’ın sevgilileri yapmaktan geçer.

ü         Dedikodu
İç dünyalarında düşmanlık olan insanlar, hep başkalarını zemmederler (yererler, kınarlar); onlarla ilgili kötü şeyler söylerler. Bunun arkasında bir tek gaye vardır; anlattıkları insan kendilerinden yana olsun da o zemmedilen, hatta belki de iftira atılan kişinin karşısında olsunlar diyedir. İşte dedikodu bu açıdan çok korkunç bir hatadır. Dedikoduyu yapan kişi Allah’a müracaat edeceği yerde bir kişi hakkında başka birine kötü şeyler söyler. Belki de onun yapmadığı şeyleri de söyler. O zaman bunun adı iftira olur. Kişinin bunu yaparken tek gayesi söylediği kişiyi kendi tarafına çekmek ve hakkında dedikodu yaptığı kişinin karşısına geçirmektir. Kulis faaliyeti; kendisiyle beraber başkalarının da bir kişiye ya da kişilere cephe almasını sağlamaya çalışmaktır. Oysa ki Allah’ın dizaynı asla bu dizayn değildir. Bu davranış biçimiyle sadece karşılıklı cepheler oluşur; herkes birbirine karşı düşman olur. Birbirleri ile dost olmaz. Allah’ın gerçeklerinden uzak bir yaşantı olur.


ü    Neden Sahâbe Allah Tarafından Yüceltilen Bir Toplumdu?
Her zaman sahâbeyi hatırlamalısınız! Birbirlerine omuz vererek; başkalarını yükseltmeye çalışarak; kendileri yükseldiler. Çünkü o yükseltmeye çalıştıkları başkaları da, onları yükseltmeye çalışanı yükseltiyorlardı. Her fert başkalarını yükseltmek için, onu Allah yolunda sevgili kılmak için bir faaliyetin içindeyse o toplum meyve veren bir toplumdur. O toplum Allah yolunda bir toplumdur. O toplum Allahû Tealâ tarafından yüceltilir. Kişilerin gayretleri bu yüceltmenin muhtevasını değiştiremez.

ü    Başkalarından Yana Olmak
İnsanlar hata yapabilir. O hata ile ilgili o kişiye ulaşacaksanız sadece ona nasıl yardım edebileceğinizi araştıran bir kişi olarak devreye girmelisiniz. O kişiyi yaptığına pişman ederek, hakaret ederek, onu küçülterek değil;  o hatanın tekrar işlenmemesi konusunda maksadınızın onu üzmek, kırmak, hakaret etmek, rencide etmek olmadığını, onu aynı hatayı yapmayacak bir hüvviyete yaklaştırmak için gayretin sahibi olduğunuzu davranışlarınızla ispat etmelisiniz. Hatayı bir daha yapmaması için hangi tedbir almak gerekiyorsa, o tedbiri onun alması için, onun en yakın dostu olarak devreye girmelisiniz. Onun o hatadan kurtulması için, ondan taraf olarak, hatanın tekerrür etmemesi konusunda, ona bir dostun söyleyebileceği en güzel sözleri söyleyerek, ona o hatadan kurtulması istikametinde yardım edeceğinizi kesin bir dille anlatarak, sözlerinizin sadece bu yardımı gerçekleştirmek üzere ona söylendiğini ispat ederek söylemelisiniz.

ü    Birlikte Güzele Ulaşmak
Başkalarının dedikodusunu yapmayın. Başkalarını, bir başkasına şikayet ederek onun karşısında olmayın. Onun karşısına insanları toplamayın. Başkalarından yardım istediğiniz zaman hatayı yapanın o hatayı tekrar işlememesi için diğerlerini yardıma çağırın. Beraber olup, hata yapan kardeşinizi güzele ulaştırmak üzere, onun hangi şartlar içinde o hatayı işlediğini dikkatle düşünün. Kendinizi onun yerine koyun ve düşünün: “Siz o olsaydınız bu konuda ne yapardınız?” Sonra da çözüm yollarına ulaşmak üzere onun değişmesi, güzele yaklaşması için önerilerinizi ortaya koyun. Bu önerilerin ortaya konulmasında da sakın ukalalık taslamayın. Onu küçük görerek; “Sen zaten yapamazsın, işte bak bu böyle yapılır.” tarzında bir üstünlük iddasında bulunarak büsbütün her şeyi berbat etmeyin.
İnsanlar neden başkalarını kızdıracak, onları huzursuz edecek yanlış davranışları ortaya koyarlar? Bu davranışların arkasında, kıskançlık, haset ve çekememezlik vardır. Bunların neticesi nefrettir. Nefret sevgiyi öldürür. Nefret etmeyiniz! İnsanları hata yaptıkları zaman onların hatalarını yüzlerine vurarak küçültmeyiniz. Onların karşısında olarak onları kırarak hata önlemek bir çözüm değildir. Onun da nefsi varolduğu sürece sadece düşman kazanırsınız. Zaten hakaret ettiğiniz zaman onun yanında değil; karşısında bir insan olarak devreye girersiniz. Hiç bir zaman ona yardım etmek imkanınız oluşamaz. Allah’tan yana iseniz, o kişiden yana olmanız lazım. Eğer böyle yapamazsanız, Allah’tan yana değil, şeytandan yana olursunuz.
Şeytan sadece herkesin birbirinden nefret etmesini ister. Bunu sağlamak için, iki tarafı da vasıta olarak kullanır. İşte kimin hata yaptığını görürseniz, gidip hemen ona haddini bildirmek çok büyük bir yanlış davranış biçimidir. Bir kişi hata yaptığı zaman ona hakaret etmek, ona öfkelenmek, onu kırmak, onu inciltmek rahatlıkla yapılabilecek davranıştır ama bu sadece huzursuzluğu arttırır. O zaman kişi Allah’ın emrini değil, şeytanın emrini yerine getirmiş olur. Oysa ki Allahû Tealâ kendi emrinin yerine getirilmesini ister.

ü         Hatalar Bir Sevgi Çemberinde Düzeltilir
Herşeyin en güzel standartlarda oluşması bütün insanların biribirine karşı kardeşçe davranmasıyla gerçekleşir. Bir kaç kişinin bir araya gelip yanlış yapanı doğruya ulaştırmak için sadece ona yardımcı olacak gayret sarfetmeleri yeterlidir. Onun karşısında, aşağılayıcı, kırıcı olmadan yardım edilmelidir. O kişinin hatasını bir sevgi çemberi içinde çözmesinde, hatasını düzeltmesinde sizin göreviniz ona yardım etmek olmalıdır.
Allahû Tealâ sizi hasbelkader bir mevkiye getirirse, bu mevki sizi ya nefsiniz açısından yakalar, ya da kendinizi başkalarından üstün görmeye başlamamalısınız. Bunu kabul etmeyenlere karşı yetki sizde olduğu için ters davranmamalısınız. Hiçbir zaman herkesi azarlayan, küçük görmeye başlayan, kendisine verilen bir yetkiyi başkalarını küçülterek kullanmaya başlayan bir zavallı olmayın. En kötüsü de yanlış davranış biçimleri sergilerken yaptığınızın doğru olduğunu zannetmenizdir. Hatanızın farkına bile varmayabilirisniz. Sahip olduğunuz yetkiyle böbürlenir, kibirlenirseniz asıl o zaman başkaları, sizi ait olduğunuzu zannettiğiniz yere oturtmaz. Bu sizin sergilediğiniz yanlış davranış biçimlerinin işaretidir.
Bir yerin sahibi olan insan, başka insanları haşlasın, kırsın, onlara hakaret edip üstünlüğünü kanıtlasın diye oraya tayin edilmemiştir. Tam aksine çevresindekilere onları yüceltmek istikametinde yardım etmesi için o mevkiye getirilmiştir. Böyle bir muhteva da eğer yanlış seçilirse, Allah’ın yolunda olan bir toplumu oluşturmak mümkün olmaz. Bu davranışın sahibi olan bir insanın tasavvuf dışındaki insanlardan hiçbir farkı kalmaz ve sadece nefsi ile hareket etmiş olur.
Eğer bir toplumda insanlar birbirlerini kıskanıyorlarsa, haset ediyorlarsa, birbirleri ile olan ilişkilerinde negatiflik oluşmuşsa insanlar birbirinin yanında değil, karşısında ise hiç o toplulukta mutluluk rüzgarları esebilir mi? Sadece dondurucu rüzgarlar eser. Öyle bir toplulukta olmaktan kimse mutluluk duymaz, huzur duymaz.
 “Allah’ın istediği ve bizim yaptığımız nedir?” diye kendinizi dikkatle tetkik süzgecinden geçirin! Başkalarına çalışma hakkı vermeyenler, onlar çok büyük bir hatanın içinde bocalamaktadırlar. Eğer vaktiyle etrafınızda onca insan olan bir kişi, yanlış davranışları ile onların hepsini birer birer saf dışı bıraktıysa neticede yalnız kaldıysa bunun arkasında başkalarını aramamalıdır. Bu kişi: “Bana yardım etmiyorlar, beni yalnız bıraktılar.” diye şikayet etmemelidir. Çünkü o  çevresindekileri kendinden uzaklatırmıştır. Küçük gördüğü insanları, iş yapmalarına mani olarak soğutmuştur. Böylelikle mutsuz insanlardan oluşan bir çevre vücuda gelir. O zaman bu kişi kendisi de mutsuz olursunuz. Bu mutsuzluğun arkasında davranışları sebebiyle huzursuzluk verdiği, sıkıntı içine soktuğu onca insan; hizmete gelmek istedikleri halde hizmetten men edilenler ve hizmet bir zevk iken onlara zehir edilen insanlar vardır. Onca insanı huzursuz etmenin arkasından kişinin eline ne geçer? Evvelce o kadar kalabalık bir grubun yaptığı işlerin hepsini tek başınıza yapmaya kalkması ona ne kadar başarı kazandırabilir ki?
Allah’ın emirlerini değil, nefslerinin emirlerini yapanların bulunduğu toplum,  ancak bir çöküşle karşı karşıya kalır. Nefsin emri, şeytanın emridir. Şeytanın emrinde olan insanlar, mutlu olamazlar. Başkalarına tepeden bakmaya başlayanlar, Allah’ın sevgilisi olamazlar. Bu yanlış düşünce ile yaptıkları işler, Allah yolunda hizmet değildir; şeytanın yolunda hizmettir.
Şikayet edilenler şikayet edildikleri için onlardan üst makamın nefret edeceğini zannedip, korkuyorlar ve onun gözünde küçüldüklerini düşünüyorlar. Şikayet edenle şikayetlerin muhatabı olanı aynı safta zannediyorlar. Hiç öyle şey olur mu? Söz konusu olan şey bir büyük huzursuzluğa davettir. Birbirinize omuz vermedikçe yücelen bir toplumu oluşturamazsınız. Şikayet edenler, şikayetlerinizin muhtevasına dikkat edin! Her şikayet, şikayetçinin karşısında olmanın bir işaretini taşır. O şikayeti yaptınız, olaylar böyle oldu diye, yücelmezsiniz. Davranışlarınızdan, konuşma stilinizden şikayet ettiğiniz kişiden mi yanasınız yoksa onun düşmanı mısınız? Hemen belli olur. Dikkat edin! O zaman kaybedenlerden olursunuz.
Sahâbe yücelen bir toplumdu. Onlar gibi olmak hedefimizdir. O hedefe ulaşmak için, kendimizi adamış bulunuyoruz. Birbirinizi sevin. Bir sevgi beraberliği içinde, bütün güzellikleri yaşamaya çalışın. Her şeyin en güzeli sizin olsun, Birbirini yücelten bir toplum olma yolunda elinizden gelen bütün gayreti sarfetmeye çalışın. Allah sizinle beraberdir…
Allah razı olsun.