9. BASAMAK; KALBİN ALLAH’A DÖNMESİ
“Şüphesiz
ki Âdemoğullarının Kalplerinin Tamamı, Rahmân Olan Allah’ın Kudret Parmakları
Arasında Tek Bir Kalp Gibidir. Kul Nereye Çevrilmeyi İstiyorsa Allah da Onu
Oraya İstediği Gibi Çevirir.”
|
Nebîler
Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Şüphesiz ki Âdemoğullarının kalplerinin tamamı, Rahmân olan Allah’ın
kudret parmakları arasında tek bir kalp gibidir. Kul nereye çevrilmeyi
istiyorsa Allah da onu oraya istediği gibi çevirir.” (K: C. Sağir-2344). Bu hadîs-i şerifin, âyetler ışığında açıklaması
şu şekildedir:
İnsan,
en şerefli varlık olarak, 3 vücut ve serbest iradeyle yaratılmıştır. Hadîste
zikredilen kalp, fizik bedenin kalbi değildir. Burada ifade edilen, nefsimizin
manevî kalbidir. Kalp, başlangıç noktasında tamamen karanlıklardan
müteşekkildir ve yapısında kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm,
haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfke, isyan, sabırsızlık, kibir ve
gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, kötü alışkanlıklar, vefasızlık,
müraîlik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane afet (hastalık) vardır.
Bir
insan, kalben Allah’ı dilemezse, o zaman kalbindeki afetler sebebiyle devamlı
aşağıya doğru, cehenneme doğru bir gidiş üzere olur. Ama hadîste zikredildiği
gibi kalpler, Rahmân olan Allah’ın kudret parmakları arasında tek bir kalp
gibidir; kul nereye çevrilmeyi isterse Allah da onu oraya çevirir. Yani kul,
kalben Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onu oraya çevirir ve Kur’ân-ı Kerim’de
ifade edildiği gibi mutlaka o kişiyi Kendisine ulaştırır.
ü
Allah’ın Dîni de, Şeriatı da Tektir.
Allah,
kullara olan sevgisiyle, rahmetiyle insanlara peygamberler göndermiştir ve
peygamberlere verdiği şeriat kitaplarını indirmiştir. Peygamberler ve onların
vârisleri, şeriat kitaplarını insanlara açıklarlar. Allah’ın dîni de, şeriati
de tektir.
30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni
hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li
halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın
hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla)
yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak,
ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ
vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve
îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ
ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men
yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi
(şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara
ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz
şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın
şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine
seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine
ulaştırır).
Allahû
Tealâ âyet-i kerimede: “Senin davetin müşriklere ağır geldi.” buyurmaktadır.
Başlangıç noktasında herkes şirktedir. İşte şirkte olan bu insanları, Allahû
Tealâ Kendisine davet eder. Şirk, ortaklık gerektiren bir müessesedir. Allah
tektir ve şirkten kurtulabilmek mutlaka tek olan Allah’ı dilemekle mümkündür.
Bir
insan, Allah’ı dileyerek şirkten kurtulur. Allah da o kişiyi mutlaka Kendisine
ulaştıracağına dair Şûrâ Suresi 13. âyet-i kerimesinde bütün insanlara söz
vermiştir.