İSLÂM NEDİR? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İSLÂM NEDİR? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Mart 2019 Pazartesi

İSLÂM NEDİR?

İSLÂM NEDİR?

Tasavvuf dediğimiz zaman bu kelimenin asıl anlamının 14 asır evvel yaşanan Kur'an-ı Kerim'deki İslâm olduğunu bileceksiniz. Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le bütün sahabe Kur'an-ı Kerim'deki İslâm'ı yaşadılar. İşte o İslâm, tasavvuftur.

Gerçekten sonucuna bakarsanız İslâm'ı yaşamak, tasavvufu yaşamak insanı İslâm kelimesinin muhtevasındaki asıl unsura götürür; Allah'a teslim olmaya. Teslim olmak, üç kademeli bir olaydır. Önce ruhun teslimi, sonra fizik vücudun (vechin) teslimi, sonra da nefsin teslimi söz konusudur.

Bugün dünyanın hiç bir yerinde büyük insan kitleleri İslâm'ı yaşamıyor. Teslim diye bir keyfiyetin farkında bile değiller. İslâm'ın 5 tane şartının yerine getirilmesiyle insanların İslâm'ı yaşadığı zannedilmekte. İslâm'ın 5 tane şartının (namaz, oruç, hac, zekat ve kelime-i şehadet)  bugün anladığımız mânâda tatbikatıyla hiç kimse teslime ulaşamaz. Teslimin ne olduğuna baktığınız zaman, bunun İslâm kelimesinin muhtevası olduğunu görüyorsunuz. Öyleyse hiç kimse İslâm'ın 5 tane şartını sadece bu günkü anlamıyla tatbik ederse: 

1- Ruhunu Allah'a ulaştıramaz (teslim edemez) 
2- Fizik vücudunu Allah'a teslim edemez. 
3- Nefsini Allah'a teslim etmesi de hiç bir zaman mümkün değildir.

Oysaki İslâm'ın yaşanması her şeyden ama her şeyden evvel, bir tabiiyet müessesesidir. Mutlaka mürşidinize ulaşacaksınız ve ona tâbî olacaksınız. Bundan 14 asır evvel sahabenin Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olduğu gibi. Yetmez, Hz. Ebubekir'e tâbî olması gibi, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a, Hz. Ali'ye tâbî olması gibi. O da yetmez, tabiinin sahabeye tâbî olması gibi. Tabiinden sonra gelenlerin, tabiine tâbî olması gibi. Zamanımıza kadar ulaşan zincirin bütün halkaları tamamlanmış bir tabiiyet müessesesi. İşte İslâm'ın temelinde, İslâm'ın kökeninde bu vardır; tabiiyet.

İslâm kelimesi "slm" kökünden geliyor. Sin, lam ve mim (seleme). Bunun birincil anlamı teslimdir. Bu kökten gelen asıl kelime, teslimdir. Allah'a 3 vücuduyla teslim olmadan hiç kimse teslim olamaz. Teslim olmak, İslâm olmak demektir. İslâm'ın ikinci anlamı, selam veya selamet kelimesinde ifadesini bulan bir sulh ve sükûn halidir. Bir insan iç aleminde de, dış aleminde de yani başkalarıyla olan ilişkilerinde, Allah ile olan ilişkilerinde de sulh ve sükûn haline girmedikçe, kavgayı bitirmedikçe, o kişi selamete ulaşamaz. Sulh ve sükûna ulaşamaz. Sulh ve sükûna ulaşamazsa, İslâm'ın ikinci şartı gerçekleşemez.

Öyleyse 14 asır evvele baktığımız zaman onlar Kur'an-ı Kerim'de farz kılınan bu esaslara riayet etmişlerdi. Demek ki İslâm dediğimiz zaman birincil anlamı, temel anlamı, köklü anlamı, tamamına yakın anlamı: Teslimdir. Bir insan, Allah'a teslim olmadıkça İslâm olamaz.

Tabii biz Allah'a göre İslâm’dan bahsediyoruz. İnsanlar bir İslâm anne-babadan doğdukları andan itibaren İslâm standartlarında kabul edilirler. Öldükleri zaman da İslâmi usullere göre defnedilirler. Biz insanlar içinde yaşadığımız camia İslâm camiası olduğu için, herkes bize göre (insanlara göre) İslâm standartlarında olduğu için, herkesi İslâm kabul ediyoruz. Ama Allah'a göre İslâm olmak bu değil. Allah'a göre İslâm olmak, 28 tane basamağın 27 tanesini aşmakla mümkündür. Son basamağa ulaşmakla mümkündür. Allah'a teslim olmakla mümkün ve geçerlidir. Öyleyse 14 asır geriye baktığımız zaman onlar bunu yapmışlar mı? Evet. Bütün sahabe, başta Peygamber Efendimiz (S.A.V) olmak üzere bütün sahabe, Allah'a üç vücutlarıyla birlikte teslim olmuşlardı. Hepsi İslâm şerefine nail olmuşlardı.

İşte Allah'ın, bütün insanları ulaştırmak hedefi budur; İslâm olmak, mutlak bir saadete ulaşmak. 14 asır evvel sahabe bunları yaşıyordu. Ve sualimiz: 

"14 asır sonra bu gün, acaba neden İslâm yaşanmıyor?" 

Kur'an-ı Kerim mi değişti? Asla! Hicr Suresinin 9. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki; 

15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).
Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.


"Bu kitabı Biz indirdik, onun muhafızı Biziz." 

Kur'an-ı Kerim'in bir damlasına bile, bir noktasına bile, bir kelimesine bile, bir harfine bile dokunamayan iblis, yapacağını yapmıştır. Daha evvelki kitapları değiştiren iblis, Kur'an-ı Kerim'i değiştiremeyince, Kur'an-ı Kerim'in aslını değiştiremeyince, tatbikatını değiştirmeyi başarmış. 14 asır sonra, ne yazık ki İslâm'ın tatbikatında artık sahabenin yaşadığı İslâm'ın esaslarına rastlamak mümkün değil. Sadece İslâm'ın 5 tane şartı kalmış geriye.

İşte Allahû Tealâ'nın verdiği görev, üç tane vücudumuzu birden, onların hepsini muhatap almasına rağmen, 14 asır sonra yalnız fizik vücudumuzun bir takım görevleri kalmış ortada. Mesela, Allahû Tealâ daimi zikri farz kılıyor. Ama fizik vücudumuzun görevleri arasında ona rastlayamıyoruz. Bize öğretilen İslâm ilmihalinde bu yok. Zikrin, daimi zikrin değil, zikrin bile farziyetine dair bir hüküm bulmak mümkün değil.