Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2017 Cumartesi

Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor?

Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? 


Bütün dînlerin müşterek özelliği Allah’a teslim olmaktır. Allah’ın insanlık tarihi boyunca sadece bir tek dîni olmuştur, o dîn Allah’a teslim olmayı emreder. Kutsal kitaplarda Allahû Tealâ’nın teslim âyetlerini mutlaka o kitaplara yerleştirdiğini görüyoruz. Bütün kutsal kitaplar, bütün dînler bu emrin yerine getirilmesi içindir.

Allahû Teâlâ Hz.Musa’ya Tevrat’ı indiriyor, tabletler; Allah’ın söyledikleri ve onunla beraber ona tâbî olanların hepsi Allah’a teslim oluyor. Kur’an-ı Kerim Hz. Musa’nın ve ona tâbi olanların Allah’a teslim olduklarını söylüyor. İşte o günden bu tarafa insan tabiatının yozlaşmaya açık yönü sebebiyle insanlar Allah’ın dîni konusunda devamlı farklılaşmalar yaşadılar.

Bu farklılaşmalardır ki insanların dejenerasyonu, dînlerini unutması sebebi ile Hz.Davut’a Allahû Tealâ’nın Zebur’u indirmesini oluşturdu. İnsanların çoğu Hz. Davut’un devrine ulaştıkları zaman Allah’a teslim olmayı unutmuşlardı. Ama aralarında hep daha evvelkilerden ilmi ve irfanı alan ve kendileri de Allah’a teslim olan bir grup hep yaşadı, bu gün de yaşıyor.

3/ÂLİ İMRÂN-113: Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).
Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır.

3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne).
Onlar, Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.

Zaman itibariyle Allah’ın indirdiği tek dînde, Allah’ın teslim dîninde değişmeler olmuştur, bunun için merasimler birbirinden farklılıklar gösterirler, ama bizim üzerimize düşen görev beraber olduğumuz, müşterek olduğumuz noktalardan hareket etmek evvela bunları kabul etmek sonrada zaman içerisinde anlaşma zeminine konuları birer birer ele alıp müşterek taraflarını tesbit etmektir.

Allah El Hakk ve el Adl esmasının sahibidir. Hangi devirde yarattığı kulları olursa olsun insanlara adaletsiz davranması birilerine verdiklerini başkalarından esirgemesi mümkün değildir.

Cennet saadetinin ve dünya saadetinin bütünüyle sahibi olan bir insan;

1-Ruhunu Allah’a teslim etmiş,
2-Fizik vücudunu Allah’a teslim etmiş,
3-Nefsini Allah’a teslim etmiş bir insandır.

İşte bütün Allah’ın ortaya koyduğu dînler bu gerçekleri ifade ediyor.

Bu güzelliği yaşayabilenler Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu insanlardır. Allahû Tealâ Kur’an-ı Kerimde “onların arasında da gece gündüz Allah’a secde edenler, zikir yapanlar, bütün peygamberlere inananlar ve Allah’a teslim olanlar var” buyuruyor.

19/MERYEM-58: Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.

Ne yazık ki toplumun büyük kısmı Allah’a teslim olmayı unuttu. Ama bu gün yaşayan Musevilerin içinde de Allah’a teslim olmayı unutmayan bir grup hala hayatta. Bu günkü nesil de Hz. Musa’dan gelen Allah’ın emirlerinin teslime müteallik olan kesimi az bir kesim topluluk tarafından, insanların küçük bir kısmı tarafından hâlâ tatbik edilmektedir.

Hz. Davut zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. Hz. İbrâhîm zamanında yaşayanlar onunla beraber Allah’a teslim oldular. Hz. Nuh zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. O devirde yaşayanlar deyince devirde yaşayanların hepsi zannedilmemelidir, teslim olanların sayısı her zamanki gibi toplumun sadece küçük bir parçasını oluşturmuştur. Ama onlar, küçük kesimin bir kısmı, Allahû Teâlâ’nın yolundan devam edip Allah’a teslim olurken, sonraki nesillerde toplumun büyük bir kısmı yollarından ayrıldılar. Ama ne var ki sonradan gelen bütün nesillerin içinde aynı geleneği devam ettiren, mürşidlerine tâbi olan Allah’a ruhunu, fizik bedenini, nefsini teslim eden insanlar hep yaşadılar, hâlâ da yaşıyorlar.

Hz. İsa’dan bu tarafa insanlar giderek Allah’a teslim olma standartlarını unuttular. Ama büyük çoğunluğun unutması aralarındaki küçük bir azınlığın Allah’a teslim standartlarını yaşamalarına mani olmadı. Hâlâ onların arasında da Kur’an-ı Kerim’in söylediği gibi Allah’a teslim olanlar var. Hz. İsa’nın devrindeki geleneklerini, Allah’ın o zaman ona söylediklerini devam ettirerek bu noktaya ulaştılar ki; o söylenenler Peygamber Efendimiz (S.A.V.) efendimize söylenen temel esaslarla gene aynıydı. Allahû Tealâ Hz. İbrâhîm’in dinini anlatmış, ona İslâm olmasını emretmiş.



20 Temmuz 2016 Çarşamba

Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor?

                    Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? 

Bütün dînlerin müşterek özelliği Allah’a teslim olmaktır. Allah’ın insanlık tarihi boyunca sadece bir tek dîni olmuştur, o dîn Allah’a teslim olmayı emreder. Kutsal kitaplarda Allahû Tealâ’nın teslim âyetlerini mutlaka o kitaplara yerleştirdiğini görüyoruz. Bütün kutsal kitaplar, bütün dînler bu emrin yerine getirilmesi içindir.

Allahû Teâlâ Hz.Musa’ya Tevrat’ı indiriyor, tabletler; Allah’ın söyledikleri ve onunla beraber ona tâbî olanların hepsi Allah’a teslim oluyor. Kur’an-ı Kerim Hz. Musa’nın ve ona tâbi olanların Allah’a teslim olduklarını söylüyor. İşte o günden bu tarafa insan tabiatının yozlaşmaya açık yönü sebebiyle insanlar Allah’ın dîni konusunda devamlı farklılaşmalar yaşadılar.

Bu farklılaşmalardır ki insanların dejenerasyonu, dînlerini unutması sebebi ile Hz.Davut’a Allahû Tealâ’nın Zebur’u indirmesini oluşturdu. İnsanların çoğu Hz. Davut’un devrine ulaştıkları zaman Allah’a teslim olmayı unutmuşlardı. Ama aralarında hep daha evvelkilerden ilmi ve irfanı alan ve kendileri de Allah’a teslim olan bir grup hep yaşadı, bu gün de yaşıyor.

3/ÂLİ İMRÂN-113: Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).
Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır.

3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne).
Onlar, Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.

Zaman itibariyle Allah’ın indirdiği tek dînde, Allah’ın teslim dîninde değişmeler olmuştur, bunun için merasimler birbirinden farklılıklar gösterirler, ama bizim üzerimize düşen görev beraber olduğumuz, müşterek olduğumuz noktalardan hareket etmek evvela bunları kabul etmek sonrada zaman içerisinde anlaşma zeminine konuları birer birer ele alıp müşterek taraflarını tesbit etmektir.

Allah El Hakk ve el Adl esmasının sahibidir. Hangi devirde yarattığı kulları olursa olsun insanlara adaletsiz davranması birilerine verdiklerini başkalarından esirgemesi mümkün değildir.

Cennet saadetinin ve dünya saadetinin bütünüyle sahibi olan bir insan;

1-Ruhunu Allah’a teslim etmiş,
2-Fizik vücudunu Allah’a teslim etmiş,
3-Nefsini Allah’a teslim etmiş bir insandır.

İşte bütün Allah’ın ortaya koyduğu dînler bu gerçekleri ifade ediyor.

Bu güzelliği yaşayabilenler Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu insanlardır. Allahû Tealâ Kur’an-ı Kerimde “onların arasında da gece gündüz Allah’a secde edenler, zikir yapanlar, bütün peygamberlere inananlar ve Allah’a teslim olanlar var” buyuruyor.

19/MERYEM-58: Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.

Ne yazık ki toplumun büyük kısmı Allah’a teslim olmayı unuttu. Ama bu gün yaşayan Musevilerin içinde de Allah’a teslim olmayı unutmayan bir grup hala hayatta. Bu günkü nesil de Hz. Musa’dan gelen Allah’ın emirlerinin teslime müteallik olan kesimi az bir kesim topluluk tarafından, insanların küçük bir kısmı tarafından hâlâ tatbik edilmektedir.

Hz. Davut zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. Hz. İbrâhîm zamanında yaşayanlar onunla beraber Allah’a teslim oldular. Hz. Nuh zamanında yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. O devirde yaşayanlar deyince devirde yaşayanların hepsi zannedilmemelidir, teslim olanların sayısı her zamanki gibi toplumun sadece küçük bir parçasını oluşturmuştur. Ama onlar, küçük kesimin bir kısmı, Allahû Teâlâ’nın yolundan devam edip Allah’a teslim olurken, sonraki nesillerde toplumun büyük bir kısmı yollarından ayrıldılar. Ama ne var ki sonradan gelen bütün nesillerin içinde aynı geleneği devam ettiren, mürşidlerine tâbi olan Allah’a ruhunu, fizik bedenini, nefsini teslim eden insanlar hep yaşadılar, hâlâ da yaşıyorlar.

Hz. İsa’dan bu tarafa insanlar giderek Allah’a teslim olma standartlarını unuttular. Ama büyük çoğunluğun unutması aralarındaki küçük bir azınlığın Allah’a teslim standartlarını yaşamalarına mani olmadı. Hâlâ onların arasında da Kur’an-ı Kerim’in söylediği gibi Allah’a teslim olanlar var. Hz. İsa’nın devrindeki geleneklerini, Allah’ın o zaman ona söylediklerini devam ettirerek bu noktaya ulaştılar ki; o söylenenler Peygamber Efendimiz (S.A.V.) efendimize söylenen temel esaslarla gene aynıydı. Allahû Tealâ Hz. İbrâhîm’in dinini anlatmış, ona İslâm olmasını emretmiş.



Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)’e Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’i indirdi. Ve hamdolsun ki o kitapta iblis en küçük bir değişikliği yapamadı. Onun için Kur’ân-ı Kerîm Allah’a teslim olmanın bütün esaslarını, asıllarını ve detaylarını bütün dünyaya ulaştırabilecek olan en sağlam kaynaktır.