CENNET 2. 3. 4. 5.
2- CENNETİN FİRDEVS;
Kişi mürşidine ulaşıp tâbî olduğu zaman 2. kat
cennetin sahibidir. Bu cennet; “Firdevs cenneti” adını alır. Kehf Suresinin
107. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:
18/KEHF-107: İnnellezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti kânet lehum cennâtul firdevsi nuzulâ(nuzulen).
Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a
ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar; onların ikramı,
firdevs cennetleridir.
Nefs tezkiyesi yapmak ne
demektir? Kişi mürşidine ulaşıp
tâbiiyetini gerçekleştirdikten sonra, zikir yapmaya başlar ve o zaman onların
kalbine Allah’ın rahmeti ve fazlı ulaşır ve bu rahmetle fazl kalbe girdikten
sonra fazıllar, başlangıçtaki %2 rahmet birikiminden sonra %7, %7 kişinin nefsinin
kalbine yerleşmeye başlar. Bu süreç içerisinde kişinin ruhu vücudundan ayrılmış
ve Allah’a doğru yola çıkmıştır. Nefsinin kalbindeki ilk %7 nur birikiminde 1.
kat gök katına sonra 2., 3., 4., 5., 6., 7. gök katına çıkar ve 7. gök
katındaki 7 âlemi geçtikten sonra da Allah’ın Zat’ına ulaşır.
Cennetin Firdevs nefs tezkiyesinin başladığı noktadaki
ölen bir kişinin gideceği cennettir. Bu kişi ruhunu Allah’a ulaştırdıktan sonra
ölürse daha üst kademe bir cennete gidecektir. Ama kişi, mürşidine ulaşmış,
ruhu Allah’a ulaşmak istikametinde yola çıkmış fakat ruhu Allah’a ulaşmadan
evvel ölmüşse ruhu, 1. gök katında ya da 2., 3., 4., 5., 6., 7. gök katında
olabilir. Eğer ruhu Allah’a ulaşmadan ölmüşse bu kişinin gideceği yer firdevs
cennetidir. Allahû Tealâ Kehf Suresinin 107. âyet-i kerimesinde: “Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel
(nefs tezkiyesi) yapanlar; onların ikramı, firdevs cennetleridir.” demektedir.
Bir insan önce Allah’a ulaşmayı diler; sonra mürşidine ulaşır; tâbiiyetini
gerçekleştirir; nefs tezkiyesine başlar; zikir yapar; Allah’tan gelen salâvât,
rahmet ve fazl nefsinin kalbinde yerleşmeye başlar. Bu yerleşme %51’e ulaşana
kadar kişi hangi noktada ölürse ölsün, Allah’ın firdevs cennetine girer. Salih
amel yapmak; nefs tezkiyesi yapmaktır.
Mu’minûn Suresinin 11. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ
diyor ki:
23/MU'MİNÛN-11: Ellezîne yerisûnel
firdevs(firdevse), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Onlar, firdevs cennetine varis
olacaklardır. Onlar, orada ebedî kalacaklardır.
3- CENNETİN
HULD;
Ruhunu Allah’a ulaştıran kişi, ermiş evliya olur. Nefsinin
kalbindeki nurlar %50’yi aşmıştır, %50’den fazla nur birikimi gerçekleşmiştir. Ruhunu
Allah’a ulaştıran bir kişinin fizik vücudunu teslim edene kadar kişinin
gideceği cennetin adı; “Cennetin Huld” dür. Furkân Suresinin 15. âyet-i
kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:
25/FURKÂN-15: Kul e zâlike hayrun em
cennetul huldilletî vuidel muttekûn(muttekûne), kânet lehum cezâen ve
masîrâ(masîren).
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa
muttakilere (takva sahiplerine) vaadedilen, onlar için bir ceza (mükâfat) ve
dönüş yeri olan “Cenneti Huld”mu (ebedî cennet mi)?
Kişinin ruhunu Allah’a ulaştırmış; ermiş evliya olmuş
olması halinde ulaşabileceği cennet, Cennetin Huld’dür. Her gök katında kişinin
nefsinin kalbindeki nurlar (fazıllar) %7 artmıştır ve öyle bir sonuç olmuştur
ki ruhu Allah’a ulaştıktan sonra o kişinin nefsinin kalbinde %51 nur birikimi
olmuştur yani kalbinin yarısından daha fazlası aydınlıktır. Bu noktadan itibaren nefsinin kalbindeki
nurlar %81’e ulaşmadan önce bu kişi ölürse gideceği yer 3. kat cennet olan Cennetin
Huld’dür.
4- CENNETİN GURAFA;
Kişi fizik vücudunu Allah’a teslim etmişse, o zaman 4.
kat cennete gidecektir; “Cennetin Gurafa.” Allahû Tealâ bu cennet konusunda Ankebût-58
ve Sebe-37’de diyor ki:
29/ANKEBÛT-58:
Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nubevviennehum minel cenneti gurafan
tecrîmin tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecrul âmilîn(âmilîne).
Ve
onlar ki âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) ve salih amel (nefs
tezkiyesi) işlediler. Onları mutlaka, altından nehirler akan cennette köşklere
yerleştireceğiz. Orada ebediyyen kalıcıdırlar. Salih (nefsi ıslâh edici) amel
işleyenlerin ecri (mükâfatı) ne güzel!
34/SEBE-37: Ve mâ emvâlukum ve lâ
evlâdukum billetî tukarribukum indenâ zulfâ illâ men âmene ve amile sâlihan fe
ulâike lehum cezâud dı’fi bimâ amilû ve hum fîl gurufâti âminûn(âminûne).
Ve sizin mallarınız ve evlâtlarınız
katımızda sizi, Bize yaklaştıracak yüksek değere sahip değildir. Âmenû olan ve
salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, onlar için amelleri
sebebiyle kat kat mükâfat vardır. Ve onlar, yüksek makamlarda emin (emniyette)
olanlardır.
5- CENNETİN MEVÂ;
Daimî zikre ulaşan kişi kişi ulûl’elbab olur. Allahû
Tealâ ulûl’elbab olan kullarını Cennetin Meva’ya ulaştırıyor. Allahû Tealâ, Secde
Suresinin 16, 17, 18 ve 19. âyet-i kerimelerinde diyor ki:
32/SECDE-16: Tetecâfâ cunûbuhum anil
medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum
yunfikûn(yunfikûne).
Yanlarını yataktan uzaklaştırırlar
(yan üstü yatarken kalkarlar). Rab'lerine korku ve ümitle dua ederler. Ve
onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (verirler).
32/SECDE-17: Fe lâ ta’lemu nefsun mâ
uhfiye lehum min kurreti a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Artık hiçbir nefs (hiç kimse),
yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı
olduğunu bilmez.
32/SECDE-18: E fe men kâne mu’minen
kemen kâne fâsikâ(fâsikan), lâ yestevun(yestevune).
Öyleyse mü'min olan kimse, fasık
olan kimse gibi midir? Onlar müsavi (eşit) olmazlar.
32/SECDE-19: Emmellezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti fe lehum cennâtul me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Fakat âmenû olanlar (Allah'a
ulaşmayı dilemiş olanlar) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, işte onlar
için yapmış olduklarından dolayı ikram olarak meva cennetleri vardır.
Amilüssalihatın kademeleri her seviyeye göre
değişiyor. Ulûl’elbab olmak ise amilüssalihat yapmanın yeni bir noktasıdır. Burada Secde Suresinin 19. âyet-i kerimesiyle
kişinin Meva cennetine ulaşması söz konusudur. Nefslerini Allah’a teslim
edenler, Cennetin Meva’ya ulaştırılmaktadır. Allahû Tealâ Necm Suresinin 15.
âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:
53/NECM-15: İndehâ cennetul me’vâ.
O'nun (Sidretül Münteha'nın) yanında
Meva Cenneti (vardır).
Allahû Tealâ, Nâziat Suresinin 40 ve 41. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki:
79/NÂZİÂT-40: Ve emmâ men hâfe
makâme rabbihî ve nehennefse anil hevâ.
Ve fakat, kim Rabbinin makamından
korkmuş ve nefsini heveslerinden nehyetmiş ise (heveslerine uymamışsa).
79/NÂZİÂT-41: Fe innel cennete hiyel
me’vâ.
O taktirde, muhakkak ki cennet, o,
barınacak yerdir.