Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Nisan 2022 Salı

DÎNİN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ NEDİR?

 DÎNİN İNSAN HAYATINDAKİ ÖNEMİ NEDİR?

 

Kâinatın sahibi Allahû Teâla, bu kâinatı insan için yaratmıştır. Rabbimiz Casiye Suresi 13. âyet-i kerimede buyuruyor ki:


45/CASİYE-13: Ve sahhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı cemîan minh(minhu), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne). 

Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.’’

 

Yine Bakara Suresi 29. âyet-i kerimede Rabbimiz buyuruyor ki:


2/BAKARA-29: Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun). 

O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı. Sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. Ve O, herşeyi en iyi bilen (Alîm)’dir demektedir. 

 

O halde Rabbimiz dîni de bizim için yaratmıştır. Günümüzdeki uzmanlar “Dîn nedir?” sorusuna şu şekilde cevap vermektedirler: “Din, insanları saâdet-i ebediyeye yani sonsuz saadete, huzura götürmek için Allahû Tealâ tarafından peygamberleri vâsıtasıyla gösterilen yol demektir.”

Ancak bu tarif yeterli değildir. Çünkü Allahû Teâla bizim hem bu dünyada hem de âhirette mutlu olmamız için dîni yaratmıştır. İnsanı da Kendisine kul olmak için yaratmıştır. Rabbimiz Zariyat Suresi 56. âyet-i kerimede buyuruyor ki:


5/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).

Ve Ben, insanları ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattım. 

 

O halde, insanın dîni yaşaması, onun var oluşunun sebebini bilmesine ve Allah’ın ilmini Allah’tan öğrenip, insanlara ulaştıran bir mürşidden alarak hayatına tatbik etmesine bağlıdır.

Adem (A.S)’ dan günümüze kadar geçen zaman parçasında , Allahû Tealâ yarattığı dîni insanlara ulaştırmak için peygamberler, resûller,evliyalar, nezirler ve imamlar göndermiştir.

Allah asla kullarını unutmamıştır. Ne zaman kulları Allah’ı unutmuş ve O’ndan uzaklaşmışlarsa o zaman bir kulunu peygamber tayin etmiş ve ona şeriati yeniden göndermiştir. Peygamberlerin olmadığı dönemlerde ise devrin imamlığına kavim resûllerinden birini devrin imamı olarak tayin etmiştir,

Allahû Tealâ bütün nebîlere, bütün peygamberlere kitap vermiştir. Bu konuda şöyle buyuruyor: 


3/AL-İ İMRAN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).

Hani o zaman ki; Allah, peygamberlerin (nebîlerin) MİSAK’ini (yeminini) almıştı: “Andolsun ki; size Kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunanı (Allah’ın sizlere verdiği kitapları) tasdik eden Resûl gelince, O’na mutlaka îmân edecek ve O’na mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” “İkrar ettik.” dediler. “Öyle ise şahit olun. Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.