VAHİY II
ü Allah
peygamber olmayan resullere de vahyeder:
2/BAKARA-253: Tilker rusulu faddalnâ
ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum
derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl
kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ
câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men
kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ
yurîd(yurîdu).
İşte Biz, o resûllerden bir kısmını,
diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini
de derecelerle yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler verdik. Ve
onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi, onlardan
sonra gelenler, kendilerine beyyineler (ispat vasıtaları) geldikten sonra
birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân
etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi.
Lâkin Allah, dilediği şeyi yapar.
Allah’ın peygamberlerden başkasına da vahyettiğini ayrı ayrı âyetlerle Kur’ân-ı Kerim boyunca tekrar etmesi,
insanlar için çok mânâ ifade etmeyebilir. Çünkü geleneksel İslâm tatbikatı
Kur’ân’ı bir tarafa bıraktırmıştır ve sadece âlimler ne söylemişlerse onlar
esas alınmıştır. Âlimlerin söylediklerine uygun hadîsler de gösterilmektedir.
Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Benim hadîslerim tartışılacaktır;
Kur’ân’a bakınız. Hiçbir hadîsim Kur’ân’a aykırı olamaz.” Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’in hadîslerinde “Allahû Tealâ peygamberlerden başkasına vahyetmez” diye
bir hadîs yoktur.
Kur’an-ı
Kerim’e bakıldığında Allah’ın peygamberler dışında da dilediğine vahyettiği
görülmektedir:
ü Allahû
Tealâ, meleklere vahyediyor. Melekler peygamber midir?
8/ENFÂL-12: İz yûhî rabbuke ilel
melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, seulkî fî kulûbillezîne keferûr
ru'be fadribû fevkal a'nâkı vadribû minhum kulle benân(benânin).
Senin Rabbin meleklere vahyetmişti:
“Muhakkak ki; Ben, sizinle beraberim. Artık âmenû olanlara (Allah'a ulaşmayı
dileyenlere) sebat verin (destek olun). Kâfirlerin kalplerine korku vereceğim.
Artık boyunlarının üzerine vurun. Ve onların bütün parmaklarına vurun.”
ü Allah,
havarilere vahyediyor. Hz. İsa’nın havarileri peygamber midir?
5/MÂİDE-111: Ve iz evhaytu ilel
havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ
muslimûn(muslimûne).
Ve havarilere; "Bana ve
Resûl'üme îmân edin." diye vahyettiğim zaman, onlar da "Îmân ettik ve
bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol." demişlerdi.
ü Allahû
Tealâ, Hz. Musa’nın annesine vahyediyor. Hz. Musa’nın annesi bir peygamber midir?
20/TÂHÂ-38: İz evhaynâ ilâ ummike mâ
yûhâ.
Vahyedilecek şeyi annene
vahyetmiştik.
20/TÂHÂ-39: Enıkzifîhi fît tâbûti
fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli ye’huzhu aduvvun lî ve aduvvun
leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî.
(Onu sandığa koymasını, sonra onu
denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile
atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında)
yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim.
28/KASAS-7: Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ
en erdıîh(erdıîhi), fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî ve lâ
tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne).
Ve Musa (A.S)'ın annesine şöyle
vahyettik: "Onu emzirmesini ve onun için korktuğu zaman onu nehre atmasını
(bırakmasını). Ve sen korkma, mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki Biz, onu sana
döndüreceğiz. Ve onu mürselinlerden (resûllerden) kılacağız."
ü Allahû
Tealâ, Hz. Meryem’e vahyediyor. Hz. Meryem peygamber midir?
3/ÂLİ İMRÂN-47: Kâlet rabbi ennâ
yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ
yeşâ’(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
(Hz Meryem): “Rabbim, benim çoçuğum
nasıl olur? Bana bir beşer dokunmadı” dedi. (Allah şöyle buyurdu): “İşte böyle,
Allah dilediğini yaratır. Bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman, sadece
ona “ol!” der, o hemen olur.”
19/MERYEM-26: Fe kulî veşrabî ve
karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu
lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen).
Artık ye ve iç, gözün aydın olsun!
Bundan sonra eğer beşerden bir kimseyi görürsen, o zaman (ona şöyle) söyle:
“Muhakkak ki ben, Rahmân'a (konuşmama) orucu nezrettim (adadım). Bu sebeple
bugün bir insanla asla konuşmayacağım.”
ü Allahû
Tealâ, aşağıdaki âyet-i kerimelerde “İçlerinden bir adama vahyetmemiz insanların
acaibine mi gitti?” buyuruyor. Burada peygamber ifadesi geçmiyor, “İçlerinden
bir adama vahyetmemiz” ifadesi kullanılmıştır.
10/YÛNUS-2: E kâne linnâsi aceben en
evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum
kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun
mubîn(mubînun).
Onlardan bir adama, "insanları
uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri)
müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak
ki onlar için, Rab'lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler
şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”