Birr II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Birr II etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2017 Cuma

BİRR II

BİRR II

Fizik vücutlarımız Hz. Âdem’in sulbünden gelen, onun oğullarıdır, yani Âdemoğullarıdır. Şeytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olacağız diye hepimiz Allah’a ahd vermişiz. Bu fizik vücudumuzun Allah’a verdiği ahddir. İrademizin Allah’a verdiği ahd ise bir bütünü ifade eder.
Allahû Tealâ’nın bu ahdimiz konusunda bizden istediği şey, ruhumuzu ve fizik vücudumuzu Allah’a teslim etmektir ama aslında irademizin verdiği ahd bundan sonra nefsimizin Allah’a teslimini, daha sonra irademizin de Allah’a teslimini içerir, 7 safhada 4 tane teslim içerir;

                    1. safha: Allah’a ulaşmayı dilemektir.
                    2. safha:  Mürşide ulaşıp tâbiiyettir.
                    3. safha:  Ruhu Allah’a teslim etmektir. (1. teslim),
                    4. safha:  Fizik vücudu Allah’a teslim etmektir. (2. teslim),
                    5. safha:  Nefsi Allah’a teslim etmektir. (3. teslim),
                    6. safha: Muhlis olmak yani irşad olmaktır.
                    7. safha: İradeyi teslim etmektir. (4. teslim).

Böylece bir kişinin Allah’a verdiği ahd de gerçekleşir. 25. basamakta fizik vücudumuzu Allah’a teslim ettiğimiz zaman, ezelde Allah’a verdiğimiz fizik vücudumuzun verdiği ahd gerçekleşir. Allahû Tealâ, Mâide Suresinin 7. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah'ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misâkınızı hatırlayın. Allah'a karşı takvâ sahibi olun, Muhakkak ki O, göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.

 Allahû Tealâ’nın: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine “Evet” cevabını veriyoruz. (A’râf 172) Ondan sonra Allahû Tealâ diyor ki; “Ey nefsler! Ben sizin Rabbiniz olduğuma göre bana yemin verin teslim olacağınıza dair. Ey ruhlar! Bana misak verin bana teslim olacağınıza dair. Ey fizik vücutlar! Bana ahd verin bana teslim olacağınıza dair. Sözlerimizi işittiniz mi?” Hepimiz; “İşittik.” diyoruz. Allahû Tealâ; “Öyleyse itaat edin (Yani Bana yemin verin, misak verin, ahd verin).” diyor.
Ruhlarımız misak veriyor, fizik vücutlarımız ahd veriyor, nefslerimiz de Allah’a yemin veriyor ve bunun üzerine Allahû Tealâ; “Emrime itaat ettiniz mi?” diyor. Hepimiz birden “İtaat ettik.” diyoruz.
Daha sonra Allah’ın ilahî iradesi, bizim cüzzî irademizden misak istiyor. Bu irademizin Allah’a verdiği misaktir, sadece irademizin Allah’a teslimini içerir. Mâide Suresinin 13. âyet-i kerimesi gereğince herkes Allahû Tealâ’ya bu iradenin misakini vermiştir:

5/MÂİDE-13: Fe bimâ nakdihim mîsâkahum leannâhum ve cealnâ kulûbehum kâsiyet(kâsiyeten), yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve nesû hazzan mimmâ zukkirû bih(bihî), ve lâ tezâlu tettaliu alâ hâınetin minhum illâ kalîlen minhum fa’fu anhum vasfah innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).
Misaklarını bozmaları sebebiyle biz de onları lânetledik, kalplerini de (kapkaranlık) yaptık. Onlar, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler (değiştirirler). Nasihat olundukları şeylerden nasiplerini almayı unuttular. Onlardan pek azı hariç, devamlı onların hainliklerine maruz kalırsın. Yine de onları affet ve hoşgör. Muhakkak ki Allah muhsinleri sever.

Ahdi yerine getirme müessesesi, misaki de kaplayan, ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah’a teslim etmesinin hepsini ifade eden Allah’a ahdi içeriyor. O ahdi veren kişi, ruhunu da, vechini de, nefsini de, iradesini de Allah’a teslim etmek üzere harekete geçen kişidir.
Allahû Tealâ, birrin sahipleri için diyor ki: “Zorlukta ve darlıkta ve sıkıntı hallerinde sabredenlerdendir.” Yani kişinin sabrın sahibi olmasıdır. Bu da zaten ahdi ifade eder. Bir sabırlı olmak bir de sabrın sahibi olmak vardır. Sabrın gerçek anlamda sahibi olmak, nefsin sabırsızlık afeti yok olduktan sonra 19 mertebe kalbin müzeyyen olması ile mümkündür. Allahû Tealâ böyle insanlara, sadıklar diyor. Onlar,  Adn Cennetleri’nin sadıklar için ayrılan bir bölümüne gideceklerdir.
Allahû Tealâ; “İşte takva sahibi onlardır.” diyor. Onların en büyük takvanın sahipleri olduğunu görüyoruz.
Allahû Tealâ’nın ebrar dediği kullar mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen hiç kimse ebrardan birisi olamaz, birrin sahibi olamaz. Zekât da verse, oruç da tutsa, bir köleyi de kurtarsa ebrar olamaz. Onlar ebrar olmanın birer sebebi ama Allah’a ulaşmayı dilemedikçe kişi birrin sahibi olamaz.
Konulan vasıflar hayatın çeşitli açılardan değerlendirilmesi şeklinde tecelli ediyor. Kişi Allah’a ulaşmayı dilememişse yaptıklarının hiçbirisi onu Allah’ın cennetine ulaştırmaz. Çünkü amelleri sebebiyle kişinin kazanabileceği bütün dereceler yok olur. Amelleri heba olur. Kişinin ahdini yerine getirmesi, konunun temelini teşkil ediyor.
Allahû Tealâ birr konusunda, Mutaffifîn Suresinin 18. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

83/MUTAFFİFÎN-18: Kellâ inne kitâbel ebrâri lefî illiyyîn(illiyyîne).
Hayır, muhakkak ki ebrar olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin, hidayette olanların) kitapları (kayıtları, hayat filmleri) elbette illiyyin'dedir (zemin kattan 7 kat yukarıda olan birinci âlemdeki kader hücrelerindedir).

Allahû Tealâ: “Ebrarın kitapları illiyyindedir.”  buyurmaktadır. Mutaffifîn Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ diyor ki:

83/MUTAFFİFÎN-7: Kellâ inne kitâbel fuccâri le fî siccîn(siccînin).
Hayır, muhakkak ki, füccarın (şeytanın fücuruna tâbî olan kâfirlerin) kitapları (kayıtları, hayat filmleri) elbette siccîndedir (zemin kattan 7 kat aşağıda olan zülmanî kader hücrelerindedir).

Allahû Tealâ: “Fücarın kitapları siccîndedir.” diyor.

Ebrar ve füccar birbirinden kesin şekilde ayrılıyor. Ebrar; birrin sahipleridir. Onlar, Allah’a ulaşmayı diledikleri andan itibaren ebrardırlar. Gidecekleri yer mutlak olarak cennettir. 7 kat cennette bulunanların hepsi de ebrardırlar.
           
                  1. kat cennet: Allah’a ulaşmayı dileyenler
                  2. kat cennet: Mürşide tâbî olanlar
                  3. kat cennet: Ruhunu Allah’a ulaştıranlar
                  4. kat cennet: Fizik vücudunu teslim edenler
                  5. kat cennet: Nefsini teslim edenler
                  6. kat cennet: Muhlis olanlar
                  7. kat cennet: İradesini teslim edenler

 Her biri ayrı bir cennet, hepsindekilerin müşterek adı ebrardır, birrlerin sahipleridir. Görüyorsunuz ki birr, ebrar olmak ayrı ayrı açılardan değerlendirilmiş;
                  
                    1- İnanç açısından ebrar,
                    2- Davranış biçimleri açısından ebrar,
                    3- Ahdin yerine getirilmesi açısından ebrar.