SEVGİ I etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEVGİ I etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2017 Pazar

SEVGİ I

SEVGİ I

Allah ile olan ilişkilerinizde kazandığınız dereceler kaybettiğiniz dereceleri aşmalıdır ki cennete girebilesiniz. Kimin kaybettiği dereceler kazandıklarından daha fazlaysa, o insanların gidecekleri yer cehennemdir.
İnsanları sevmelisiniz ki; onlardan sevgi hasılatını toplayıp geri alabilesiniz. Siz onları sevmedikçe onların sizi sevmelerini beklememelisiniz. Böyle bir şeye zaten hakkınız yoktur. Üstelik eşyanın tabiatına uygun olan da sevmeyen bir insanın sevilmesi olamaz. Kalp, kalbe karşıdır. Kalp, kalbi aydınlatır ya da kalp, kalbi karartır. Karşılıklı ilişkilerde sevgiyle parlayan, sevgisini her vesileyle ispat eden bir insanı, karşı taraf sevememezlik edemez. Her sevgi hareketi, beraberinde karşısındakinden bir beğeniyi getirir.
Sevgiyi en güzel boyutlarda yaşamalısınız. Her zaman atalarımızın söylediği "Ne ekersen onu biçersin." sözünü değerlendirmelisiniz. Sevgi ekerseniz sevgi toplarsınız, nefret ekerseniz nefret toplarsınız.
Başkalarının sizi sevmesini, sevmek için bir bekleme vasıtası yapmayın. Siz sevin; o zaman onların da sizi seveceğini göreceksiniz. "O beni sevsin de, ben de onu seveyim." sözü şeytanın bütün insanları düşürdüğü en korkunç tuzaktır. Bu tuzağa dikkatle bakın. İblis uyumaz. İblis etrafınızda her an bulunan şeytanların elebaşıdır ve bütün şeytanlara yalnız kötülüğü emreder. Bütün gayretiyle bütün insanları mutsuz etmeye çalışır. Hedefi, bu dünyada insanların mutsuz olması ve kıyâmetten sonra bütün insanların kendisiyle beraber cehenneme girmesidir. Şeytanın bu oyununu bozmak mecburiyetindesiniz. Ancak iradenizi kullanabildiğiniz, başkalarına iyi davrandığınız taktirde kurtuluşa ulaşırsınız. Kurtuluş cehennemden kurtuluştur. Kurtuluş bu dünyada mutsuzluktan kurtuluştur. İkisi de sizin insanları sevmenize bağlıdır.
Sizi sevenleri sevmek tabiî bir olaydır. Severlerse siz de onları seversiniz. Ama Allahû Tealâ'nın emri sizi sevmeyenleri de sevmektir. Eğer sizi sevmeyenleri sevebilirseniz, Allah için severseniz, insan olmanın temel vasfına ulaşmış olursunuz.  Kim kendisini sevmeyenleri sevebilirse, o sevgiyi kendisinden bir sevgi sanmasın. O sevgi, o kişinin gayreti üzerine Allah'ın verdiği sevgidir. Çünkü kişinin nefsi, nefsindeki afetler, kendisini sevmeyen bir insanı asla sevmek istemeyecektir. Kim o afetleri yenerek kendisini sevmeyen bir insanı da sevmeyi başarırsa, bu Allah'ın o kişiye yardımıdır. Sevgiyi Allah vücuda getirmiştir. Allahû Tealâ, sevdiği kullarını başkalarını sevmek gibi bir meziyet dairesinin içine alır. Başkaları o insanları sevmeseler de o insanlar, o başkalarını severler.
Nefret ettiğiniz sürece hep şeytanın emrinde birisiniz, mutlu olmanız hiçbir zaman mümkün değildir. Hiç kimse şeytanla mutlu olamaz. Ama severseniz Allah ile birliktesiniz, mutluluğun kapısını açmışsınız, kapıdasınız. Sevgi kapısından mutluluğa girilir. Başka bir kapı yok. Her güzellik sevgiyle başlar. Sevgi aşka dönüşür ve aşkın daha ötesine geçilir, hayran olunur.
Sevmekte bir güzellik vardır. Seven kişi mutludur. Neden hayran olmak sevginin ötesinde bir şeydir? Çünkü hayran olunan taklit edilir. Kişi hayran olduğu insan gibi davranmak ister, onu taklit eder. Bu ise güzelliğin ta kendisidir. Bir insanın sevmesi, daha çok sevmesi, daha çok sevmesi, dikkat edin, âşık olmasını ifade eder. Aşkın daha üstü hayranlıktır. Hiç kimse sevmeden âşık olamaz, âşık olmadan hayran olamaz.
         Sevmek, sevmeyi yaşamak fiilidir. İnsan bunu anlatırken bile onun güzelliğini yaşar. Kim bilir belki şu anda sevmeyi bilmeyen bir insan daha, belki birçok insan daha sevmeyi öğreniyor, sevmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğreniyor…
Bir insan sevmeyi öğrenirse aklına yatar. Aklına yatarsa kalbine yatar. Kalbine yatarsa o hedef tatbik sahası olur.
İnsanları sevmek mutluluğun temelidir. Sevgisiz bir mutluluk hiçbir şekilde oluşamaz. Sevgisiz bir hayat, nefretle geçen bir hayattır. Nefrete varan bir dizayn içinde insanlar sevilmez. Nefret eden insanların, daha az sevdikleri, daha az sevdikleri, daha az sevdikleri ve neticede nefret ettikleri insanları vardır. Seven kişi içinse daha çok sevdikleri, daha çok sevdikleri, hayran oldukları insanlar söz konusudur. Sevgisizliğin sonu nefrete, sevginin sonu hayranlığa götürür. Sevgisizliğin sonu mutsuzluğa, sevginin sonu mutluluğa götürür. Allahû Tealâ herkesin mutlu olmasını ister. Kur'ân-ı Kerim, A'dan Z'ye kadar bütün insanlara mutluluk temrinlerini verir.
Can cana olmak sevmenin bir açıklamasıdır. Bir kalp ayna gibi nur içindeyse, bir ayna güneşin ışıklarını nasıl yansıtırsa, o kalp de sevgi nurlarını öyle yansıtır. Seven kişi, her halinden belli olur. Seven kişi sevdiğine kötü davranamaz, onun kötü taraflarını negatif istikamette yorumlamamaya çalışır. Muhakkak ki etrafınızdaki insanların hepsi sevmeyi bilenler değildir. Bu eşyanın tabiatına uygun bir sonuçtur. Herkes Allah'a ulaşan yolun farklı bir noktasındadır, her an bu nokta değişir.
         Bir insan ya Allah yolunda devamlı terakki eder (ilerler), yükselir; mutluluğu giderek artar ya da şeytanın yolunda devamlı daha kötü, daha kötü, daha kötü bir insan olur. Başkalarına kötü davranan bir insana çevresindekiler de kötü davranır. O kişi mutsuz, huzursuz, sıkıntılı, öfkeli, her an patlamaya hazır bir yanardağ gibidir. Her an yaptığı kötülüklerin hesabını başka başka kişilere öder. Bu durum onun intikam hislerini daha çok tahrik eder ve insanlardan intikam alır. Her intikam yeni bir kötülüğün işlenmesidir. Buda arkasından huzursuzluğu davet eder.
Yapılan her iyilik, o iyiliği yapanın daha fazla mutlu olmasını temin ettiği gibi, kendisine iyilik yapılan kişi de bu iyilikten mutluluk duyar. İhtiyacı olan bir şeyi birisine vermeniz, ona teslim etmeniz halinde o kişi mutluluk duyar. Çünkü bir ihtiyacı giderilmiştir. İşte bunu yapan, onun ihtiyacını gideren kişi o parayı verdikten sonra mutlu olur.   Veren el daima alan elden üstündür.
Veren elin sahibi her zaman mutludur, hep verir. Büyük bir hakikati  keşfetmiştir. Allahû Tealâ belki o noktada o kişinin nefsanî bir tarafı varsa onu da tedavi etmektedir. Kim başkasına karşılıksız bir şeyler verirse hayretle şunu görecektir; Allahû Tealâ verdiğinden çok daha fazlasını o kişiye hiç beklemediği yerlerden tekrar iade eder.
Allah'ın kanunu: “Kim başkaları için yaşar, hayatını başkalarına adar, onlar için var olur, yaşantısını başka insanların mutluluğuna adarsa”  o, dünyadaki en mutlu insanlardan biri olur. O sadece başkalarını mutlu etmeye çalışır ama aslında mutlu olan, mutluluğu bütün boyutlarda yaşayan kendisi olur. Çünkü huzursuzluk duyabileceği bir olaya asla sebebiyet vermez. O hep başkalarını sever, her an başkalarına bir güzel davranışta bulunabilmek ihtiyacının sahibidir. Elindekini ihtiyaç sahiplerine verir. Onun için vermek bir mutluluktur. Kişi başkalarına verdiğinde Allahû Tealâ'nın çok daha fazlasını kendisine verdiğini gördüğü zaman, Allah'a olan sevgisi hayranlığa dönüşür. Daha çok verir, Allahû Tealâ da ona daha çoğa göre çok verir. Böylece bitmeyen tükenmeyen bir verişin karşılığı, bitmeyen tükenmeyen ve verdiğinin kat katını Allahû Tealâ'nın kendisine geri vermesidir.
Her güzellik başka bir güzellikle noktalanır. Her çirkinliğin arkasında ise Allah'ın sadece cezası vardır.
Allah'ın size verdiklerini aslında başkaları için kullanmanız lâzımgeldiğini idrak ederseniz, o zaman Allahû Tealâ'nın size ne kadar büyük bir mutluluk verdiğini yaşayacaksınız. Belki o zaman siz de “Herşey çok mu güzel yoksa bana mı öyle geliyor?” diyeceksiniz.
Bu düşüncelerin tam tersini düşünen bir insana: "Elindekini ver, başka insanları mutlu et. Ne kaybedersin ver?" denildiği zaman: "Ne mi kaybederim? Elimdeki parayı kaybederim. Ben onu kendi ihtiyacıma harcayacakken gidip başkasına verirsem kendim açıkta kalırım." şeklinde bir cevap verecektir. Biz de diyoruz ki: “Kalmazsınız! Allahû Tealâ'nın hiç beklemediğiniz yerlerden size para gönderdiğini göreceksiniz. Neden denemiyorsunuz? Bir deneyin. Yaşadığınız zaman belki inanamayacaksınız ama bir defa daha deneyin, aynı şeyi göreceksiniz. Allahû Tealâ'nın size aynen ve kat kat geri verdiğini göreceksiniz. Nereden geldiğini anlamayacaksınız ama gelecektir.”
Eğer geri almak kaydıyla değil de karşılıksız veriyorsanız, Allahû Tealâ onun karşılığını kat kat öder.
Sevgili kardeşlerimiz, mutluluk kapınızı çalıyor. Hadi açın kapıları! İnsanlara onların ihtiyacı olan şeyleri verin. Verin ki; Allahû Tealâ da size kat kat versin.
Allah hepinizden razı olsun.