Kayyum Dîn İslâm
Ezelî ve ebedî dîn olan Hz. İbrâhîm'in hanif
dîni; ilk peygamber, ilk insan ve ilk nebî olan Hz. Âdem'den, son nebî olan,
son peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'e kadar, peygamberlere verilen
şeriat kitaplarıyla dizayn edilmiştir. Ve şeriat itibariyle 3 kitap da aynı
şeriatı ifade eder. Hiç değişmeyen Allah'ın şeriatı üç unsur ihtiva eder:
1- Allah'ın itaat edilmesi gereken emirleri ve uyulması lâzımgelen
nehiylerini içerir.
2- Bu emirlere itaat eden ve nehiylere uyanların mükâfatı, isyan eden ve
yasakları işleyenlerin cezası vardır.
3- Bu emirlere itaat eden ve yasakları
işlemeyen Hz. İbrâhîm (A.S), Hz. Musa (A.S), Hz. İsa (A.S) ve Hz. Muhammed
Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve diğer Peygamberlere tâbî olarak 7 safha ve 4
teslimi yaşayanların örnek hayatı vardır. Ve Allah’a ulaşmayı dilemeyip tabi
olmayanların da, şirk ve sapıklığa düşmelerinden dolayı feci akıbetleri vardır.
Şura Suresinin 13. âyet-i kerimesinde: "Allah
dilediğini Kendisine seçer ve onlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah
onları Kendisine ulaştırır." buyuruluyor. Doğduğumuzda Allah'ın bize
üfürdüğü bir ruh emaneti vardır. Bu ruh Allah'a aittir. Allah'ın bütün
emirlerini yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen, bizdeki
Allah'ın temsilcisidir. Ve teslim yeri Allah'tır. Ruh, ölümle, zaten Allaha
geri dönecektir. Fakat Allahû Tealâ, dünyadayken ruhu Kendisine
ulaştırmayı üzerimize farz kılmıştır. Tevrat'taki, İncil'deki ve Kur'ân'daki
hanif dininin, Arapça adıyla İslâm'ın ilk safhası Allah'a ulaşmayı dilemektir.
Bu, ezelî ve ebedî hanif dînini, Arapça adıyla İslâm'ı yaşamanın giriş
kapısıdır. Bu dilek yoksa İslâm'ın bundan sonraki 6 safhası asla yaşanamaz. Ya
dünyadayken Allah'a ulaşacağız ve Allah'ın ermiş bir evliyası olacağız ya da
Allah'a ulaşmayı dilemeyeceğiz ve cehenneme gideceğiz. Hiç kimse Allah'a
ulaşmayı dilemedikçe cehennemden kurtulamaz.
Düşmanlık, kin, nefret nefsimizin
afetlerindendir. Allahû Tealâ, nefsimizin bütün afetlerini yok etmemizi, bizim sulh ve sükûn haline
ulaşmamızı, düşmanlık, kin, nefret ve diğer afetlerinin hepsinden tamamen
kurtulmamızı emreder. Çünkü Allah dostluğu, sevgiyi hedef alır.
Allah'ın bütün insanları ulaştırmak
istediği hedef şudur: Nefslerindeki bütün afetleri yok etmek suretiyle, insan
adı verilen bu müstesna mahlûkuna,
·
Hem iç
dünyasında kesintisiz bir sulh ve sükûn halini yani mutluluğu;
·
Hem dış
dünyasında kesintisiz bir sulh ve sükûn halini yani mutluluğu;
·
Hem de Allah
ile olan ilişkilerinde (hem emirler, hem nehiyler cephesinde) kesintisiz bir
sulh ve sükûn halini yani mutluluğu yaşamayı emretmektedir.
İşte Allah'ın ilk insan ve ilk peygamber
olan Âdem (A.S) 'dan, son Nebî Hz. Muhammed (S.A.V)'e kadar bütün
peygamberlerine indirdiği bütün şeriat kitaplarında, insanlara gösterdiği
mutluluk reçetesi: Ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve sonunda irademizi Allah'a teslim ederek
kesintisiz ahiret ve dünya saadetini yaşamaktır.
34/SEBE-20: Ve lekad
saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını
(hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a
ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.
İnsanların dînde fırkalara
ayrılmalarına sebep olan şeytandır. Şeytanın bundan muradı her fırkadaki
grubun, kendisinin dışındaki bütün gruplara düşman olmasını sağlamaktır.
İnsanlık tarihi boyunca, iblisin en çok üzerinde durduğu ve başarı kazandığı
konu düşmanlıktır. Yapılan bir araştırmada dünya üzerinde 72 inanç türü tespit
edilmiştir. Şu anda her dînin mensubu kendi dîninin en doğru olduğunu,
diğerlerinin yanlış yolda olduğunu düşünmektedir. Hattâ her dînin içinde bile
bir grup insan, kendi dîninin dışındaki diğer dînlerin mensuplarını
kendisine düşman saymaktadır ve bu düşmanlığı körüklemekle meşguldür. Bir kısmı
da sadece düşüncede kalmayıp bunu aksiyona taşımak suretiyle terörist
davranışlarda bulunarak masum insanların kanlarını dökmektedirler. Günümüzde
hanif dîninin gereği olan dostluğun ve yardımlaşmanın, kısaca saadetin
yaşanması gerekirken; düşmanlıkların ön plana çıkarak dünya barışını tehdit
eder hale gelmesi, Allah'ın insanlar için vazettiği hanif dîninin yaşanmadığını
göstermektedir.
Allahû Tealâ, biz, insanlardan sadece bir tek şey ister; mutlu olmamızı. Allah'a
mülâki olmayı yani ruhu hayattayken Allah'a ulaştırmayı dilemek, mutluluğun
giriş kapısıdır, olmazsa olmaz şartıdır. Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse
mutluluğa hiçbir zaman bir adım dahi yaklaşamaz. Ömrü boyunca mutsuz, huzursuz,
sıkıntılı bir insan olur. Allah'tan uzak olarak yaşar. Gideceği yer, kesinlikle
cehennemdir.
Bir insan sadece Allah'a
ulaşmayı dilediği takdirde takva sahibi olabilir. Takva sahibi olmaksa kişiyi
mutlaka cehennemden kurtarır.