AHDALLAHİ
Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd
ve şükrederiz ki; bir defa daha Allahû Tealâ bizleri
birlikte kıldı.
Allah’ın ahdi var, bir de bizim ahdimiz vardır.
Allah’ın ahdiyle, bizim; misakimiz, yeminimiz ve ahdimiz. Öyleyse her biri ayrı
bir cepheden bir bütün oluşturuyor. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel
yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle
vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû
ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî
leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına
gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı
adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu
tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın
ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah)
işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
“Ve bi ahdillâhi evfû: Allah’ın ahdini ifa edin.”
Allahû Tealâ, Â’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesinde
buyuruyor ki:
7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min
benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu
birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ
gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz
bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin,
Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları,
nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin
Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit
olduk.”
Allahû Tealâ diyor ki: “Biz, bütün Âdemoğullarını huzurumuzda
topladık ve onların hepsine dedik ki: “E lestu birabbikum: Ben sizin
Rabbiniz değil miyim? Kâlû: dediler ki, belâ:
evet.”
Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ın zahrından (sırtından) Âdem
(A.S)’ın çocuklarını çıkarıyor. Âdem (A.S) 1200 yıl yaşamış; 1200 yılda 24
nesil; ortalama her bir neslin de kendi çocukları, onların çocukları, onların
çocukları… Allahû Tealâ kıyâmete kadar dünyaya gelecek olan âdemoğullarının
hepsini huzurunda (İndi İlâhi’de) topluyor ve hepimize birden sesleniyor: “Ben
sizin Rabbiniz değil miyim? Kâlû:
dediler ki, belâ: evet.” Ondan sonra Allahû Tealâ hepimize hitap ediyor:
“Ey ruhlar! Bana teslim olacağınıza dair Bana misak verin. Ey fizik vücutlar!
Bana teslim olacağınıza dair Bana ahd verin. Ey nefsler! Bana teslim
olacağınıza dair Bana yemin verin.” Bu 3 tane yemini; yemin, misak ve ahdi Allahû
Tealâ bizlerden aldıktan sonra iradelerimizden de misak alıyor (İlâhi İrade
bizim cüz’i irademizden misak alıyor); irademizi de Allah’a teslim etmek üzere.
İşte yemin, misak, ahd ve misak... Ruhumuzun,
vechimizin, nefsimizin tesliminin ötesinde Allahû Tealâ’nın İlâhi İradesi,
bizim cüz’i irademizden teslimine dair misak alıyor. Bu sebeple Allahû
Tealâ’nın hepimize söylediği şey, “Misakinizi yerine getirin” tarzındaki
ifadesi, Allahû Tealâ: “Ve bi ahdillâhi evfû: Allah’ın
ahdini ifa edin.” diyor. Sonra onun Sıratı Mustakîm olduğunu, Sıratı Mustakîm
üzerinde bir hedeflere yürüme olayının cereyan etmesi lâzım geldiğini ifade
ediyor. Ra’d Suresinin 20 ve 21. âyetlerinde bunu anlatıyor:
13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi
ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).
Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler
(ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve
misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim
edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.
13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ
emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel),
Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a)
ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme
girmekten) korkarlar.