Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor? II
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)’e
Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’i indirdi. Ve hamdolsun ki o kitapta iblis en küçük
bir değişikliği yapamadı. Onun için Kur’ân-ı Kerîm Allah’a teslim olmanın bütün
esaslarını, asıllarını ve detaylarını bütün dünyaya ulaştırabilecek olan en
sağlam kaynaktır.
Diğer dînlerde musevilerin arasında Hz.Davut’a tâbi
olanlar arasında, Hz. İsa’ya tâbi olanlar arasında bu gün hâlâ Hz.Musa’ya,
Hz.Davut’a, Hz. İsa’ya indirilenlere, (Allah’a teslim olma esaslarına) sadık
kalarak o devirlerden bu tarafa binlerce yıldan beri geleneklerini ait
oldukları peygamberin yaptığı gibi aynen devam ettirenler var.
Bütün dünya bu tarzda yaşayan insanlardan bir kısmını
her milletin içinde barındırıyor. Bu açıdan baktığımızda bütün milletlerin
arasında neden Allahû Tealâ’nın daima resûller ba’as ettiğini daha iyi
anlayacağız.
Allahû Tealâ tevhid
çatısı altında buluşmamız için daima uyarıcılar göndermiştir.
18/KEHF-56: Ve
mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), ve
yucâdilullezîne keferû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka vettehazû âyâtî ve mâ
unzirû huzuvâ(huzuven).
Biz, resûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Kâfirler
(ise) hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. Âyetlerimi ve
uyarıldıkları şeyleri alay (konusu) ederler.
14/İBRÂHÎM-4: Ve
mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe
yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul
hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş
olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı
dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri)
hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.
Birbiri ardından,
kesintisiz gönderilen bu uyarıcılar her defasında inkar edilmiş.
23/MU'MİNÛN-44:
Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ
ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ
yu’minûn(yu’minûne).
Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her
ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve
onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak
olsun.
Bu inkar Hz.Adem
AS.dan günümüze kadar hep var olmuş. Kur'an'dan önceki kitapların hepsi hidayet
rehberi olmalarına rağmen, şeytan, insanları kullanarak bu kitapları tahrif
etmeyi başarmış. Fakat hidayet ayetlerini yok edememiş. Şeytana Allahû Teâlâ,
Allah’a teslim konusundaki asılları bozmak, mahvetmek yetkisini vermemiş.
2/BAKARA-59: Fe
beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû
riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).
Böylece o zalimler,
sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de o
zaman fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azap
indirdik.
Hadis-i şerif;
"Efendimizle
birlikteydik, bir ara gözlerini göğe dikti ve şöyle buyurdu:
"Gün gelir, ilim insanları terk eder. İnsanların
onda hiç nasibi kalmaz."
Ziyad b. Lebîd
el–Ensârî sordu:
"İlim bizi nasıl terk edebilir ki? Biz Kur'an'ı
okuyoruz ve bundan böyle de valla–hi okuyacağız. Hanımlarımıza, oğullarımıza da
okutmaktayız."
Resûlullah şöyle cevap
verdi:
"Ey Ziyad! Ben de seni Medinelilerin en
akıllılarından zannederdim.
Yahudîlerin ve hıristiyanların elinde de Tevrat ve İncil
yok muydu?"
(14)Tirmizi, İlim, 5;
İbn Mace, Fiten, 26; Ahmed b. Hanbel, 4/160; Darimi, Mukaddime, 26/246
Günümüzde insanların
büyük çoğunluğu, kendilerine, insanların yazdığı kitaplarla ilim
öğretilenlerdir. Asırlardan beri insanlar bu kitaplara bakarak her türlü dîni
konuda açıklamalar yapmışlar. Bunlar bugüne kadar ulaşmış. Kimi gruplar bu
açıklamaları kabul etmiş, kimileri raddetmiş.Ve dinde büyük bir tartışma
bu güne kadar devam etmiş. Böylece iblis
vadini yerine getirerek fırkaları oluşturmuş. İnsanları
kullanarak, ayrılık tohumlarını, yine insanların üzerine serpmeyi başarmış. İnsanları huzursuz ve mutsuz bir ortama itmiş.Yüce Rabbimiz'in biz
insanları uyarmasına rağmen;
24/NÛR-21: Yâ
eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’
hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri)....
Ey âmenû olanlar,
şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve
kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu
taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı
ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder....
Şeytanında devreye girmesi sonucuyla tamamen Kutsal
kitaplara ters düşen bi’datlere dayalı bir din
tatbikatı uygulanmış.(Bi’dat; insanların dîne, Allah’ın emir ve kanunlarına uygun olmayan
bir şeyler katmaları veya dînden Allah’ın farz kıldığı bir şeyleri devre dışı
bırakmaları halidir).
Hanif dini dünyanın
her yerinde küçük bir grup tarafından yaşanmaya
devam etmiştir. Bu küçük grup dışındaki herkes fırkalara ayrılmış. Tevhidi oluşturan
bir fırka (Fırka-i Naciye) hariç, hepsi (72 fırka) iblise tabi olmuş. İblisin
bu korkunç tuzağıyla tevhid yerine tefrika oluşmuş, birlik beraberlik bozulmuş.
34/SEBE-20: Ve
lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel
mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi.
Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç,
hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.