MEHDİ KİMDİR? I
İnsanların
tıpkı ulûl’azm peygamberlerin dönemindeki gibi, ahiret ve dünya saadetini
yaşamaları şeytanın negatif istikamette tesir ettiği nefsimizi tezkiye ve
tasfiye etmemize bağlıdır. Dünya üzerinde ayrı lisanı konuşan bütün kavimlerde, Allahû Tealâ’nın seçtiği
vehbî olarak nefs tezkiyesi ve tasfiyesiyle vazifeli kıldığı bir velî resûlü
vardır.
14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li
yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel
azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir
resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım.
Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı
dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri)
hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.
Allahû
Tealâ, İsrâ Suresinin 15. âyet-i kerimesinde: “Resûl göndermezsek azap
etmeyiz.” buyuruyor.
17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men
dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ
muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim
hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ettiği için)
hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde
olarak dalâlette kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının
yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici
olmadık.
Kasas
Suresinin 68. âyet-i kerimesi şöyle bildirmektedir:
28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ
kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir.
Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.
Hiç
kimse kendi kazancıyla, gayretiyle resûl olamaz. Allahû Tealâ resûllerini
yaratılıştan seçiyor. Her devirde 7 safha ve 4 teslimden oluşan hanif dînini,
yaratılıştan seçtiği resûllerine vehbî olarak yaşattırıyor.
Bu
hakikat, Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesinde şöyle zikredilmektedir:
3/ÂLİ İMRÂN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum
aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum
alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve
rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).”
Allah,
habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya
kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin
bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali
edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resullerinden dilediği
kimseyi seçer (gaybı o resulüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun
resullerine îman edin. Ve eğer âmenu olur ve takva sahibi olursanız, o
zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır.
Hiçbir
dönemde birden fazla nebî resûl yoktur. Allahû Tealâ âyet-i kerimede, her
devirdeki kavim resûlleri arasından seçilen vekâleten devrin imamından
bahsetmektedir.
Tüm
Kutsal Kitaplar’da vaaz edilen hanif dînin unutulduğu günümüzde, Allahû
Tealâ’nın kavim resûlleri arasından seçip gaybı kendisine bildirdiği Mehdi
Resûl, tasarruf rızasının sahibi, vekâleten Devrin İmamı’dır.
72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehaden.
O
(Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).
72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni
yedeyhi ve min halfihî rasadan.
Resûllerden
razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve
arkasından gözetenler sevkeder ki.
Mehdi
Resûl;
·
Allah’a ulaşmayı
dileyerek Allahû Tealâ’nın kendisi için tayin ettiği mürşide tâbî olmuştur.
· Allah’ın
emaneti olan ruhunu Allah’a teslim etmiştir.
· Fizik vücudunu Allah’a teslim etmiştir.
· Nefsini Allah’a teslim etmiştir.
· İrşada ulaşmıştır.
· İradesini de Allah’a teslim etmiştir.
· En son olarak da, aklını da Allah’a teslim etmiştir.
Tüm
kavim resûlleri için ulaşılması gereken en üst hedef iradenin Allah’a
teslimidir. Ama velî resûller arasından Allahû Tealâ’nın seçip tasarrufuna
aldığı devrin imamı için aklın teslimi söz konusudur. Allahû Tealâ’nın kavim
resûlleri arasında seçip vekâleten Devrin İmamı olarak tayin ettiği Mehdi
Resûl, iradenin de ötesinde aklını da
Allah’a teslim etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.