MEHDİ KİMDİR? 2
Allahû
Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı velî mürşitler, kavim resûlleri,
Allah’tan aldıkları emirleri aklî standartlar içerisinde tatbikata koymalarına
karşılık, Allah’ın tasarrufunda olan Mehdi Resûl’e aklı kumanda etmez, Ona
kumanda eden Allah’tır. Her dönemde sadece devrin imamı Allah’ın
tasarrufundadır. Allahû Tealâ asâleten Devrin İmamı olan Hz. Musa (A.S) için Tâhâ
Suresinin 13. âyet-i kerimesinde: “Seni seçtim. Şu andan itibaren
vahyettiklerimi dinle.” buyuruyor.
20/TÂHÂ-13: Ve enahtertuke festemi’ li mâ yûhâ.
Ve
Ben, seni seçtim. Öyleyse vahyolunan şeyi dinle!
Resûller
için Allahû Tealâ’nın kanunu Kasas 68’de açıklanmaktadır.
Allah’ın
bütün nebîleri tasarruf rızasının sahibidirler. Allah’ın bütün nebîleri,
asâleten devrin imamıdırlar. Ama her dönemde Allah’ın nebîleri yoktur.
Nebîlerin olmadığı fetret dönemlerinde velî resûller arasında Allah’ın seçtiği,
vekâleten atadığı devrin imamı vardır. O da Allah’ın tasarrufundadır.
Mânâsı
ne? Mânâsı; Kur’ân-ı Kerim’e baktığınız zaman Allahû Tealâ’nın nübüvvetle
vazifeli kıldığı nebîler için hususî mânâda geçerli hükümler âyetler, umumî
mânâda bütün vekâleten devrin imamları için de geçerlidir. Hâtem-ul Enbiyâ Hz.
Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Allah’ın tasarrufunda olan son nebîdir. Ama
Mehdi Resûl bir peygamber değildir, nebî değildir. Nebîlerin hitamından sonra
vazifeli kılınan velî resûlleri arasından Mehdi Resûl, seçilmiştir. Mehdi
Resûl, Allah’ın, risaletle ve hidayete erdirmekle vazifeli kıldığı,
yeryüzündeki tek temsilcisidir.
Allahû
Tealâ gaybını kimseye izhar etmemesine karşın, tasarrufa aldığı velî resûlü,
lisanıyla gaybını insanlara izhar etmektedir. Mehdi Resûl Allah’ın
tasarrufunda. Allah’ın sadece kendisine söylettirdiklerini söyleyen,
yaptırdığını yapan, Allah’ın yeryüzündeki temsilcisidir. Onun kendiliğinden bir
şey yapması mümkün değildir. Çünkü iradesini de, aklını da Allah’a teslim
etmiştir. Aklı kendisine kumanda etmemektedir. Diğer velî resûller, Allah’tan
aldığı emri kesinlikle aklın muhtevası içerisinde hayata geçirmesine karşılık,
tasarruf rızasının sahibi Efendimiz Mehdi Resûl (A.S), aklı kendisine kumanda
etmediği için, ona kumanda eden Allah olduğu için Allah’ın kendisine
söylettirdiğini söyleyen, yaptırdığını yapan, Allah’tan aldığını sadece
açıklayan, Allah’ın bir telefonudur. Muhterem Efendimiz’in söylediklerinin bir
bir tahakkuk etmesi Allahû Tealâ’nın ona kumanda etmesi sebebiyledir.
Dünya
hayatını yaşarken, Mehdi Resûl’ün döneminde onun tebliğine muhatap olup,
davetine icabet etmeyen veya nefsâni afetler sebebiyle zikrini yapmadığı için
cehennemle azaplandırılan fıska düşen zalimler var. Allahû Tealâ bu zalimlerin
durumunu Furkân Suresinin 27, 28, 29 ve 30. âyetlerinde bildirmektedir:
25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ
leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).
Ve
o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol
ittihaz etseydim.” der.
25/FURKÂN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen
halîlâ(halîlen).
Yazıklar
olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.
25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş
şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun
ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve
şeytan, insana yardımı engelleyendir.
25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel
kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve
resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı
terketti).” dedi.
Terk
edilen kitap Kur’ân-ı Kerim olması hasebiyle, kesinlikle bu resûlün Peygamber
Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değildir. O’nun olmadığı günümüzde Allah’ın
öğretisiyle Kur’ân-ı Kerim’i Allah’ın risaletle vazifeli kıldığı Mehdi Resûl
öğretmektedir.
Çünkü,
Âli İmrân Suresinin 119. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ: “Ey sahâbe! Siz öyle
kimselersiniz ki; size buğzedenlere muhabbet beslersiniz. Çünkü siz kitabın
bütününe tâbîsiniz.” buyuruyor.
3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve
tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev
addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe
alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).
İşte
siz (müminler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz
kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca: "Biz îmân
ettik" dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfkelerinden parmak
uçlarını ısırdılar. De ki: "Öfkenizden ölün." Muhakkak ki Allah,
sinelerde olanı en iyi bilendir.
Sahâbe,
Resûlullah döneminde Kur’ân’ın bütününe tâbî olmuş, 7 safha ve 4 teslimi
yaşamışlar. Ama âyet-i kerimede Resûl diyor ki: “Benim kavmim Kur’ân’ı terk
etti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.