MEHDİ KİMDİR? 5
Bu
hadis, bize her devirde tasarrufta olan devrin imamlarını anlatıyor. Kendi
devrinde, Devrin İmamı olan Yunus Emre, tasarrufta olduğunu veciz bir şekilde
şöyle açıklamaktadır:
-
“O ne derse ben
yaparım. Ben ne dersem O yapar.”
-
“Ete kemiğe
büründüm, Yunus diye göründüm.” .
Kâfir: “Allah’ın
hakikâtlerini kefreden, örten, gizleyen” demektir. Allahû Tealâ Tevbe 32’de,
bid’atlerin tatbikatta olduğu günümüzde, dîn öğreticilerinin hidayeti
dilemedikleri gibi, başkalarının dilemesine, hidayetine mâni olmaları sebebiyle
ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürdüklerinden bahsediyor:
9/TEVBE-32: Yurîdûne
en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev
kerihel kâfirûn(kâfirûne).
(Onlar)
ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih
görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.
Allah'ın sözü yerine
gelmiştir. Allah her şeyi bir sebep ve sonuç tahtında yaratmaktadır. Hidayet
çağında, Allah’ın kendisine söylettirdiğini söyleyen Mehdi Resûl’le Allah
nurunu tamamlayacaktır. Kısaca Mehdi Resûl’le, bütün insanlar bir ikinci Asr-ı
Saadet’i mutlaka hidayet çağında yaşayacaklar. Herkes hanif dîninin muhtevası
olan 7 safha ve 4 teslimi öğrenmek ve yaşamak suretiyle Kur’ân ahlâkıyla,
Tevrat ahlâkıyla, İncil ahlâkıyla, kısacası Allah’ın ahlâkı ile
ahlâklanacaktır.
9/TEVBE-33: Huvellezî
ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev
kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûlünü
müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler
üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen O’dur.
Saff Suresinin 8. ve 9.
âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ aynı hakikati bir kere daha zikrediyor:
61/SAFF-8: Yurîdûne li yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu
mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
Onlar,
ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih
görseler bile nurunu tamamlayacak olandır.
61/SAFF-9: Huvellezî
ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev
kerihel muşrikûn(muşrikûne).
Resûl’ünü
hidayet ile ve (esasları unutulmuş olan) dînlerin hepsinin üzerine, izhar etmek
(açıklayıp doğrusunu ispat etmek) için, Hakk dîn (Allah’ın ezelî ve ebedî olan
dîni) ile gönderen O’dur. Ve müşrikler, kerih görseler bile.
“Müşrikler,
kerih görseler bile Resûl’ünü hidayetle ve hak dînle, dînin bütün hükümlerini izhar
etmek, 7 safha ve 4 teslimle açıklamak üzere gönderen Allah’tır.” Allahû Tealâ,
hidayetin kaybolduğu günümüzde, tekrar dînin bütünü olan hidayetin 7 safhasını
günümüz insanına öğretmek, yaşatmak, onları kâmil mânâda ahiret ve dünya
saadetine ulaştırmakla vazifeli kıldığı Resûl’ün tüm âlemler için hidayetçi
olması sebebiyle “Mehdi” ismini vermiştir. Allah tasarruf ettiği için O’nun
kendisinden, nefsinden bir söz söylemesi mümkün değildir. Bu sebeple Allah'ın
tasarruf ettiği Mehdi Resûl’e itaat, aslında Allah'a itaattir.
4/NİSÂ-80: Men
yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke
aleyhim hafîzâ(hafîzen).
Kim
Resûl'e itaat ederse, böylece Allah'a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o taktirde
Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.
Âli İmrân Suresinin 132. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ evrensel hükmünü
şöyle ifade ediyor:
3/ÂLİ İMRÂN-132: Ve atîûllâhe ver resûle leallekum
turhamûn(turhamûne).
Ve,
Allah’a ve Resul’e itaat edin, umulur ki böylece siz rahmet olunursunuz.
Allah'ın
tasarrufunda olan Mehdi Resûl’e biat, aslında Allah'a biattir. Gerçekten Fetih
Suresinin 10. âyet-i kerimesine
baktığımız zaman net olarak şunu görüyoruz:
48/FETİH-10: İnnellezîne
yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe
men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede
aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).
Muhakkak
ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin
üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli
etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece
kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine
getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine
vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en
büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine
erdirilecektir).
Allah'ın mahlûk gibi bir ele, bir uzva ihtiyacı yoktur. Allah mahlûkatın
sahip olduğu bütün sıfatlardan münezzehtir. O her zerresiyle, herşeye
kaadirdir. Ama Allahû Tealâ burada “Allah'ın eli, onların elinin üzerindedir.”
buyurmakla Hz.
Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in her zerresine daimî tecelli ettiğini
bize bildiriyor.
Bizzat: “Sana biat edenler gerçekte Allah'a biat etmişlerdir.” Eline de tecelli
ettiği için Allahû Tealâ: “Allah'ın eli onların elinin üzerindedir.” buyuruyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.