18 Ekim 2017 Çarşamba

MEHDİ KİMDİR? 4

MEHDİ KİMDİR? 4

7/A'RÂF-188: Kul lâ emliku li nefsî nef’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ messeniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
De ki: “Allah’ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü’min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim.

Bu âyet-i kerime Mehdi Resûl’ün kendi iradesiyle değil, Allah’ın İradesi ile hareket ettiğini, Allah’ın tasarrufunda olduğunu bize ispat ediyor.

Enfâl Suresinin 17. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’e hitap ederek:

8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

“Bir avuç kumu yerden alıp düşmanın üzerine attığın zaman onu sen atmadın, Biz attık.” buyuruyor. Aslında herkes kumu yerden alıp düşmanın üzerine atanın Resûlullah olduğunu açıkça görüyor. Allahû Tealâ, Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in vücudunun her zerresine daimî tecelli ediyor. Daimî tecelli ettiği için Resûlullah’ın eline de tecelli ediyor. Allahû Tealâ daimî tecelli sebebiyle: “Onu sen atmadın, Biz attık.” buyuruyor.: “Görünen sensin ama aslında Biz seni kullanarak bunu gerçekleştirdik.” buyuruyor.

Buradan çıkan sonuç; tasarruf rızasının sahibi olan resûle Allahû Tealâ neyi yaptırırsa resûl sadece onu yapar. Bu evrensel hüküm, ahir zamanda (içinde, bulunduğumuz hidayet çağında) vazifeli olan Efendimiz Mehdi Resûl için de geçerlidir.

Ahzâb Suresinin 38. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:

33/AHZÂB-38: Mâ kâne alen nebiyyi min harecin fîmâ faradallâhu leh, sunnetallâhi fîllezîne halev min kabl(kablu), ve kâne emrullâhi kaderen makdûrâ(makdûran).
Nebî için, Allah’ın O’na farz kıldığı şeyi (yerine getirmesinde) O’na bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenler için de Allah’ın sünneti buydu. Allah’ın emri, taktir edilmiş bir kader idi (yerine getirildi).

“Nübüvvetle vazifeli kıldığı nebîler üzerinde bir güçlük yoktur.” Çünkü nebî için vaaz edilen bütün emirler, hükümler, Allah tarafından yerine getirilmektedir. Allah için nasıl zorluk yoksa, Allah’ın tasarrufunda olan nebî için de zorluk yoktur. Aynı hüküm gereğince Allah’ın tasarrufunda olan Mehdi Resûl için de zorluk yoktur. Kur’ân, Tevrat ve İncil hükümlerine aykırı olan bid’atlerin devreye girmesiyle, insanlar artık bid’atlere dayalı bir dîn tatbikatını yaşamaktadırlar. Bid’atlere dayalı geleneksel dîn tatbikatıyla kimsenin Allah’ın gösterdiği ahiret ve dünya saadeti hedefine ulaşması mümkün değil. İşte Allahû Tealâ bu hakikati, Mâide Suresinin 15. âyet-i kerimesinde şöyle dile getiriyor:

5/MÂİDE-15: Yâ ehlelkitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin), kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun).
Ey kitap ehli! (Kitap sahipleri), Kitap’tan çoğunu gizlemiş olduğunuz ve çoğundan vazgeçtiğiniz şeyleri, size beyan eden bir Resûl’ümüz gelmiştir. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.

Âyet-i kerimede zikredilen “kitap sahipleri” hitabı sebebiyle, kitap sahipleri kavramı yahudileri, hristiyanları ve müslümanların tümünü kapsamaktadır. Kitap sahiplerinin terk ettiği, gizlediği, tatbikattan çıkardığı 7 safha ve 4 teslimden oluşan hanif dîninin tüm hükümlerini tekrar izhar etmek, öğretmek ve yaşattırmak üzere dinleri birleştirmekle Allahû Tealâ Mehdi Resûl’ü hidayetle göndermiştir. Allah’ın tasarrufunda olan, Mehdi Resûl vasıtasıyla içinde bulunduğumuz hidayet çağında Allah nurunu tamamlayacaktır.

MEHDİ RESÛL tatbikattan çıkarılan âyetlerin tekrar yaşanmasını hidayet çağında sağlayacak ve dîni, insanların kendi elleriyle ürettikleri bid’atlardan temizleyecektir. İnsanların Allah’ın gönderdiği kitapları Resûlleri ile birlikte yaşamaları halinde, peygamberler devrindeki mutluluğun tekrar yaşanması mümkündür.. Mutsuzluktan kurtuluş nefs tezkiyesi ve tasfiyesi ile mümkündür. Bunlar ise (her üç kitapta bulunan) 7 safhadaki 4 teslimin yaşanmasına bağlıdır.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, tasarrufla ilgili bir hadîs-i şerifinde şöyle vaaz ediyor: 


“Kul Allah’a en çok Allah’ın farz kıldığı ibadetlerle yaklaşır. Ama nafile ibadetlerle de yaklaşır. Allahû Tealâ: ‘Ben kulumu seversem onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. O Benimle görür. O Benimle işitir. O Benimle konuşur. O Benimle tutar. O Benimle yürür’. buyuruyor.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.