CEHENNEMDEN ÇIKIŞ YOK 22-32
22- 10/YÛNUS-52: Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi),
hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).
Sonra zulmedenlere:
“Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi. Kazandıklarınızdan başkası ile mi
cezalandırılacaksınız?
23- 11/HÛD-38: Ve yasneul fulke ve kullemâ merre aleyhi meleun min
kavmihi sehırû minh(minhu), kâle in tesharû minnâ fe innâ nesharu minkum kemâ
tesharûn(tesharûne).
Ve o gemiyi
yaparken, kavminin ileri gelenleri ona her uğradıklarında onunla alay ettiler.
(Nuh (A.S) şöyle) dedi: “Eğer bizimle alay ediyorsanız sonra da muhakkak ki;
biz, sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.”
11/HÛD-39: Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi
azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).
Kendisine alçaltacak
bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz. Ve onun üzerine, kalıcı
azap nüfuz edecek.
24- 11/HÛD-106: Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve
şehîk(şehîkun).
Şâkî olanlara
gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok
zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler.
11/HÛD-107: Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu
vel'ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve
yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır
(kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç.
Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.
25- 13/RA'D-5: Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e
innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim ve ulâikel
aglâlu fî a’nâkıhim ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer acayip
buluyorsan (şaşıyorsan) (bil ki;) asıl onların: “Biz toprak olduğumuz zaman mı,
gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedileceğiz (yaratılacağız)?” sözleri acayip
(şaşılacak şey)dir. İşte onlar, Rab'lerini inkâr eden kimselerdir. Ve işte
onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir. Onlar
orada ebedî kalanlardır.
26- 16/NAHL-29: Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se
mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada
ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük
taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür.
27- 18/KEHF-2: Kayyimen li yunzire be'sen şedîden min ledunhu ve
yubeşşirel mu'minînellezîne ya'melûnes sâlihâti enne lehum ecren
hasenâ(hasenen).
(Kur'ân-ı Kerim),
kayyum (kıyâmete kadar devam edecek) olarak, katından şiddetli azapla uyarmak
ve salih amel yapan mü'minlere en güzel ecrin onların olduğunu müjdelemek için
(indirildi).
18/KEHF-3: Mâkisîne fîhi ebedâ(ebeden).
Orada ebedî olarak
kalıcıdırlar (kalacaklardır).
28- 20/TÂHÂ-101: Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti
hımlâ(hımlen).
Onlar, onda (o yükün
getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır. Ve kıyâmet günü
yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür.
29- 20/TÂHÂ-127: Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti
rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.
İsraf edenleri
(haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle
cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır).
30- 21/ENBİYÂ-99: Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ ve kullun fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).
Eğer onlar gerçekten
ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen
kalacak olanlardır.
31- 23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum
fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı
(sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir.
Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.
32- 25/FURKÂN-65: Vellezîne yekûlûne rabbenasrif annâ azâbe cehenneme inne
azâbehâ kâne garâmâ(garâmen).
Ve onlar: “Rabbimiz
cehennem azabını bizden uzaklaştır. Muhakkak ki onun azabı daimî helâk
edicidir.” derler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.