CEHENNEM 1.2.3.4.5.6.7.
ü Cehennemin 7 kapısı vardır.
15/HİCR-44: Lehâ seb’atu ebvâb(ebvâbin),
likulli bâbin minhum cuz’un maksûm(maksûmun).
Onun (cehennemin) 7
kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup
vardır.
40/MU'MİN-76: Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne
fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Ebediyyen orada
kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları
yer ne kötü.
ü 1. CEHENNEM: ÂYETLERDEN GÂFİL OLANLAR
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne
likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ
gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı
(hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı
olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil
olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru
bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları
(dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
ü 2. CEHENNEM: ALLAH’A ULAŞMAYI VE ÂYETLERİ
TEKZİB EDENLER (YALANLAYANLAR)
10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum
keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad
hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden
bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak
(haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a
mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır
(nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını
ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
ü 3. CEHENNEM: LÂNET ALANLAR
13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne
ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve
yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra
(ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair
ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını,
vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na
(Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a
ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı
Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar
içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.
ü 4. CEHENNEM: BÜYÜK LÂNET ALANLAR
33/AHZÂB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ
ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâ).
Ve cehennemde olanlar derler ki:
"Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve
küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı
Mustakîmi'nden) saptık."
33/AHZÂB-68: Rabbenâ âtihim dı’feyni
minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâ(kebîren).
Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve
onları büyük bir lânetle lânetle.
ü 5. CEHENNEM: ÂYETLERİ BİLEREK GİZLEYENLER
2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne
mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl
kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
Muhakkak ki, beyyinelerden
indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını)
Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet
eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder.
ü 6. CEHENNEM: RESÛLLER VE ÂYETLER İLE ALAY
EDENLER
18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi
âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel
kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini
ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler.
Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü
mizan tutmayız.
18/KEHF-106: Zâlike cezâuhum
cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ(huzuven).
(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr
etmeleri) ve âyetlerimi ve resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle,
onların cezası işte bu cehennemdir.
ü 7. CEHENNEM: ŞEYTANLAR ve BÜYÜ, HÜDDAMLA
UĞRAŞANLAR
2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetlûş
şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş
şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile
hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu
fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i
ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi),
ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ
lehu fîl âhireti min halâkın ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû
ya’lemûn(ya’lemûne).
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü
üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular).
Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar
insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen
şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz
(sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir
olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir
erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar,
Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek
değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri
öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan
kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla
(sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.