18 Kasım 2016 Cuma

AHDALLAHİ

AHDALLAHİ

Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki; bir defa daha Allahû Tealâ bizleri birlikte kıldı.
Allah’ın ahdi var, bir de bizim ahdimiz vardır. Allah’ın ahdiyle, bizim; misakimiz, yeminimiz ve ahdimiz.                  Öyleyse her biri ayrı bir cepheden bir bütün oluşturuyor. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

           “Ve bi ahdillâhi evfû: Allah’ın ahdini ifa edin.”

Allahû Tealâ, Â’râf Suresinin 172. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

Allahû Tealâ diyor ki: “Biz, bütün Âdemoğullarını huzurumuzda topladık ve onların hepsine dedik ki: “E lestu birabbikum: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Kâlû: dediler ki, belâ: evet.”
Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ın zahrından (sırtından) Âdem (A.S)’ın çocuklarını çıkarıyor. Âdem (A.S) 1200 yıl yaşamış; 1200 yılda 24 nesil; ortalama her bir neslin de kendi çocukları, onların çocukları, onların çocukları… Allahû Tealâ kıyâmete kadar dünyaya gelecek olan âdemoğullarının hepsini huzurunda (İndi İlâhi’de) topluyor ve hepimize birden sesleniyor: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Kâlû: dediler ki, belâ: evet.” Ondan sonra Allahû Tealâ hepimize hitap ediyor: “Ey ruhlar! Bana teslim olacağınıza dair Bana misak verin. Ey fizik vücutlar! Bana teslim olacağınıza dair Bana ahd verin. Ey nefsler! Bana teslim olacağınıza dair Bana yemin verin.” Bu 3 tane yemini; yemin, misak ve ahdi Allahû Tealâ bizlerden aldıktan sonra iradelerimizden de misak alıyor (İlâhi İrade bizim cüz’i irademizden misak alıyor); irademizi de Allah’a teslim etmek üzere.
İşte yemin, misak, ahd ve misak... Ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin tesliminin ötesinde Allahû Tealâ’nın İlâhi İradesi, bizim cüz’i irademizden teslimine dair misak alıyor. Bu sebeple Allahû Tealâ’nın hepimize söylediği şey, “Misakinizi yerine getirin” tarzındaki ifadesi, Allahû Tealâ: “Ve bi ahdillâhi evfû: Allah’ın ahdini ifa edin.” diyor. Sonra onun Sıratı Mustakîm olduğunu, Sıratı Mustakîm üzerinde bir hedeflere yürüme olayının cereyan etmesi lâzım geldiğini ifade ediyor. Ra’d Suresinin 20 ve 21. âyetlerinde bunu anlatıyor:

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).
Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.
13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.