17 Ağustos 2017 Perşembe

AHDALLÂHİ II

AHDALLÂHİ II

Sevgili kardeşlerim İnsanların Allah’ın ahdini yerine getirmeleri; ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim etmeleri demektir. Allahû Tealâ: “Onlar misaklerini bozmazlar, Allah’ın ahdini ifa ederler.” diyor. Bir ruhumuzun Allah’a verdiği misak var, bir de ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi Allah’a teslim ettikten sonra irademizin Allah’a verdiği misak var. Allahû Tealâ: “Onlar misaklerini bozmazlar Allah’ın ahdini yerine getirirler.” diyor. Bizim misakimiz Allahû Tealâ’nın ahdi oluyor. Allahû Tealâ, “Allah’ın ahdini yerine getirin” emrini verdiği zaman; ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimini ifade ediyor. Olay aslında Allah’ın ahdi sadece irademizin misakini kapsar ama irademizin misakini gerçekleştirebilmemiz için evvelâ ruhumuzu, sonra fizik vücudumuzu, sonra nefsimizi Allah’a teslim etmemiz lâzımdır ki neticede irademizi de Allah’a teslim edelim.
Sevgili kardeşlerim! Buradaki muhteva çok güzel bir ayrımla simgelenmiştir. Allahû Tealâ’nın burada o muhteşem dizaynını görüyoruz. Allahû Tealâ: “Onlar misaklerini bozmazlar, onu îfa ederler.” diyor. Misak nedir? Ruhumuzun ezelde Allah’a verdiği yeminin adı misaktir. Ruhumuzu, biz hayatta iken mutlaka Allah’a teslim edeceğimize dair, Allah’a misak vermişiz. Allahû Tealâ da onu söylüyor: “Onlar misaklerini bozmazlar.” Ne yaparlar? “Misaklerini bozmazlar” sözüyle (Ra’d 20. âyet-i kerime ile) Ra’d 21. âyet-i kerimeyi birleştiriyoruz, Allahû Tealâ diyor ki: “Onlar misaklerini bozmazlar ve Allah’ın Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi Allah’a ulaştırırlar.”
Ruhumuz, bize ait değildir, Allah’ın bir emanetidir. Allahû Tealâ ölmeden evvel o emaneti, hepimizden geriye istiyor.
Sevgili kardeşlerim! Türkiye’de mevcut Kur’ân meallerinin tetkiki biri dışında korkunç bir tablo ortaya çıkardı. Ra’d Suresinin 21. âyet-i kerimesini “Onlar Allah’ın ahdini bozmazlar ve akrabalık bağlarını kuvvetlendirirler.” şeklinde Türkçe’ye çevrilmiş. Bu âyet-i kerimede ne akrabalık, ne bağ, ne de kuvvetlendirmek ile ilgili bir kelime var. İnsanlar; hangi insanlar onlara bunu öğretmişlerse, insan ruhunun hayatta iken Allah’a ulaşacağına inanmıyorlar. Zannediyorlar ki ruh vücuttan ayrılırsa insan ölür. İnsan ruhu her gün o kişinin vücudundan sayısız defa ayrılır; sonra tekrar döner; vücudun haberi bile olmaz. Ruhumuzu Allah’a ulaştırmayı dilemek üzerimize defaatle farz kılınmıştır.
Allahû Tealâ Fecr Suresinin 28. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).
Ey mutmain olan nefs!
89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!
89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.
89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.

“Ey mutmain olan nefs! (Allahû Tealâ nefse hitap ediyor.) Rabbinden razı ol (Radiye makamı) ve Rabbinin rızasını kazan (Mardiyye makamı).”
Allahû Tealâ, Fecr-27 ve 28’de Mutmainne, Radiye ve Mardiyye olmak üzere 3 nefs kademesine de sesleniyor. Ruha sesleniyor: “İrciî ilâ rabbiki: Rabbine geri dön, Ey ruh! Geri dönerek Rabbine ulaş.” Sonra fizik vücuda sesleniyor: “Fedhulî fî ibâdî: O zaman kullarımın arasına gir, Vedhulî cennetî: Ve cennetime gir.”
Olayları yerli yerine oturttuğumuz zaman ortaya bir sonuç çıkıyor; insan ruhu Allah’a geri dönecektir.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
            “Üzerinize azap gelmeden önce Rabbinize yönelin! Ve O’na teslim olun.”

Evvelâ yönelmek; yönelmeden hiç kimse Allah’a teslim olamaz. Hepinizin bildiği gibi, ruhun teslimi Allahû Tealâ tarafından gerçekleştirileceği garanti edilen bir teslimdir. İnsanlara düşen sadece Allah’a ulaşmayı dilemektir. Kim ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilerse bileceğiz ki Allah, o kişinin ruhunu Kendisine ulaştırır; Allah Kendisine ulaştırır.
Sevgili kardeşlerim
! Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki Allah bizlere bu hakikatleri İslâm âleminin asırlarca evvel unuttuğu Kur’ân hakikatlerini devrin imamı tarafından Allah bizlere öğretti. Allahû Tealâ, Allah’a yönelmeyi de Allah’a ulaşmayı da üzerimize farz kılmıştır. Ancak geçmiş son birkaç devirdeki insanlar, “İnsan ruhu vücuttan ayrılırsa insan ölür.” zannıyla bu âyetleri yok etmeye çalışmışlardır. Ama güneş balçıkla sıvanmaz. Allahû Tealâ “Allah’ın ahdi” dediği zaman, ruhumuzu da vechimizi de nefsimizi de Allah’a teslim etmemizi istiyor. “Ve bi ahdillâhi evfû” dedikten sonra, “Allah’ın emrini yerine getirin ve takva sahibi olun.” diyor, sonra da Allah’ın vasiyetinden bahsediyor.

6/EN'ÂM-151: Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
De ki: “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O'na bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk (fakirlik) sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de yalnız Biz rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu Allah haram kıldı. İşte bunları size vasiyet (emir) etti. Böylece siz, akıl edersiniz.”

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.