Hz. Nuh (A.S)
Hz. Nuh, bütün engellemelere, küfürlere, kötü
muamelelerine rağmen insanları ikna etmeye çalışarak davetini devam ettiriyordu.
Kur’an-ı Kerim’den okuyalım inşallah;
11/HÛD-28: Kâle yâ kavmi e reeytum in
kuntu alâ beyyinetin min rabbî ve âtânî rahmeten min indihî fe ummiyet aleykum,
e nulzimukumûhâ ve entum lehâ kârihûn(kârihûne).
Dedi ki: “Ey kavmim! Sizin reyiniz (görüşünüz) bu mu? Eğer ben, Rabbimden bir beyyine üzerinde isem ve bana Kendi katından bir rahmet verdi ise ve artık o, size gizli tutulduysa ve siz onu kerih görüyorken, sizi ona mecbur mu edelim (zorlayalım mı)?”
Dedi ki: “Ey kavmim! Sizin reyiniz (görüşünüz) bu mu? Eğer ben, Rabbimden bir beyyine üzerinde isem ve bana Kendi katından bir rahmet verdi ise ve artık o, size gizli tutulduysa ve siz onu kerih görüyorken, sizi ona mecbur mu edelim (zorlayalım mı)?”
11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum
aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû,
innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
11/HÛD-30: Ve yâ kavmi men yansurunî
minallâhi in taredtuhum, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Ve ey kavmim! Eğer ben onları uzaklaştırırsam, Allah’a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Ve ey kavmim! Eğer ben onları uzaklaştırırsam, Allah’a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
11/HÛD-31: Ve lâ ekûlu lekum indî
hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu innî melekun ve lâ ekûlu lillezîne
tezderî a’yunukum len yu’tiyehumullâhu hayrâ(hayren), allâhu a’lemu bimâ fî
enfusihim, innî izen le minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve size: “Allah’ın hazineleri yanımdadır.” demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum ve: “Muhakkak ki; ben bir meleğim.” demiyorum. Ve gözlerinizin hakir gördüğü kimselere (Allah’a ulaşmayı dileyenlere): “Allah asla bir hayır vermeyecek.” demiyorum. Onların nefslerindekileri Allah bilir. O taktirde (doğruyu söylemezsem) muhakkak ki; ben, elbette zalimlerden olurum.
Ve size: “Allah’ın hazineleri yanımdadır.” demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum ve: “Muhakkak ki; ben bir meleğim.” demiyorum. Ve gözlerinizin hakir gördüğü kimselere (Allah’a ulaşmayı dileyenlere): “Allah asla bir hayır vermeyecek.” demiyorum. Onların nefslerindekileri Allah bilir. O taktirde (doğruyu söylemezsem) muhakkak ki; ben, elbette zalimlerden olurum.
11/HÛD-32: Kâlû yâ nûhu kad câdeltenâ fe
ekserte cidâlenâ fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).
“Ya Nuh!” dediler. “Bizimle mücâdele etmiştin (çekişmiştin), hatta bizimle mücâdelede çok ileri gittin. Eğer sen sadıklardansan, o taktirde bize vaadettiğin şeyi getir.”
“Ya Nuh!” dediler. “Bizimle mücâdele etmiştin (çekişmiştin), hatta bizimle mücâdelede çok ileri gittin. Eğer sen sadıklardansan, o taktirde bize vaadettiğin şeyi getir.”
11/HÛD-33: Kâle innemâ ye’tîkum bihillâhu
in şâe ve mâ entum bi mu’cizîn(mu’cizîne).
Şöyle dedi: “Onu size ancak eğer dilerse Allah getirir. Ve siz, (Allah’ı) aciz bırakacak değilsiniz.”
Şöyle dedi: “Onu size ancak eğer dilerse Allah getirir. Ve siz, (Allah’ı) aciz bırakacak değilsiniz.”
11/HÛD-34: Ve lâ yenfeukum nushî in
eredtu en ensaha lekum in kânallâhu yurîdu en yugviyekum, huve rabbukum ve
ileyhi turceûn(turceûne).
Ve eğer size nasihat etmek istersem (istesem de), şâyet Allah sizi azdırmak isterse, benim nasihatim size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.
Ve eğer size nasihat etmek istersem (istesem de), şâyet Allah sizi azdırmak isterse, benim nasihatim size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.
11/HÛD-35: Em
yekûlûnefterâh(yekûlûnefterâhu), kul iniftereytuhu fe aleyye icrâmî ve ene berîun
mimmâ tucrimûn(tucrimûne).
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer onu ben uydurduysam, o zaman benim suçum bana ait. Ve ben, sizlerin işlediği suçlardan uzağım.”
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer onu ben uydurduysam, o zaman benim suçum bana ait. Ve ben, sizlerin işlediği suçlardan uzağım.”
Kavmini hidayete ulaştırmak uğrunda
var gücünü harcayan Nuh (A.S) davet çalışmalarını bazen açık bazen de gizli yapıyordu.
İsyan ve inkârdan vazgeçip tövbe etmeleri durumunda Allah’ın çok merhametli
olduğunu anlatıyordu. Ancak onun bu yoğun gayreti, kâfirlerin inadını
artırmaktan başka bir işe yaramadı. Kâfirlerin eza ve cefaları neticesinde
kuraklık oldu, bağ bahçeler kurudu, hayvanlar telef oldu. Kâfirlerin çocukları
doğmaz oldu, nesilleri kesildi. Hz. Nuh bütün bunların birer ilahi ihtar
olduğunu söyledi. Tövbe ve istiğfar ederlerse Allah’ın rahmetine, yağmur ve
suya, diğer nimetlere kavuşacaklarını bildirdi.
NÛH sûresinden okuyalım inşallah;
(Hz.
Nuh, Rabbine) şöyle dedi: “Rabbim, Muhakkak ki ben kavmimi gece ve gündüz (ruhlarını
Sana ulaştırmayı dilemeye) davet ettim.”
Fakat
benim davetim, (benden) kaçışlarından (uzaklaşmalarından) başka bir şeyi
artırmadı.
71/NÛH-7: Ve innî kullemâ deavtuhum li tagfire
lehum cealû esâbiahum fî âzânihim vestagşev siyâbehum ve esarrû
vestekberûstikbârâ(vestekberûstikbâran)
Ve
muhakkak ki benim onları, Senin mağfiret etmen için her davet edişimde,
(duymamak için) parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve (görmemek için)
elbiselerine büründüler ve (bu davranışlarında) ısrar ettiler ve kibirlenerek
büyüklük tasladılar.
Sonra
muhakkak ki ben onları cehren (açıkça) davet ettim.
Daha
sonra da muhakkak ki ben onlara alenî olarak ilân ettim ve onlara sır olarak
(tek tek çağırarak) gizli gizli de bildirdim.
(Nuh
A.S) ve dedim ki: “Artık Rabbinizden mağfiret dilediğinizi söyleyin. Muhakkak
ki O; Gaffar’dır (mağfiret edendir).”
71/NÛH-11:Yursilis semâe aleykum midrârâ(midrâren).
Üzerinize
bol yağmurlu olarak semayı göndersin.
71/NÛH-12: Ve yumdidkum biemvâlin ve benîne ve
yec’al lekum cennâtin ve yec’al lekum enhârâ(enhâren).
Ve size mal ve erkek çocuklar (vererek) yardım etsin. Ve sizin için cennetler (verimli bahçeler) yapsın ve sizin için nehirler akıtsın.
Ve size mal ve erkek çocuklar (vererek) yardım etsin. Ve sizin için cennetler (verimli bahçeler) yapsın ve sizin için nehirler akıtsın.
(Nuh
(A.S), kavmine şöyle dedi): “Siz niçin Allah’tan bir vakar (azamet, izzet ve
kudret) ummuyorsunuz?”
Ve
O, sizi halden hale (çeşitli hallerden) geçirerek yaratmıştır.
Görmüyor
musunuz, Allah yedi kat semayı (yedi gök katını) nasıl yarattı?
Ve
Ay’ı, onların arasında (semalarda) bir nur kıldı ve Güneş’i de bir sirac
(çırağ) kıldı.
Ve
Allah, sizi yerden (topraktan) bir nebat (gibi) yetiştirdi (yarattı).
Sonra
sizi oraya (toprağa) döndürecek ve bir çıkarışla sizi (oradan) çıkaracak.
Ve
Allah, arzı sizin için geniş bir mekân kıldı.
Sizin
yolculuk etmeniz için, ondan geniş yollar yaptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.