Hz. Hûd (A.S)
Hz.
Hûd, Âd kavminin peygamberidir. Nesep bilginleri, nesilleri ortadan kalkmış
olan Arab-ı Bâide’nin ilk temsilcisi ve Arabistan’da yaşamış ilk kavim olarak
bu Birinci Âd kavmini gösterirler. Hakkında pek çok efsane olan ve eski Arap
şiirinde ismi sık geçen bu topluluk, güç ve saltanatları ile meşhurdur. Hûd
(A.S)’ın nesebi, Nuh (A.S)’ın oğlu Sâm’e ulaşmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de ismi 7
defa geçen Hz. Hûd, Kureyş liderlerinin servetleri ve dünyevi iktidarları
dolayısıyla kibirlenmeleri üzerine nazil olan âyetlerde anlatılmış, bu kavim
müşriklerinin başlarına gelen felaket hatırlatılarak Mekkelilerin onlardan
ibret almaları istenmiştir. Hz Hûd, Hz. Nuh’dan sonraki ilk peygamber olduğu
için, Hûd kıssası ile ilgili tüm âyetler, genellikle Nuh kıssasını anlatıldığı
ayetlerin peşinden gelmektedir.
Bildiğiniz
gibi, Hz. Hûd’un ismini taşıyan bir sûre de mevcuttur. Önce Hûd Sûresinden bazı
âyet-i kerimeleri okuyalım sonra konumuza devam edelim inşallah. Bu vesile ile
siz de bütün Hûd Sûresini okuyunuz.
11/HÛD-1: Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun
hakîmin habîr(habîrin).
Elif, lâm, râ. (Bu), âyetleri muhkem kılınmış
(sağlamlaştırılmış), sonra Hakîm (hüküm sahibi, hikmet sahibi) ve Habîr (herşeyden
haberdar) Olan’ın katından fasıl, fasıl açıklanmış bir Kitap’tır.
11/HÛD-6: Ve mâ min dâbbetin fil ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve
ya'lemu mustekarrehâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn(mubînin).
Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı,
Allah’ın üzerine (Allah’a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı (kaldığı) yeri ve
onun emanet (geçici) durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.
11/HÛD-7: Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin
ve kâne arşuhu alel mâi li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve le in
kulte innekum meb’ûsûne min ba’dil mevti le yekûlennellezîne keferû in hâzâ
illâ sihrun mubîn(mubînun).
“Hanginiz en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek
için 6 günde (6 yevmde) semaları ve yeryüzünü yaratan O’dur. Ve O’nun arşı su
üzerinde idi. Eğer sen: “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz
(diriltileceksiniz).” dersen, kâfir olan(inkâr eden, örten) kimseler mutlaka
(şöyle) derler: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.”
11/HÛD-15: Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveffi ileyhim
a'mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûn(yubhasûne).
Kim dünya
hayatını ve onun ziynetini (süsünü) isterse (istedi ise) onların amellerini(n
karşılığını) orada, onlara öderiz (veririz). Ve onlara, orada (karşılıkları)
eksiltilmez.
11/HÛD-23: İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ahbetû ilâ rabbihim
ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Muhakkak
ki; âmenû olanlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenler), ıslâh edici amel
(nefs tezkiyesi) yapanlar ve Rab’lerine huşû duyanlar (kalplerine ihbat
konulanlar, razı ve itaatkâr olanlar), işte onlar, cennet ehlidir. Onlar, orada
ebedî kalanlardır.
Âd
kavmi, Arabistan yarımadasının güneyinde Uman ile Hadramevt arasında kalan
Ahkaf çölü etrafına yerleşmişti. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır;
46/AHKÂF-21: Vezkur
ehâ âd(âdin), iz enzere kavmehu bil ahkâfi ve kad haletin nuzuru min beyni
yedeyhi ve min halfihî ellâ ta’budû illâllâh(illâllâhe), innî ehâfu aleykum
azâbe yevmin azîm(azîmin).
Ad (Kavmi)nin kardeşini hatırla!
Ahkâf’taki kavmini uyarmıştı. Ondan önce ve sonra “Allah’tan başkasına kul
olmayın!” diye uyaran birçok nezirler gelip geçmişti. Gerçekten ben büyük günün
azabının üzerinize olmasından korkarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.