5. BASAMAK; HİCAB-I MESTÛRENİN ALINMASI
6. BASAMAK; VAKRANIN ALINMASI
“Ey Semavat ve Arzın
Yaratıcısı! Celâlin ve Yüzün Nuru Hakkı İçin Kitab’ınla Gözlerimi
Nurlandırmanı, Onunla Dilimi Açmanı, Onunla Kalbimi Yarmanı, Göğsümü
Ferahlatmanı, Bedenimi Yıkamanı İstiyorum. Çünkü Hakk’ı Bulmakta Bana Ancak
Sen Yardım Edersin, Onu Bana Ancak Sen Nasip Edersin. Her şeye Ulaşmada Güç
ve Kuvvet Ancak Büyük ve Yüce Olan Allah’tandır.”
|
Peygamber
Efendimiz (S.A.V)’in bir duası şöyledir: “Ey
Semavat ve Arzın Yaratıcısı olan Rabbim! Celalin
ve Vechinin (Zat’ının) nuru hakkı için Kitab’ınla gözlerimi
nurlandırmanı, Onunla dilimi açmanı, Onunla kalbimi yarmanı, göğsümü
ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen
yardım edersin, onu bana ancak Sen nasip edersin. Herşeye ulaşmada güç ve
kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’tandır.” (K: Kütübi
Sitte, Hadis No: 1834, Kategori: Dua Bölümü/Üzüntü Ve Tasa Halinde Dua).
Nebîler
Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) Allah’ın tasarrufundaydı ama Allah’tan dua
ve niyaz ile istekte bulunmaktadır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)
biz insanlar için en güzel örnektir.
ü
Başlangıçta Herkes Dalâlettedir
Hadîs-i
şerif, başlangıç noktasında herkes gibi ulûl’azm peygamberlerin de dalâlette
olduğunu yani hassalar ve uzuvlarının açık olmadığını bize ispat etmektedir.
Allah başlangıçta herkesin dalâlette olduğunu açıklamak babında En’âm Suresinin
77. âyet-i kerimesinde İbrâhîm (A.S)’ı örnek vermiştir.
6/EN'ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere
bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le
ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).
Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca:
“Eğer Rabbim beni hidayet e erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.”
dedi.
Şuarâ Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Musa
(A.S)’ı örnek vermiştir.
26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene
mined dâllîn(dâllîne).
Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlette olanlardandım.”
dedi.
Duhâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ise
Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’i örnek vermiştir.
93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
Ve seni dalâlette buldu sonra hidayet e erdirdi.
Öyleyse başlangıç noktasında Peygamber
Efendimiz (S.A.V) de dalâletteydi ve dalâlette olduğunu Allah’ın Resûl’ünün,
Allah’tan talepte bulunduğu bu duasıyla da net olarak anlıyoruz.
ü
Allah’ın Kitabı’yla Gözlerin Nurlandırması
Buradaki kitap Kur’ân-ı Kerim’dir.
Kitab’ıyla gözleri nurlandırmayı Allahû Tealâ nasıl gerçekleştirecektir?
İnsanla Allah arasında Allah’ın dizayn ettiği 28 basamaklık İslâm merdiveni
vardır. Birinci basamakta herkes olayları yaşar, olayları değerlendirir.
2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu
ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en
tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize
farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o, sizin için bir hayırdır.
Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o, sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) Allah
bilir, siz bilmezsiniz.
İşte insanlar yaşadıkları olayları
değerlendirirler ve ikinci basamakta Allah olayları yaşayan, olayları
değerlendiren insanlardan bir kısmını seçmez. Seçilmeyenler kendileri hidayeti
dilemedikleri gibi başkalarının da dilemesine mâni olan insanlardır. Geri kalan
insanların hepsi seçilir. Ama Allahû Tealâ seçilenleri de musîbetlerle imtihan
eder. Musîbetlerden gerekli dersi alabilen kişi, Allah’a ulaşmayı diler ve kim
Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onu Kendisine ulaştıracağını garanti etmiştir.
2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum
musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz
muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak
O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.
Daha sonra Rabbimiz Rahmân esmasıyla
tecelli eder ve Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi ona
peş peşe 7 tane furkan verir. Eğer hassalar ve uzuvlar üzerinde engeller varsa,
Allahû Tealâ’nın, birinci ve ikinci furkan olarak kişinin baş gözlerindeki görmeye
mâni olan hicab-ı mestureyi ve basar hassasının üzerindeki gışavet adlı perdeyi
almasıyla o kişi kör iken, Kitap’la görmeye başlar. Böylece: “Kitab’ınla
gözlerimi nurlandırmanı istiyorum” talebi gerçekleşir.
ü
Allah’ın Kitab’ıyla Dilin Nurlandırması
Eğer kulak üzerinde işitmeye mâni olan
engel varsa Allah onu alır ve sem’î hassasının mührünü açar ve o kişi artık
âyetlerin mânâsına ulaşır. Âyetlerin mânâsına ulaştığı için, kulak işittiğini
kalbe boşaltır ve o kişinin artık dili açılır, konuşmaya başlar. Böylece “onunla dilimi açmanı istiyorum” talebi de
gerçekleşir.
ü
Allah’ın Kitab’ıyla Kalbin Yarılması
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Onunla
kalbimi yarmanı istiyorum” talebi için ise Allahû Tealâ evvel emirde idrake
mâni olan engel ekinneti alır, fıkıh hassasını açar ve ihbatı koyar. Yani
Kitap’la o kişinin kalbini yarar. Kalbin yarılması, aslında göğsün yarılması
anlamına gelmektedir.
ü
Göğsün Ferahlatılması
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Göğsümü
ferahlatmanı istiyorum” talebi için de Allahû Tealâ, 7 furkana ilâveten Tegâbun
Suresinin 11. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi kişinin hidayetle kalbine ulaşır.
64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin
illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bi
kulli şey’in alîm(alîmun).
Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a
îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en
iyi bilendir.
Sonra Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine
göre o kişinin kalbini Allah Kendisine çevirir.
50/KAF-33: Men haşiyer rahmâne bil
gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen)
bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).
Akabinde Allahû Tealâ, En’âm Suresinin 125.
âyet-i kerimesine göre o kişinin göğsünü şerh eder, yarar. Teslimlere açar. “Kitab’ınla göğsümü ferahlat” bu anlama
gelmektedir.
6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en
yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al
sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur
ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar
ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun
göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah,
mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.
ü
Bedenin Yıkanması, Hakkın Bulunması
Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Bedenimi yıkamanı istiyorum.” derken de
nefs tezkiyesini istemektedir. “Hakk’ı
bulmakta bana ancak Sen yardım edersin. Onu bana ancak Sen nasip edersin.”
ifadesinde Hakk’ı temsil eden kimdir? Allah’ın mürşididir. 7 tane furkan ve 12
tane ihsanla huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet
namazı kılarsa, Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Hacet namazı için
Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde ve Bakara Suresinin 45. âyet-i
kerimesinde Allahû Tealâ: “Vesileyi, istianeyi Allah’tan isteyin.”
buyurmaktadır.
5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne
âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum
tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler);
Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun
yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves
salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak
ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan
başkasına elbette ağır gelir.
“Her
şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’ındır.” Gerçekten her şeye
ulaşmada, özellikle Allah’a ulaşmada sadece Allah yetki sahibidir. Tamamıyla
Allah gerçekleştirir. Biz sadece dileriz, geri kalanını tamamıyla Allah
gerçekleştirir.
Öyleyse görüldüğü gibi Hz. Muhammed Mustafa
(S.A.V) Efendimiz bir talebin, dileğin karşılığında Allahû Tealâ’nın neleri
vereceğini, hangi furkanları, hangi ihsanları ve hangi ni’metleri vereceğini
aşağı yukarı peş peşe sıralamış ve bunu bir dua ile dile getirmiştir. Allah her
şeyin sahibidir, hangi hedefe ulaşmak istiyorsak mutlaka onu Allah’tan talep
etmemiz gerekir. Allah’a ulaşma dileğinin de kalpten gerçekleşmesinin sebebi
budur. Çünkü Allahû Tealâ kullarla olan ilişkisini kalp üzerinden
gerçekleştirir. Allah, kalbe göre kişinin talebine yardımcı olur veya olmaz.
13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû
lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men
yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz
mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na
yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
O zaman kişinin mutlak surette kalben
Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Ancak kalben dilediği takdirde Allah o
kişiye yardım edecektir ve onu Kendisine ulaştıracaktır. Kendisine
ulaştırabilmesi için evvelâ Allah onu mürşide ulaştırır. Mürşide ulaştığı zaman
onu 7 ni’met ile destekler. Vasıta emirleri o kişiye sevdirir. Allahû Tealâ,
nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikri o kişiye sevdirdiği için o kişi
günbegün zikrini arttırır.
7 tane tezkiye kademesi vardır (Nefs-i
Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i
Mardiyye, Nefs-i Tezkiye). Her tezkiye kademesinde bir bir zikir artışlarıyla kişinin
kalbinde biriken fazl miktarı %7, %7 artarak devam eder. Kişinin kalbi aydınlandıkça
ruh da 7 tane gök katı yükselir. 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra
yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır ve Allah’ın Zat’ında ifna olur, yok olur.
Bütün bu güzellikleri o kişiye sağlayan
Allah’tır. Sanki kişi yapmış gibi ona mükâfat vermektedir. İşte bir dileğin
karşılığında Allah’ın kuluna verdiği mükâfat 3. kat cennet ve dünya saadetinin
yarısıdır. Allahû Tealâ bunu herkese ikram etmeye, hediye etmeye, hibe etmeye
hazırdır. Yeter ki kul kalben Allah’ı dilesin. Allah mutlaka herkesi âhiret ve dünya
saadetine ulaştırmak istemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.