9 Haziran 2016 Perşembe

4. BASAMAK; RAHMÂN ESMASININ TECELLİSİ

4. BASAMAK;  RAHMÂN ESMASININ TECELLİSİ

Hiç Kimse Kendi Ameliyle Cennete Giremez. Sahâbe Soruyor “Sen de mi Ey Allah’ın Resûl’ü?” Evet Ben de. Ama Allah Beni Rahmetine Gark Etmiştir.


Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” diye buyurduğunda, “Ya Resûlullah, sen de mi?” diye soruyorlar. “Ben de. Allah Kendi rahmeti ile Beni örtüp kurtarsın.” buyuruyor (K: Buhâri, İbn Mâce). Acaba Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîsten muradı nedir? Ne olduğunu idrak edebilmek için evvelâ insanın yapısına bakmamız gerekir.

Fizik bedenimiz bu zahirî âleme aittir.
 
15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.

Dizayn edilen bir de nefsimiz vardır. Nefs, berzah âlemine aittir. Ve nefsin manevî kalbinde 19 tane afet vardır. Kişi kalbini bu afetlerden temizlemedikçe Kur’ân ahlâkının sahibi olamaz.

91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.
Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).

Ruh, Allah’ın ruhudur. Bize üfürülmüştür. Bizde bir emanettir. Allah’ın bütün emirlerine itaat eden, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahiptir.

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

İsrâ Suresinin 85. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ruhun Allah’ın bütün emirlerine itaat eden, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahip olduğunu ifade ediyor.

17/İSRÂ-85: Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
 

ü  Allah’ın Rahmeti

Hadîse baktığımız zaman hadîste zikredilen şudur: “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” Ameli gerçekleştiren fizik bedendir. Fizik bedenin kumandanı akıldır. Aklın iki müşaviri vardır. Bir tanesi ruh, bir tanesi de nefstir. Allahû Tealâ sevgisinin, merhametinin bir gereği olarak insanı kurtuluşa ulaştırmak üzere katından peygamberler ve o peygamberlerle birlikte insanlara açıkladığı kutsal kitaplar göndermiştir. İşte Allahû Tealâ Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Enbiyâ Suresinin 107. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

21/ENBİYÂ-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).
Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.

Allahû Tealâ’nın âlemlere rahmet olarak gönderdiği peygamber ve onun açıkladığı Allah’ın emirlerini muhtevasına alan kitaplar olmadıkça hiç kimsenin kendi ameliyle kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Allah, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’i (S.A.V) rahmetinin içine gark etmiştir.

4/NİSÂ-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah’a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenleri) ve O’na (Allah’a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).

 

ü  Fizikî İbadetlerle Hiç Kimsenin Kurtuluşa Ulaşması Mümkün Değildir!

Allah’a îmân etmek ve O’na sarılmayı dilemek ruhun talebidir. Ama amel fizik bedenin görevidir. Salt fizik bedenin yapacağı ibadetlerle hiç kimsenin kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Ama bugünkü dîn tatbikatı da bunun aksini ifade etmektedir. İnsanlar vasıta emirlerden ibaret İslâm’ın 5 şartını yerine getirerek; bu 5 şartı ile kurtuluşa ulaşacaklarını zannetmektedirler. Ama İslâm’ın 5 şartının içerisinde ruhun talebi olan Allah’a sarılmak, Allah’a ulaşmayı dilemek olmadığı için kurtuluş mümkün değildir. Allah’ın bizi rahmetinin içine koyması ne ile gerçekleşir? O kişinin ruhunun talebine uyarak Allah’a ulaşmayı dilemesi ile gerçekleşir.

İşte Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîste aslında ifade ettiği şudur ki; “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. Kişi kalben Allah’a ulaşmayı dilemedikçe.” Çünkü Allah’a ulaşmayı dilemedikçe Allah o kişinin üzerine Rahmân esması ile tecelli etmez. Rahmân esması ile tecelli etmeyince, Allahû Tealâ o kişiye furkanları vermez.
1.      Furkan: Baş gözünde hicab-ı mesture varsa Allah onu alır.
2.      Furkan: Basar hassasının üzerindeki gışavet adlı perdeyi alır. O kişi görmeye başlar. Eskiden körken, görmeye başlar. Neyi görür? Allah dostlarını fark eder. Allah dostlarını alelâde insanlar olarak değil, Allah’ın dostu olarak görmeye başlar.
3.      Furkan: Kulaklardaki vakrayı alır.
4.      Furkan: Sem’î hassasının mührünü açar. O kişi artık Allah dostlarının sözlerini alelâde sözler olarak görmez, Allah’tan inen hak sözler olduğunun mânâsına varır.
5.      Furkan: Kalbindeki ekinneti alır. Ekinnet idrake mâni olan engeldir.
6.      Furkan: Fıkıh hassasının mührünü açar.
7.      Furkan: İhbatı koyar. Böylece o kişi akıl edenlerden olur.

Kur’ân-ı Kerim’de 2 grup insan vardır: Akıl edenler ve akıl etmeyenler. Akıl etmeyenler cehennemliklerdir. Akıl edenler Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) başka hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Kişinin dîni aklı ölçüsündedir. Aklı olmayanın dîni yoktur.” Aklı olmayanın nefsinin hevasına tâbî olduğunu Allahû Tealâ açıkça burada ifade etmektedir.

Allah’ın rahmetine gark olabilmek için Allah’a sarılmamız yani ruhumuzu Allah’a ulaştırmamız, teslim etmemiz gerekir. Ruhun Allah’a teslimi için de Allah’ın bizim için vazifeli kıldığı mürşidimize tâbiiyetimiz şarttır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, mürşide tâbî olduğu an ise Allah tarafından 7 ni’metle desteklenir.

1. ni’met: Devrin İmamı’nın ruhu o kişinin başının üzerine gelip yerleşir. Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:
  
40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

2. ni’met: Allah kalbine îmânı yazar. Kalbe îmânın yazılması ile kişi toplam 7 tane kalp şartının sahibi olur ki artık bu kişinin üzerine Allah Rahîm esması ile de tecelli eder. Rahmân ve Rahîm esmasının tecellisi rahmet ve fazl nurlarını kişinin kalbine getirmeye başlar.
3. ni’met: O güne kadar işlediği bütün günahları Allah sevaba çevirir. El Gâfur esmasının sahibi olan Allah ona mağfiret eder.
4. ni’met: O kişinin ruhu vücudundan ayrılır.
5. ni’met: O kişi ıslah edici amellere, nefs tezkiyesine başlar. Çünkü zikirle birlikte hem salâvât taşıyıcısı ile rahmet, hem de salâvât taşıyıcısı ile fazıllar gelmektedir. Rahmet ve fazlın kalpte birikmesi, kalpteki karanlık ve afetlerin çıkmasını sağlar.
6. ni’met: İrade afetlere karşı koyan güçtür, karanlıklar azaldığı için irade güçlenir.
7. ni’met: Fizik vücut da güçlenir.

Böylece o kişi bir tek dilekle Allah tarafından 7 furkan, 12 ihsan ve 7 ni’metle desteklenen birisi olur. Bunlara ilâveten Allah o kişiye vasıta emirleri sevdirir. Vasıta emirlerin sevilmesiyle o kişinin üzerindeki şeytanın negatif etkisini Allah sıfırlar. Geri kalan ikinci düşman nefsini ise tezkiye etmek suretiyle devreden çıkartır. Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Tezkiye Kademelerini bir bir zikir artışları ile geçerken, her kademeye paralel ruh da bir gök katı yükselir. Ruh 7. gök katına ulaştığı zaman 7 âlemi geçer ve yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır. Kişi böylece ermiş evliyadan olur. Ermiş evliya olmak, o kişiye âhiret saadetinde 3. kat cenneti ve dünya saadetinin yarısını kazandırır.

İşte Allah’ın bütün insanlar için istediği tek şey âhiret ve dünya saadetidir. Ama bir tek dilekle gerçekleşebilir. Sadece o kişi Allah’ı dileyecektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.