MİSAK – AHD – YEMİN
7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim
zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ,
şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne)
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz)
dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından
onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu.
(Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki:
“Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”
5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî
vâsekakum bihî, iz kultum semi’nâ ve ata’nâ, vettekûllâh(vettekûllâhe),
innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik”
dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakını hatırlayın. Allah’a karşı takvâ
sahibi olun, muhakkak ki O, göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.
13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi
ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul
la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra (Allah’a ruhlarını, vechlerini,
nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah’a misak
verdikten sonra) Allah’ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve
iradelerini Allah’a teslim etmezler). Ve Allah’ın, O’na (Allah’a)
ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve
yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına
mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü
(cehennem) onlar içindir.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
“Yeryüzünde
fesat çıkarmak” konusu Nisa Suresinin 167 ve 168. âyet-i kerimelerinde en güzel
şekilde açıklanmaktadır:
4/NİSÂ-167: İnnellezîne
keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden)
Muhakkak ki inkar edenler ve Allah'ın
yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için)
uzak bir dalâletle sapmışlardır.
4/NİSÂ-168: İnnellezîne
keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum
tarîkâ(tarîkan)
Muhakkak ki inkar edenleri ve
zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah
mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet
edecek değildir.
3/ÂLİ İMRÂN-77: İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve
eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ
yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve
lehum azâbun elîm(elîmun)
Muhakkak ki onlar; Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere
satarlar. İşte onlar için ahirette bir nasip yoktur. Ve Allah onlar ile konuşmayacak
ve kıyamet günü onlara nazar etmeyecek (bakmayacak). Ve onları temize
çıkarmayacak ve onlar için elim azab vardır.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allah’ın
ahdi irademizin misakına karşılıktır. Allah’ın ahdini yerine getiren kişi
iradesini Allah’a teslim eden kişidir.
Allah’ın
ahdinin dışında bir de yeminlerimiz vardır. Âyette geçen yeminler üç
vücudumuzun verdiği üç ayrı yemini ifade eder. Ruhumuzun misakı, fizik
vücudumuzun ahdi ve nefsimizin yemini bu âyette Rabbimizin buyurduğu
yeminlerdir. Kişinin, iradesini Allah’a teslim etmek suretiyle ahdallahiyi
yerine getirmesi mümkün olur. İradesini Allah’a teslim etmek üzere harekete
geçip Allah’a ulaşmayı dileyen kişi 21. basamakta ruhunun yemini olan misakını
25. basamakta fizik vücudunun yemini olan ahdini 26. basamakta daimî zikre
ulaştığı noktada nefsinin teslimini ifade eden yeminini yerine getirir. Son
teslim olan iradenin teslimi ise 28. basamağın 4. kademesinde gerçekleşir.
Allahû
Tealâ hem ruhumuzun Allah’a verdiği yemine hem de iradenin Allah’a teslim olma
yemininin ikisine birden misak adını veriyor Kur’ân-ı Kerîm’inde. Rabbimiz bu
âyeti kerimede iradenin verdiği misakı (ahdallahi) ve diğer yeminlerimizi ayrı
ayrı ifade ediyor. Allah’a verdiği ahdallahiyi ve diğer yeminlerini yerine getirenler
çeşitli takva kademelerindedirler. Her takva kademesi ise farklı bir cennet
kademesini ifade eder. Sonuç itibariyle hangi takva kademesinde olursa olsun
takva sahibi olan kişi kurtulmuştur.
Bu
âyetin muhtevasına giren insanlar ise, Allah’a ulaşmayı dilemeyen, dolayısıyla
ahdallahi ve diğer yeminlerini yerine getirmeyi dilemediği için takva sahibi
olamayan ve cehenneme gidecek olanlardır.
74/MUDDESSİR-38: Kullu nefsin bimâ kesebet
rehîneh(rehînetun).
Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler
sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Bütün
nefslerden yani herkesten çok büyük bir kısmı, Allah’a ulaşmayı dilemek
asırlarca evvel unutulduğu cihetle, cehenneme gireceklerdir. Sadece Allah’a ruhlarını
hayatta iken ulaştırmayı dileyenler iktisap ettikleri dereceler itibariyle
cennete girerler.
10/YÛNUS-7: İnnellezîne
lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an
âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı
(hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı
olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil
olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike
me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler)
gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Onlar
ashabel yemindirler.
74/MUDDESSİR-39: İllâ ashâbel yemîn(yemîni)
Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kazandıkları
dereceler itibariyle cennete girenler sadece yemin sahipleridir. Yemin sahibi
olmak Allah’a ulaşmayı dileyenlerden başlar iradenin teslimine kadar devam eder
ve insanları 1. kat cennetten 7. kat cennete kadar ulaştırır. Bir sonraki âyet
ashabel yeminin cennette olacaklarını kesinleştiriyor.
74/MUDDESSİR-40: Fî
cennât(cennâtin), yetesâelûn(yetesâelûne)
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine)
sorarlar.
36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş
şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair
ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun
mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da
Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye
ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil
kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne
zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum
tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel
şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin.
Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman,
yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin
(ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla
vasiyet (emir) etti.
6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen
fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an
sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî
olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan
ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece siz takva sahibi
olursunuz.
4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ
ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum
bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar
arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki
Allah, onunla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, iyi işiten ve
en iyi görendir.
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale
lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik
vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar
(görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az
şükrediyorsunuz.
10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî
men yeşâu ilâ sırâtin mustekî m(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna,
Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.
39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli
en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı
dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu,
vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım
olunmazsınız.
30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ
tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi
olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan
vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd
dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum
ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men
yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi
(şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara
ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz
şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın
şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine
seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine
ulaştırır).
13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel
misâk(misâka).
Onlar, Allah’ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini,
nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer
teslimlerle birlikte iradelerini de Allah’a teslim edeceklerine dair
misaklerini) bozmazlar.
13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale
ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını
emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı
huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).
Ey mutmain olan nefs!
89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten
mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış
olarak!
89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu
Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.
89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.
13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte
ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis
seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).
Onlar, sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve
Allah’ın Zat’ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız
şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle)
savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu)
vardır.
13/RA'D-23: Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min
âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli
bâb(bâbin).
Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve
zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve
her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ, irşad makamına ulaşanlar için geçerli olan, adn
cennetlerinden bahsetmektedir. Adn cennetine girenler salâh makamındakilerdir.
Allahû Tealâ’nın; iradesini, Kendi iradesine bağladığı, irşadla vazifelendirdiği
kişiler de salihlerdir. (Sahâbe öyleydi.)
Burada bütün devirlerde adn cennetlerine girecek olanlar ve
onlarla aynı soydan gelenlerin hepsinin aynı yerde oturacağı bir hayat söz
konusudur.
Adn cennetlerine girenlerin zevceleri de salâha ulaştıkları
taktirde, Allah’ın cennetine gireceklerdir. Allahû Tealâ tabiatıyla aynı
beraberliğin orada olması için eşlere de özel yardımlarda bulunmaktadır.
Çocuklar, anne baba, onların anne babaları, onların da anne babaları, atalar
için de; zürriyet için de Allah’ın özel yardımı söz konusudur.
İrşad makamına ulaşanlar Allah’ın vechini (sadece Allah’a ulaşmak
için değil) Allah’ın Zat’ını görmek için dileyenlerdir. Ve kim iradesini
Allah’a teslim ederse o mutlaka Allah’ın vechini görür. Bu âyette, Allah’ın
vechini dileyenlerden Allah’ın Zat’ını görenler, yani iradelerini de Allah’a
teslim ederek Allah’ın Zat’ını görenler anlatılıyor.
2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve
ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve
entum muslimûn(muslimûne)
İbrâhîm de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yâkub da: “Ey
oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz ölmeyin.
Ancak Allah’a teslim olarak (ölün).” dedi.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû
Tealâ’nın vasiyeti, ruh, fizik vücut, nefs olarak Allah’a verilen yeminler ile
iradenin misakini içerir. Yeminler ile iradenin misaki, Kur’ân-ı Kerim’de
belirtildiği şekilde ahdimizi ifade eder. Allahû Tealâ’nın vasiyetine eşdeğer
olan ahdi yerine getirenleri Allahû Tealâ Âli İmrân-76’da açıklamıştır: (3/ÂLİ İMRÂN-76)
28
basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a teslim olmak 3. basamakta başlar, 28.
basamağın 5. kademesinde teslimler zinciri ile sona erer. Allah’ın insanı
ulaştırmak istediği hedef, talebin sahibi olmak ve Allah’a ulaşmayı dilemektir.
Allah’a ulaşmayı dilemek 3. basamakta, kalpte belirdiği an Allahû Tealâ bunu
işitir, bilir ve görür. Derhal Rahmân esmasıyla tecelliye başlar.
1.
teslim: Ruhun teslimi-22. basamak
2.
teslim: Fizik vücudun teslimi-25. basamak
3. teslim:
Nefsin teslimi-26. basamak
4.
teslim: İradenin teslimi-28 basamak / 4. kademe
Allah’a
yapılan 4 teslim bir bütün olarak gerçekleştirilince gerçek anlamda Allah’a
“kul” olunur. İrade de Allah’a teslim olunca 28. basamağın 5. kademesinde
Allah’ın Zat’ı görülür ve kişi irşada memur ve mezun kılınır. Burası Allah’a
ulaştıran yolun sonudur:
12/YÛSUF-38: Vetteba’tu
millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe), mâ kâne lenâ en nuşrike
billâhi min şey(şey’in), zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne
ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).
Ve ben, atalarım İbrâhîm (A.S), İshak
(A.S) ve Yâkub (A.S)’ın dînine tâbî oldum. Bizim, Allah’a bir şey ile şirk
koşmamız olamaz. İşte bu, Allah’ın bize ve insanlara fazlındandır. Fakat
insanların çoğu, şükretmezler.
28.
basamağın 6. kademesinde kavim resûlleri.
28.
basamağın 7. ve son kademesi olan tasarruf da sadece devrin imamına aittir:
3/ÂLİ İMRÂN-76: Belâ men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe
yuhibbul muttekîn(muttekîne)
Hayır, (öyle değil)! Kim (Allah ile olan) ahdini yerine getirir ve
takva sahibi olursa, o taktirde muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.