31 Mayıs 2016 Salı

MİSAK – AHD – YEMİN

MİSAK – AHD – YEMİN

7/A'RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne)
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

5/MÂİDE-7: Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî, iz kultum semi’nâ ve ata’nâ, vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).
Allah’ın, sizin üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakını hatırlayın. Allah’a karşı takvâ sahibi olun, muhakkak ki O, göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.

13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).
Onlar, misaklerinden sonra (Allah’a ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah’a misak verdikten sonra) Allah’ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim etmezler). Ve Allah’ın, O’na (Allah’a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah’a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm’e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
“Yeryüzünde fesat çıkarmak” konusu Nisa Suresinin 167 ve 168. âyet-i kerimelerinde en güzel şekilde açıklanmaktadır:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden)
 Muhakkak ki inkar edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.
4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan)
 Muhakkak ki inkar edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir.

3/ÂLİ İMRÂN-77: İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîm(elîmun)
Muhakkak ki onlar; Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satarlar. İşte onlar için ahirette bir nasip yoktur. Ve Allah onlar ile konuşmayacak ve kıyamet günü onlara nazar etmeyecek (bakmayacak). Ve onları temize çıkarmayacak ve onlar için elim azab vardır.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allah’ın ahdi irademizin misakına karşılıktır. Allah’ın ahdini yerine getiren kişi iradesini Allah’a teslim eden kişidir.
Allah’ın ahdinin dışında bir de yeminlerimiz vardır. Âyette geçen yeminler üç vücudumuzun verdiği üç ayrı yemini ifade eder. Ruhumuzun misakı, fizik vücudumuzun ahdi ve nefsimizin yemini bu âyette Rabbimizin buyurduğu yeminlerdir. Kişinin, iradesini Allah’a teslim etmek suretiyle ahdallahiyi yerine getirmesi mümkün olur. İradesini Allah’a teslim etmek üzere harekete geçip Allah’a ulaşmayı dileyen kişi 21. basamakta ruhunun yemini olan misakını 25. basamakta fizik vücudunun yemini olan ahdini 26. basamakta daimî zikre ulaştığı noktada nefsinin teslimini ifade eden yeminini yerine getirir. Son teslim olan iradenin teslimi ise 28. basamağın 4. kademesinde gerçekleşir.
Allahû Tealâ hem ruhumuzun Allah’a verdiği yemine hem de iradenin Allah’a teslim olma yemininin ikisine birden misak adını veriyor Kur’ân-ı Kerîm’inde. Rabbimiz bu âyeti kerimede iradenin verdiği misakı (ahdallahi) ve diğer yeminlerimizi ayrı ayrı ifade ediyor. Allah’a verdiği ahdallahiyi ve diğer yeminlerini yerine getirenler çeşitli takva kademelerindedirler. Her takva kademesi ise farklı bir cennet kademesini ifade eder. Sonuç itibariyle hangi takva kademesinde olursa olsun takva sahibi olan kişi kurtulmuştur.
Bu âyetin muhtevasına giren insanlar ise, Allah’a ulaşmayı dilemeyen, dolayısıyla ahdallahi ve diğer yeminlerini yerine getirmeyi dilemediği için takva sahibi olamayan ve cehenneme gidecek olanlardır.
74/MUDDESSİR-38: Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun).
Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Bütün nefslerden yani herkesten çok büyük bir kısmı, Allah’a ulaşmayı dilemek asırlarca evvel unutulduğu cihetle, cehenneme gireceklerdir. Sadece Allah’a ruhlarını hayatta iken ulaştırmayı dileyenler iktisap ettikleri dereceler itibariyle cennete girerler.

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Onlar ashabel yemindirler.

74/MUDDESSİR-39: İllâ ashâbel yemîn(yemîni)
Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kazandıkları dereceler itibariyle cennete girenler sadece yemin sahipleridir. Yemin sahibi olmak Allah’a ulaşmayı dileyenlerden başlar iradenin teslimine kadar devam eder ve insanları 1. kat cennetten 7. kat cennete kadar ulaştırır. Bir sonraki âyet ashabel yeminin cennette olacaklarını kesinleştiriyor.

74/MUDDESSİR-40: Fî cennât(cennâtin), yetesâelûn(yetesâelûne)
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.

36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.

36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece siz takva sahibi olursunuz.

4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, iyi işiten ve en iyi görendir.

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekî m(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).
Onlar, Allah’ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah’a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).
Ey mutmain olan nefs!

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.

89/FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.

13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).
Onlar, sabırla Rab’lerinin vechini (Zat’ını, Zat’a ulaşmayı ve Allah’ın Zat’ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.

13/RA'D-23: Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(bâbin).
Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ, irşad makamına ulaşanlar için geçerli olan, adn cennetlerinden bahsetmektedir. Adn cennetine girenler salâh makamındakilerdir. Allahû Tealâ’nın; iradesini, Kendi iradesine bağladığı, irşadla vazifelendirdiği kişiler de salihlerdir. (Sahâbe öyleydi.)
Burada bütün devirlerde adn cennetlerine girecek olanlar ve onlarla aynı soydan gelenlerin hepsinin aynı yerde oturacağı bir hayat söz konusudur.
Adn cennetlerine girenlerin zevceleri de salâha ulaştıkları taktirde, Allah’ın cennetine gireceklerdir. Allahû Tealâ tabiatıyla aynı beraberliğin orada olması için eşlere de özel yardımlarda bulunmaktadır. Çocuklar, anne baba, onların anne babaları, onların da anne babaları, atalar için de; zürriyet için de Allah’ın özel yardımı söz konusudur.
İrşad makamına ulaşanlar Allah’ın vechini (sadece Allah’a ulaşmak için değil) Allah’ın Zat’ını görmek için dileyenlerdir. Ve kim iradesini Allah’a teslim ederse o mutlaka Allah’ın vechini görür. Bu âyette, Allah’ın vechini dileyenlerden Allah’ın Zat’ını görenler, yani iradelerini de Allah’a teslim ederek Allah’ın Zat’ını görenler anlatılıyor.

2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne)
İbrâhîm de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yâkub da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz ölmeyin. Ancak Allah’a teslim olarak (ölün).” dedi.
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ’nın vasiyeti, ruh, fizik vücut, nefs olarak Allah’a verilen yeminler ile iradenin misakini içerir. Yeminler ile iradenin misaki, Kur’ân-ı Kerim’de belirtildiği şekilde ahdimizi ifade eder. Allahû Tealâ’nın vasiyetine eşdeğer olan ahdi yerine getirenleri Allahû Tealâ Âli İmrân-76’da açıklamıştır: (3/ÂLİ İMRÂN-76)
28 basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a teslim olmak 3. basamakta başlar, 28. basamağın 5. kademesinde teslimler zinciri ile sona erer. Allah’ın insanı ulaştırmak istediği hedef, talebin sahibi olmak ve Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah’a ulaşmayı dilemek 3. basamakta, kalpte belirdiği an Allahû Tealâ bunu işitir, bilir ve görür. Derhal Rahmân esmasıyla tecelliye başlar.
1. teslim: Ruhun teslimi-22. basamak
2. teslim: Fizik vücudun teslimi-25. basamak
3. teslim: Nefsin teslimi-26. basamak
4. teslim: İradenin teslimi-28 basamak / 4. kademe
Allah’a yapılan 4 teslim bir bütün olarak gerçekleştirilince gerçek anlamda Allah’a “kul” olunur. İrade de Allah’a teslim olunca 28. basamağın 5. kademesinde Allah’ın Zat’ı görülür ve kişi irşada memur ve mezun kılınır. Burası Allah’a ulaştıran yolun sonudur:

12/YÛSUF-38: Vetteba’tu millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe), mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi min şey(şey’in), zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).
Ve ben, atalarım İbrâhîm (A.S), İshak (A.S) ve Yâkub (A.S)’ın dînine tâbî oldum. Bizim, Allah’a bir şey ile şirk koşmamız olamaz. İşte bu, Allah’ın bize ve insanlara fazlındandır. Fakat insanların çoğu, şükretmezler.

28. basamağın 6. kademesinde kavim resûlleri.
28. basamağın 7. ve son kademesi olan tasarruf da sadece devrin imamına aittir:

3/ÂLİ İMRÂN-76: Belâ men evfâ bi ahdihî vettekâ fe innallâhe yuhibbul muttekîn(muttekîne)
Hayır, (öyle değil)! Kim (Allah ile olan) ahdini yerine getirir ve takva sahibi olursa, o taktirde muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.