PİR
ÜMMİ SİNAN
MÜRİDİ RAH-I AŞKA KIBLEGAHI AŞIKANDIR BU
EDEPLE GİR, GÖZÜN AÇ TÜRBE-İ ÜMMİ SİNANDIR.
Halvetiyye Tarikatı’nın Ahmediye Şubesinin Sinaniye kolu
kurucusu Pir Ümmi Sinan Enderun tahsili yapmış, ilim sahibi bir zat olmasına
rağmen gördüğü bir rüya üzerine Ümmi Mahlasını kullanmıştır. Seyyid Seyfullah
Hazretleri mürşididir.
Ümmi Sinan’ın asıl adı İbrahim olup babalarının adı
Abdurrahman’dır. Doğum yeri hakkında kesin olmamakla beraber Arnavutluk olduğu
söylenir.
Tarikat silsilesinin 31 makamda Peygamber Efendimiz
(S.A.V)’e ulaşır. Şeyhi İzzeddin Karamani Hazretleri’dir.
Eyüp Sultan’da, dört yüz yıllık bir tekke vardır. Buraya Ümmi
Sinan Dergâhı denir. İstanbul’da mevcut sayısı binlere varan tekkelerden birisi
de Ümmi Sinan Tekkesidir.
Ümmi Sinan’ın doğum tarihi bilinmiyor, fakat kaynaklar
vefat tarihi olarak 976/1568 tarihini gösteriyorlar.
Ümmi Sinan ölüm anını şöyle anlatır:
“Rüyamda gördüm, bir gemim vardı. Yelkenleri açmış,
gidiyordum. Rüzgar sakin olunca yelkenleri indirdim. Gemiyi karaya çekmek
istedim. Bir kimse gelip; ‘yelkenleri indirme kaldır, az çok rüzgar vardır. Ta ki
menzile eresin, bir ayak ileriye varasın’ dedi.
Dostları ‘Bu olaydan murad nedir? Bize de lütfeder
misiniz?’ diye sorduklarında Ümmi Sinan Hazretleri: “ Can sineye geldi, biz hayattan,
hayat bizden el çekti. Can varken sakın tevhidsiz durmayın. Nefsi rüzgar az çok
vardır. Gemiyi bir ayak ileri sürmekte kar vardır.” Der.
Bunun üzerine
dervişler sinelerine taşlar bağladılar. Ümmi Sinan Hazretleri “Ya Hay yum, Ya Kayyum” diyerek canını terk ederek fani alemden ebediyet
alemine geçtiler.
Cenaze namazı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan
Fatih Camii Şerifin’de kılınıp, halifeleri Şeyh Nasuh Efendi tarafından kendisi
için yaptırılan Eyüp Düğmeciler Mahallesi Ümmi Sinan sokaktaki dergaha
defnolundu.
513 senelik bu mekanda halen Ümmi Sinan Nasuh Efendi’nin
kan bağı olan torunları oturmaktadır. Bahçe kapısından girişte gül bahçesi, sol
da iki katlı ahşap evin haremlik kapısından girince semahanenin giriş kapısını
görürsünüz. Duaların sohbetlerin yapıldığı semehane iki katlıdır. Üst katta
kafesle kaplı kapıdan merdivenle türbeye inilir. Türbede Ümmi Sinan ile
birlikte 9 erkek, 3 hanım olmak üzere 12 kişi yatmaktadır.
ÜMMİ SİNAN
HAZRETLERİ’NİN KERAMETLERİ
Bir gün Seyyid Nizam Hazretleri, Ümmi Sinan’ın dergahına
teftişe gider. O sırada Ümmi Sinan Mülk Suresi’ni okuyordur. Seyyid Nizam, Ümmi
Sinan’ın bu okuma sırasında birkaç yanlışını bulur.
‘Bu nasıl okumaktır? Bunu rapor edeyim de görsün’ diye
düşünürken yarı uyku haline geçer. Kendini nurdan yapılmış bir kalenin dibinde
görür. Kaleden düşen muazzam taşları nurani varlıklar yakalayıp, geri yerine yerleştirmektedirler.
Seyyid Nizam Hazretleri taşlardan biri üzerine düşebilir diye heyecanla ‘bu hal
nedir?’ diye sorar. Taşları yerine koyanlardan bir tanesi: ‘Bu büyük kale Kur’ân’ı
temsil eder. Yerinden oynayan taşlar da Allah dostu Ümmi Sinan Hazretleri’nin
yaptığı yanlışlardır. Bizlerde melekleriz. Aldığımız emir üzerine bu yanlışları
tashih ediyoruz.” Deyince Seyyid Nizam Hazretleri hemen kendine gelir. Bu zatın gönlü çok
büyükmüş diye düşünür. Tam ayrılacak iken Ümmi Sinan Seyyid: ‘Sakın bizi rapor
etmeye kalkma! Bizim yanlışlarımızı düzeltirler.’ der.
***
Ümmi Sinan Hazretleri’nin baş halifesi Şeyh Nasuh Efendi her
pazar dergaha gider, her gidişinde de oradan bir toprak alır. Eyüp’te ki kendi dergahına
getirirmiş. Ümmi Sinan Hazretleri bu davranışı gülerek karşılar: ‘Geldi yine
bizim toprak hırsızı…’ dermiş.
Ümmi Sinan Hazretleri’ne Emr-i Hak vaki olup Fatih Camiisi’nde
cenaze namazı kılındıktan sonra, kendi dergahına götürülürken dostları tabutta
bir direnme ve yönlendirme hissetmişler. O yönlendirme onları Şeyh Nasuh Efendi’nin
Eyüp’te ki dergahına götürmüş. Bir de bakmışlar ki; Nasuh Efendi bir mezar
hazırlamış ve ‘Gel Şeyhim gel!’ diye tespihini çekiyor. Büyük evliya Ümmi Sinan
Hazretleri hemen oraya gömülmüş.
***
Ümmi Sinan ile hiç anlaşamayan Şeyhül İslâm Ebussud Efendi bir
gün Ümmi Sinan’a: “Senin cenaze namazını papaz kıldıracaktır.” demiş. Ümmi
Sinan da “O’na şüphe yok. Benim de imanıma göre benim cenaze namazımı muhakkak
papaz kıldıracaktır” diye cevap vermiş.
Ümmi Sinan’ın son
günlerinde başında duran dostlarına: “Bana Hakk’ın emri vaki olunca hemen
kefenleyin, tabutumu hiçbir şeyle örtmeyin ve o şekilde musalla taşına getirin.
Cenaze namazım kılındıktan sonra hemen hiç kimseyi beklemeden tabutumu örtün,
süsleyin, tacımı giydirin ve beni götürüp, bu kalıp aleminin vatan-ı aslısi
olan toprağa gizleyin” demiş.
Ümmi Sinan bu alemden mânâ alemine geçtiği zaman vasiyetini
yerini getirerek çıplak tabutla musalla taşına götürmüşler.
Aynı gün Kanuni Sultan Süleyman’ın kerimesi de vefat etmiş ve
o da musalla taşına getirilmiştir.
Dönemin Şeyhül İslâmı Ebussud Efendi namazı kıldıracağı
sırada yan tarafta çıplak bir tabutun olduğunu görür. Önce erkeğin cenaze
namazını kıldırır. Namaz kılınır kılınmaz hemen müritler tabutun üstünü
süsleyip, tacını giydirirler. Şeyhi İslâm gözü ucu ile bu hale bakar ve şaşırır.
Selam verir vermez ‘Bu cenaze kimin cenazesidir?’diye sorar.
‘Efendim sizler baki, Ümmi Sinan Hazretleri Hakk’a yürüdü.’cevabını
alınca Şeyhül İslâm Efendi sakalını tutarak; ‘Hey koca Sinan hey… En nihayet
bizi papaz da yaptın öyle gittin. Kıymetini bilemedik…’ diyerek gözleri yaşlı
Fatiha Suresini okur.
***
Ümmi Sinan Hazretleri fazilet sahibi evlatlara sahip olduğu
gibi üçyüzden fazla da halife yetiştirmiştir. Onun sedasının Rumeli ve Anadolu’da
yayılmasına ve günümüze kadar gelmesine vesile olmuşlardır.
Ümmi Sinan fukara babası, kamil bir insandır. Cömerttir, kanaatkardır.
Halimdir, haram yememiştir. İlmi ile amel etmiş, ilmini isteyenlere menfaatsiz
vermiştir. Ağzı ile gönlü bir olmuştur. Bu dünyanın ağır bir imtihan olduğunu
ilahileri ile anlatmaya çalışmıştır.
“Kendini bilen Rabbini bilir. Eğer kendini bilirsen sen de
Rabbini bileceksin. Kendini bilmeden, tanımadan kimseyi tanıyamazsın. Önemli
olan kendi gerçeğini, acziyetini tanımaktır.
Zulmet kapısının
dedikodu ile açılamayacağı gün ibadet günüdür, sohbet günüdür” diyerek, günlerimizi yani sayılı nefeslerimizi
gafletle geçirmemizi söylemiştir.
O marifet denizinde inci arayıp bulan ve gelecek kuşaklara
inciler armağan eden büyüklerimizdendir.
Mürşidlerin en güzeli Sevgili Peygamber Efendimiz (S.A.V),
yemeklerin en güzeli Takva yemeğidir. Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın
kaynağı da ariflerin kalbidir.
DESTUR
Mürşidi
kamil yüzünden vechine kıldım nazar
Kisveti
izzet denilen başıma devlet budur.
Kim
tecelli kim teselli çok temana kıldılar
Çün
bize derdin müyesser eyledin sohbet budur.
Ayırma
doğru yolundan giderme zikri dilimden
Verdiğin
kudret elimden mahluka nevalim hakkı
Gelin
olalım bile bülbül olalım güle
Allah
diyelim hele görelim neyler Allah
Bekleyelim
kapusun yıkmayalım yapısın
Zikredelim
Hu ismin görelim neyler Allah
Sır
ile aşkın için de dostu nihan bulmuşum
Hakka
vasıl olmağa gizli yolum aşktır benim.
Sanma
ki dost bayramına kurban ederler her canı
Dosta
yarar canın olup serdar olursan gelberu
Her
kim ki ister yarını bıraksın elden varını
Gören
dostun didarını bugün Fena fi-llah olur
Eren
fakrın tamamına kanar vuslatın camına
Fenafillah
makamına ulaşan mahv-u ilah olur
6/EN'ÂM-127: Lehum
dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Rab’lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.
Rab’lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.
3/ÂLİ
İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel
kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel
en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL
MEÂB(meâbi).
İnsanlara,
"kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma
atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı
düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve
Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır.
Aciz
kaldım ben bu nefsin elinden
Bu
dünyanın şöhretine doyamaz.
Bak şu adem oğlanın
halini
Varıp
tutmaz bir mürşidin elini
5/MÂİDE-35: Yâ
eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî
leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû
olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva
sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin.
Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
3/ÂLİ
İMRÂN-190: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le
âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbı).
Muhakkak
ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl
elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.
Bilen
sensin ilme-l yakin gören sensin aynel-yakin
Bulan
sensin hakka-l yakin bahr-ı zatın ya Rabbena
3/ÂLİ
İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve
yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ
bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar
(ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken,
otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin
yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen
bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin
azabından koru.
Çok
şükürler olsun gani Mevlaya yok iken var etdi elhamdülillah
Münker
sıfatında komadı bizi ehl-i ikrar etdi elhamdülillah
Münkirler
kaldı inkar ilinde, müminler irşad oldu ikrar ilin de
Canım
kurban olsun şeyhim yolunda derde timar etdi elhamdülillah
Hak
teala müminin kalbi nazargahım dedi
Padişahın
beytine sen de boynunu koydun gönül.
Enbiyanın
evliyanın menzilinden al haber
Canımız
ber dar-ı Haktır olmuşuz mestani Hu
Nefs
elinden avareyim hırs elinden biçareyim
Gayri
kime yalvarayım al gönlümü senden yana
Aşkına
yoldaş olmağa derdine dildaş olmağa
Sırrına
haldaş olmağa al gönlümü senden yana
Ben
bu aşka düşmüşüm yanıben tutuşmuşum
Derd
odunda pişmişim adı sanı neylerim.
Gelin
Allah diyelim görelim neyler ALLAH
Zikre
daim olalım görelim neyler ALLAH
Hak
diyelim hepsin yıkmayalım yapısın
Bekleyelim
kapısın görelim neyler ALLAH
Göster
cemalini bize görelim
Ayağın
tozuna yüzler sürelim.
Medet
ALLAH sana sundum elimi
Bizi
ol can Muhammed’den ayırma
Bölük
bölük divanına varınca
Bizi
ol dost Muhammed en ayırma
Pirimizin
himmeti yoldan ayırmasın
Meleklerin
gelip haber sormasın.
Aciz
kaldım ben be nefsin elinden
Bu
dünyanın şöhretine doyulmaz Ya HU
Bak
şu adem oğlanın halini
Varup
tutmaz bir mürşidin elini
Kazanır
kazanır dünya malını
Ele
nasip olur kendi yiyemez.
Ey
Allahım sana döndüm özümü
Didarında
kara etme yüzümü
Aç
gözün birden uyan sen ey gönül gel ey gönül
Muhabbet
rengine boyan sen ey gönül gel ey gönül
Aldanma
nefsin eline yapış bir Mürşid eline
İresin
ol dost iline sen ey gönül gel ey gönül
Tevhide
döndür sözünü dergaha döndür yüzünü
Pak
eyleyu gör özünü sen ey gönül gel ey gönül
Ümmi
Sinan eder sana budur sözüm önden sana
Çevir
yönün Haktan yana sen ey gönül gel ey gönül
Halk
ile dışı Hak ile işi
Top
edip başı yola girendir.
Ne
gelse başa yemez endişe
Tevekkül
hakka kılıp durandır.
Mevlam
aşkın meydanına yanmaya geldik yanmaya
İçip
aşkın şarabını kanmağa geldik kanmağa
Seyrimde bir şehre vardım
Seyrimde
bir şehre vardım gördüm sarayı güldür gül
Başında
tacı tahtı bağı ,divarı güldür gül
Kurusu
güldür, yaşı güldür yaprağı güldür taşı gül
Bahçesinin
için deki servi çınarı güldür gül
Gül
alırlar gül satarlar. Gülden terazi tutarlar.
Gül
ile biterler. Çarşı pazarı güldür gül
Gülden
değirmeni yürür yine gülden gül öğüdür.
Akan
suyu dönen çarhı bend-i pınarı güldür gül
ÜMMİ
SİNAN gel vasfeyle gül ile bülbül halini
Yine
bu şeyda bülbülün ah ile zarı güldür gül
Seyrimde bir şehre vardım (tamamı)
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanımın tacı tahtı
Bağı divanı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül
Toprağı güldür,taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Has bahçesinin içinde
Selvi çınarı güldür gül
Gülden değirmen döndürür
Anın ile gül öğütür
Akar arkı, döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâra karşı
Hârı, eshâr-ı güldür gül
Gülden kurulmuş bir çadır
İçinde nimeti hazır
Kapıcısı İlyas Hızır
Nârı şarâb-ı güldür gül
Ummi Sinan gel vasfeyle
Gül ile Bülbül devrini
Meğer şu garip bülbülün
Ahu figanı güldür gül.
Erenlerin Sohbeti
Erenlerin sohbeti
Ele giresi değil
İkrar ile girenler
Mahrum kalası değil
İkrar gerek bir ere
Göz açıp didar göre
Sarraf gerek cevhere
Nadan bilesi değil
Bir pınarın başına
Bir testiyi koysalar
Kırk yıl orda kalırsa
Kendi dolası değil
Ümmi Sinan yol ayan
Oluptur belli beyan
Dervişlik yolu heman
Tacı hırkası değil.
Acep hayran oldum
Acep hayran oldum aşka uyalıdan
Yanıp üryan oldum aşka uyalıdan
Kimi der deli kimi der uslu
Halka seyran oldum aşka uyalıdan
İlmi hikmet ile doldu vücudum
Ani irfan oldum aşka uyalıdan.
Sinan-ı Ümmi’de kalmadı hiç gam
Özge sultan oldum aşka uyalıdan
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanımın tacı tahtı
Bağı divanı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül
Toprağı güldür,taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Has bahçesinin içinde
Selvi çınarı güldür gül
Gülden değirmen döndürür
Anın ile gül öğütür
Akar arkı, döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâra karşı
Hârı, eshâr-ı güldür gül
Gülden kurulmuş bir çadır
İçinde nimeti hazır
Kapıcısı İlyas Hızır
Nârı şarâb-ı güldür gül
Ummi Sinan gel vasfeyle
Gül ile Bülbül devrini
Meğer şu garip bülbülün
Ahu figanı güldür gül.
Erenlerin Sohbeti
Erenlerin sohbeti
Ele giresi değil
İkrar ile girenler
Mahrum kalası değil
İkrar gerek bir ere
Göz açıp didar göre
Sarraf gerek cevhere
Nadan bilesi değil
Bir pınarın başına
Bir testiyi koysalar
Kırk yıl orda kalırsa
Kendi dolası değil
Ümmi Sinan yol ayan
Oluptur belli beyan
Dervişlik yolu heman
Tacı hırkası değil.
Acep hayran oldum
Acep hayran oldum aşka uyalıdan
Yanıp üryan oldum aşka uyalıdan
Kimi der deli kimi der uslu
Halka seyran oldum aşka uyalıdan
İlmi hikmet ile doldu vücudum
Ani irfan oldum aşka uyalıdan.
Sinan-ı Ümmi’de kalmadı hiç gam
Özge sultan oldum aşka uyalıdan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.