27 Mart 2019 Çarşamba

YEMİNLERİMİZİ KENDİ KENDİMİZE GERÇEKLEŞTİREBİLİR MİYİZ?

YEMİNLERİMİZİ KENDİ KENDİMİZE GERÇEKLEŞTİREBİLİR MİYİZ?

Bu farzların yerine getirilmesi söz konusu. Bir insanın kendi başına bu farzları yerine getiremediğini görüyoruz. Nisa Suresinin 49. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

4/NİSÂ-49: E lem tera ilâllezîne yuzekkûne enfusehum. Belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).
Kendi nefslerini temize çıkaranları (tezkiye ettiklerini söyleyenleri) görmedin mi? Hayır (öyle değil). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar. 


Nasıl? Birilerini tezkiye etmekle vazifeli kılar. Onlar da tezkiyeyi tamamlarlar. Yani kendi kendimize nefsimizi tezkiye edemiyoruz ve yeminimizi yerine getiremiyoruz.

Ruhumuzu Allah'a kendi başımıza ulaştırabilir miyiz? Biz ölmeden evvel Allah'a verdiğimiz ruhumuzun yeminini, misakini yerine getirebilir miyiz? Rahman Suresinin 33. âyet-i kerimesi, bunun mümkün olmadığını söylüyor. Diyor ki Allahû Tealâ:

55/RAHMÂN-33: Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin).
Ey insan ve cin topluluğu! Semaların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir sultan (bir mürşid) olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız).


"Allah'ın, sizin için tayin ettiği bir sultan olmadıkça, bir mürşid olmadıkça hiç bir zaman bunu başaramazsınız." diyor Allahû Tealâ. Yani kendi kendimize ruhumuzu Allah'a ulaştıramıyoruz. Misakimizi gerçekleştiremiyoruz.

Ya fizik vücudumuzun Allah'a kul olması. Kendi başımıza onu da gerçekleştiremiyoruz. Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ diyor ki:

16/NAHL-36: Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâletu, fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).


"Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye." 

Öyleyse kendi kendimize: 

* Şeytana kul olmaktan kurtulamıyoruz. 
* Ruhumuzu Allah'a ulaştıramıyoruz. 
* Fizik vücudumuzu Allah'a kul edemiyoruz. 

Mutlaka Allah'ın mürşidine ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.