SEVGİ I
Allah
ile olan ilişkilerinizde kazandığınız dereceler kaybettiğiniz dereceleri
aşmalıdır ki cennete girebilesiniz. Kimin kaybettiği dereceler kazandıklarından
daha fazlaysa, o insanların gidecekleri yer cehennemdir.
İnsanları
sevmelisiniz ki; onlardan sevgi hasılatını toplayıp geri alabilesiniz. Siz
onları sevmedikçe onların sizi sevmelerini beklememelisiniz. Böyle bir şeye
zaten hakkınız yoktur. Üstelik eşyanın tabiatına uygun olan da sevmeyen bir
insanın sevilmesi olamaz. Kalp, kalbe karşıdır. Kalp, kalbi aydınlatır ya da kalp,
kalbi karartır. Karşılıklı ilişkilerde sevgiyle parlayan, sevgisini her
vesileyle ispat eden bir insanı, karşı taraf sevememezlik edemez. Her sevgi
hareketi, beraberinde karşısındakinden bir beğeniyi getirir.
Sevgiyi
en güzel boyutlarda yaşamalısınız. Her zaman atalarımızın söylediği "Ne
ekersen onu biçersin." sözünü değerlendirmelisiniz. Sevgi ekerseniz sevgi
toplarsınız, nefret ekerseniz nefret toplarsınız.
Başkalarının
sizi sevmesini, sevmek için bir bekleme vasıtası yapmayın. Siz sevin; o zaman
onların da sizi seveceğini göreceksiniz. "O beni sevsin de, ben de onu
seveyim." sözü şeytanın bütün insanları düşürdüğü en korkunç tuzaktır. Bu
tuzağa dikkatle bakın. İblis uyumaz. İblis etrafınızda her an bulunan
şeytanların elebaşıdır ve bütün şeytanlara yalnız kötülüğü emreder. Bütün
gayretiyle bütün insanları mutsuz etmeye çalışır. Hedefi, bu dünyada insanların
mutsuz olması ve kıyâmetten sonra bütün insanların kendisiyle beraber cehenneme
girmesidir. Şeytanın bu oyununu bozmak mecburiyetindesiniz. Ancak iradenizi
kullanabildiğiniz, başkalarına iyi davrandığınız taktirde kurtuluşa ulaşırsınız.
Kurtuluş cehennemden kurtuluştur. Kurtuluş bu dünyada mutsuzluktan kurtuluştur.
İkisi de sizin insanları sevmenize bağlıdır.
Sizi
sevenleri sevmek tabiî bir olaydır. Severlerse siz de onları seversiniz. Ama
Allahû Tealâ'nın emri sizi sevmeyenleri de sevmektir. Eğer sizi sevmeyenleri
sevebilirseniz, Allah için severseniz, insan olmanın temel vasfına ulaşmış
olursunuz. Kim kendisini sevmeyenleri
sevebilirse, o sevgiyi kendisinden bir sevgi sanmasın. O sevgi, o kişinin gayreti
üzerine Allah'ın verdiği sevgidir. Çünkü kişinin nefsi, nefsindeki afetler,
kendisini sevmeyen bir insanı asla sevmek istemeyecektir. Kim o afetleri
yenerek kendisini sevmeyen bir insanı da sevmeyi başarırsa, bu Allah'ın o
kişiye yardımıdır. Sevgiyi Allah vücuda getirmiştir. Allahû Tealâ, sevdiği
kullarını başkalarını sevmek gibi bir meziyet dairesinin içine alır. Başkaları
o insanları sevmeseler de o insanlar, o başkalarını severler.
Nefret
ettiğiniz sürece hep şeytanın emrinde birisiniz, mutlu olmanız hiçbir zaman
mümkün değildir. Hiç kimse şeytanla mutlu olamaz. Ama severseniz Allah ile
birliktesiniz, mutluluğun kapısını açmışsınız, kapıdasınız. Sevgi kapısından
mutluluğa girilir. Başka bir kapı yok. Her güzellik sevgiyle başlar. Sevgi aşka
dönüşür ve aşkın daha ötesine geçilir, hayran olunur.
Sevmekte
bir güzellik vardır. Seven kişi mutludur. Neden hayran olmak sevginin ötesinde
bir şeydir? Çünkü hayran olunan taklit edilir. Kişi hayran olduğu insan gibi
davranmak ister, onu taklit eder. Bu ise güzelliğin ta kendisidir. Bir insanın
sevmesi, daha çok sevmesi, daha çok sevmesi, dikkat edin, âşık olmasını ifade
eder. Aşkın daha üstü hayranlıktır. Hiç kimse sevmeden âşık olamaz, âşık
olmadan hayran olamaz.
Sevmek, sevmeyi yaşamak fiilidir. İnsan bunu anlatırken bile onun güzelliğini yaşar. Kim bilir belki şu anda sevmeyi bilmeyen bir insan daha, belki birçok insan daha sevmeyi öğreniyor, sevmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğreniyor…
Sevmek, sevmeyi yaşamak fiilidir. İnsan bunu anlatırken bile onun güzelliğini yaşar. Kim bilir belki şu anda sevmeyi bilmeyen bir insan daha, belki birçok insan daha sevmeyi öğreniyor, sevmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğreniyor…
Bir insan
sevmeyi öğrenirse aklına yatar. Aklına yatarsa kalbine yatar. Kalbine yatarsa o
hedef tatbik sahası olur.
İnsanları
sevmek mutluluğun temelidir. Sevgisiz bir mutluluk hiçbir şekilde oluşamaz.
Sevgisiz bir hayat, nefretle geçen bir hayattır. Nefrete varan bir dizayn
içinde insanlar sevilmez. Nefret eden insanların, daha az sevdikleri, daha az
sevdikleri, daha az sevdikleri ve neticede nefret ettikleri insanları vardır.
Seven kişi içinse daha çok sevdikleri, daha çok sevdikleri, hayran oldukları
insanlar söz konusudur. Sevgisizliğin sonu nefrete, sevginin sonu hayranlığa
götürür. Sevgisizliğin sonu mutsuzluğa, sevginin sonu mutluluğa götürür. Allahû
Tealâ herkesin mutlu olmasını ister. Kur'ân-ı Kerim, A'dan Z'ye kadar bütün
insanlara mutluluk temrinlerini verir.
Can
cana olmak sevmenin bir açıklamasıdır. Bir kalp ayna gibi nur içindeyse, bir
ayna güneşin ışıklarını nasıl yansıtırsa, o kalp de sevgi nurlarını öyle
yansıtır. Seven kişi, her halinden belli olur. Seven kişi sevdiğine kötü
davranamaz, onun kötü taraflarını negatif istikamette yorumlamamaya çalışır. Muhakkak
ki etrafınızdaki insanların hepsi sevmeyi bilenler değildir. Bu eşyanın
tabiatına uygun bir sonuçtur. Herkes Allah'a ulaşan yolun farklı bir noktasındadır,
her an bu nokta değişir.
Bir insan ya Allah yolunda devamlı terakki eder (ilerler), yükselir; mutluluğu giderek artar ya da şeytanın yolunda devamlı daha kötü, daha kötü, daha kötü bir insan olur. Başkalarına kötü davranan bir insana çevresindekiler de kötü davranır. O kişi mutsuz, huzursuz, sıkıntılı, öfkeli, her an patlamaya hazır bir yanardağ gibidir. Her an yaptığı kötülüklerin hesabını başka başka kişilere öder. Bu durum onun intikam hislerini daha çok tahrik eder ve insanlardan intikam alır. Her intikam yeni bir kötülüğün işlenmesidir. Buda arkasından huzursuzluğu davet eder.
Bir insan ya Allah yolunda devamlı terakki eder (ilerler), yükselir; mutluluğu giderek artar ya da şeytanın yolunda devamlı daha kötü, daha kötü, daha kötü bir insan olur. Başkalarına kötü davranan bir insana çevresindekiler de kötü davranır. O kişi mutsuz, huzursuz, sıkıntılı, öfkeli, her an patlamaya hazır bir yanardağ gibidir. Her an yaptığı kötülüklerin hesabını başka başka kişilere öder. Bu durum onun intikam hislerini daha çok tahrik eder ve insanlardan intikam alır. Her intikam yeni bir kötülüğün işlenmesidir. Buda arkasından huzursuzluğu davet eder.
Yapılan
her iyilik, o iyiliği yapanın daha fazla mutlu olmasını temin ettiği gibi,
kendisine iyilik yapılan kişi de bu iyilikten mutluluk duyar. İhtiyacı olan bir
şeyi birisine vermeniz, ona teslim etmeniz halinde o kişi mutluluk duyar. Çünkü
bir ihtiyacı giderilmiştir. İşte bunu yapan, onun ihtiyacını gideren kişi o
parayı verdikten sonra mutlu olur. Veren el daima alan elden üstündür.
Veren
elin sahibi her zaman mutludur, hep verir.
Büyük bir hakikati keşfetmiştir. Allahû
Tealâ belki o noktada o kişinin nefsanî bir tarafı varsa onu da tedavi
etmektedir. Kim başkasına karşılıksız bir şeyler verirse hayretle şunu
görecektir; Allahû Tealâ verdiğinden çok daha fazlasını o kişiye hiç beklemediği
yerlerden tekrar iade eder.
Allah'ın
kanunu: “Kim başkaları için yaşar, hayatını başkalarına adar, onlar için var
olur, yaşantısını başka insanların mutluluğuna adarsa” o, dünyadaki en mutlu insanlardan biri olur. O
sadece başkalarını mutlu etmeye çalışır ama aslında mutlu olan, mutluluğu bütün
boyutlarda yaşayan kendisi olur. Çünkü huzursuzluk duyabileceği bir olaya asla
sebebiyet vermez. O hep başkalarını sever, her an başkalarına bir güzel
davranışta bulunabilmek ihtiyacının sahibidir. Elindekini ihtiyaç sahiplerine verir.
Onun için vermek bir mutluluktur. Kişi başkalarına verdiğinde Allahû Tealâ'nın
çok daha fazlasını kendisine verdiğini gördüğü zaman, Allah'a olan sevgisi
hayranlığa dönüşür. Daha çok verir, Allahû Tealâ da ona daha çoğa göre çok
verir. Böylece bitmeyen tükenmeyen bir verişin karşılığı, bitmeyen tükenmeyen
ve verdiğinin kat katını Allahû Tealâ'nın kendisine geri vermesidir.
Her
güzellik başka bir güzellikle noktalanır. Her çirkinliğin arkasında ise
Allah'ın sadece cezası vardır.
Allah'ın
size verdiklerini aslında başkaları için kullanmanız lâzımgeldiğini idrak ederseniz,
o zaman Allahû Tealâ'nın size ne kadar büyük bir mutluluk verdiğini
yaşayacaksınız. Belki o zaman siz de “Herşey çok mu güzel yoksa bana mı öyle
geliyor?” diyeceksiniz.
Bu
düşüncelerin tam tersini düşünen bir insana: "Elindekini ver, başka
insanları mutlu et. Ne kaybedersin ver?" denildiği zaman: "Ne mi
kaybederim? Elimdeki parayı kaybederim. Ben onu kendi ihtiyacıma harcayacakken
gidip başkasına verirsem kendim açıkta kalırım." şeklinde bir cevap
verecektir. Biz de diyoruz ki: “Kalmazsınız! Allahû Tealâ'nın hiç beklemediğiniz
yerlerden size para gönderdiğini göreceksiniz. Neden denemiyorsunuz? Bir
deneyin. Yaşadığınız zaman belki inanamayacaksınız ama bir defa daha deneyin,
aynı şeyi göreceksiniz. Allahû Tealâ'nın size aynen ve kat kat geri verdiğini
göreceksiniz. Nereden geldiğini anlamayacaksınız ama gelecektir.”
Eğer
geri almak kaydıyla değil de karşılıksız veriyorsanız, Allahû Tealâ onun
karşılığını kat kat öder.
Sevgili kardeşlerimiz, mutluluk kapınızı çalıyor. Hadi açın kapıları! İnsanlara onların
ihtiyacı olan şeyleri verin. Verin ki; Allahû Tealâ da size kat kat versin.
Allah
hepinizden razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.