CENNET 7.6.7.
ü
6-Kavim resûlleri
Adn Cennetleri’nin 6. bölümüne girecek olanlar, kavim
resûlleridir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
6/EN'ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne
illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun
aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri “uyarıcılar ve
müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur
(Allah'a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi
yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.
Burada sözü edilenler (mahzun olmayanlar), kendilerine
gönderilen resûllere tâbî oldukları için, itaat ettikleri için mahzun olmazlar.
Burada söz konusu olan resûllerin hepsi 6. kat cennete girerler. Allahû Tealâ
buyuruyor ki:
14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min
resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve
yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu
kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan
etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah'a ulaşmayı
dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyenleri)
hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir.
Allahû Tealâ her kavimde, kendi kavminin lisanıyla
resûller beas eder. Bütün resûller için mutlak olarak Adn Cennetleri söz
konusudur.
16/NAHL-35: Ve kâlellezîne eşrekû
lev şâallâhu mâ abednâ min dûnihî min şey’in nahnu ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ
min dûnihi min şey’(şey’in), kezâlike fe alellezîne min kablihim, fe hel aler
rusuli illel belâgul mubîn(mubînu).
Şirk koşanlar: “Eğer Allah
dileseydi, biz O'ndan başka bir şeye kul olmazdık. Ve babalarımız da (kul)
olmazdı. Ve O'ndan (O'nun emrinden) başka bir şeyi haram kılmazdık.” dediler.
Onlardan öncekiler de böyle yaptı. Artık resûllerin üzerinde apaçık tebliğden
başka (bir sorumluluk) var mı?
Bu resûller için girilecek cennet, Adn cennetlerinin
6. katıdır. Allahû Tealâ Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesinde konuya açıklık
getiriyor:
16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî
kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men
hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı
fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin
(milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli
kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan
ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir
kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete
erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık
yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın
(görün).
Nahl-36’da Allahû Tealâ bütün ümmetlerin içinde resûl
beas ettiğini ifade etmektedir. Bu resûllerin hepsinin gidecekleri yer, mutlaka
Allah’ın Adn cennetidir; Adn Cenneti’nin 6. bölümüdür. Allahû Tealâ’nın
dizaynında Allah’a göre insanlar daha kıymetli oldukça Adn Cennetleri’nin daha
üst bölümlerine gidiyorlar
ü
7- Devrin imamları
Adn Cennetinin en üst bölümü devrin imamlarına aittir. 1. kapıdan girilir; orası devrin imamlarından velî
resûller içindir. Oradan içerde ikinci bir kapıyla bir bölüme daha girilir;
orası nebî resûller içindir. Cennetlerin en üst makamı nebî resûllerin olduğu
kısımdır. Devrin imamları bilindiği gibi nebî resûllerden olur. Onlar asalaten
bu görevi yaparlar Nebî resûller uzun aralıklarla gelirler. Peygamber Efendimiz
(S.A.V), Hz. İsa’dan (kendisinden evvelki nebîden) 600 sene sonra nebî olarak
gönderilmiştir ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra kıyâmete kadar nebî resûl
yani peygamber gelmeyecektir; gelmesi mümkün değildir. Peygamber Efendimiz
(S.A.V) Son Peygamber Resûl’dür. Kıyâmete kadar devrin imamları hep
bulunacaklardır. Çünkü mutlaka Allah’ın katında huzur namazı kılınacaktır. Onun
başındaki imam, mutlaka hayatta olan birisi olmak mecburiyetindedir. Bu sebeple
kıyâmete kadar devrin imamları, velî resûller olarak var olacaklardır. Devrin
imamları olan nebî resûller için Allahû Tealâ buyuruyor ki:
2/BAKARA-124: Ve izibtelâ ibrâhîme
rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi
imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn(zâlimîne).
Ve İbrâhîm'i Rabbi kelimelerle
imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu:
“Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm a.s): “Benim
zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim ahdime (imamlık ve
önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zâlimler nail olamaz.” buyurdu.
Allahû Tealâ Bakara-124’de peygamber yani nebî olan huzur
namazının imamlarından bahsetmektedir.
ü
7- (a) Devrin imamları velî resûller
Secde Suresinin 24. âyet-i
kerimesinde nebî olmayan velî resûller ifade edilmektedir.
32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum
eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete
erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn
seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
Allahû Tealâ burada, “Onları” demiyor, “Onlardan”
diyor. “Sabrın sahibi olmalarından dolayı âyetlerimizi, yakîn hasıl etmeleri
sebebiyle imamlar kıldık.” diyor. Secde-24’de bahsedilenler velî resûl olarak
devrin imamlığını yapanlardır.
Furkân
Suresi 74-75-76. âyet-i kerimelerde Allahû Tealâ şunları söylüyor:
25/FURKÂN-74: Vellezîne yekûlûne
rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrete a’yunin vec’alnâ lil
muttekîne imâmâ(imâmen).
Ve onlar: “Rabbimiz, eşlerimizden ve
zürriyyetimizden bize göz aydınlığı bağışla ve bizi muttakilere (takva
sahiplerine) imam kıl.” derler.
25/FURKÂN-75: Ulâike yuczevnel
gurfete bi mâ saberû ve yulekkavne fîhâ tahiyyeten ve selâmâ(selâmen).
İşte onlar, sabırlarından dolayı,
(cennette) yüksek makamlarla mükâfatlandırılırlar. Ve orada tahiyyet (selâmet
dilekleriyle) ve selâmla karşılanırlar.
25/FURKÂN-76: Hâlidîne fîhâ,
hasunet mustekarren ve mukâmâ(mukâmen).
Orada ebedî kalıcılardır. Ne güzel
bir karargâh ve ne güzel ikâmet yeridir.
Furkân Suresinin 74, 75 ve 76. âyetleri ve Secde
Suresinin 24. âyet-i kerimesinde, devrin imamı olan velî resuller ifade
edilmektedir.
ü
7. (b) Devrin imamları nebî resûller
Aşağıdaki ayetlerde Allahû Tealâ devrin imamı olan
nebî resûllerden bahsetmektedir.
2/BAKARA-124:
Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî
câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz
zâlimîn(zâlimîne).
Ve
İbrâhîm'i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da
(Allah şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.”
(İbrâhîm a.s): “Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim
ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zâlimler nail
olamaz.” buyurdu.
21/ENBİYÂ-51: Ve lekad âteynâ
ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn(âlimîne).
Ve andolsun ki daha önce İbrâhîm
(A.S)'a rüşdünü (irşad yetkisini) verdik. Ve Biz, onu (irşada ehil olduğunu)
bilenlerdik.
Bu sahip olduğu rüşd hüviyeti, onun ait olduğu cennet makamını belirleyen müessesedir.
38/SÂD-45: Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme
ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri).
Ve güç ve basiret sahibi olan
kullarımız İbrâhîm (A.S)'ı, İshak (A.S)'ı ve Yâkub (A.S)'ı zikret.
38/SÂD-46: İnnâ ahlasnâhum bi
hâlisatin zikred dâr(dâri).
Muhakkak ki Biz, onları (ahiret)
yurdunu zikreden halis (kullar) olarak ihlâs sahibi kıldık.
38/SÂD-47: Ve innehum ındenâ le
minel mustafeynel ahyâr(ahyâri).
Ve muhakkak ki onlar, katımızda,
gerçekten "hayırlılardan ve seçilmişlerden"dir.
38/SÂD-48: Vezkur ismâîle velyesea
ve zel kifl(kifli), ve kullun minel ahyâr(ahyâri).
Ve İsmail (A.S)'ı ve İlyas (A.S)'ı
ve Zülkifli (A.S)'ı da zikret. Hepsi hayırlı olanlardandır.
21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten
yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez
zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne).
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah'a
ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât
vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
38/SÂD-49: Hâzâ zikr(zikrun), ve
inne lil muttekîne le husne meâb(meâbin).
Bu (Kur'ân-ı Kerim), bir Zikir'dir.
Ve muhakkak ki muttakiler (takva sahipleri) için sığınakların en güzeli
(Allah'ın Zat'ı) vardır.
38/SÂD-50: Cennâti adnin
mufettehaten le humul ebvâb(ebvâbu).
Kapıları onlara açılmış olan adn
cennetleri vardır.
Burada Allahû Tealâ devrin imamları olan peygamber
resûllerden bahsetmektedir. Âyet-i kerimelerde ifade edilen bütün nebîler, nebî
resûl olarak huzur namazının imamlığını hayatta oldukları sürece deruhte
etmişlerdir. Tabiatıyla Adn cennetinin peygamberlere mahsus olan bölümünü ihata
etmişlerdir; orada yerleşeceklerdir. Kıyâmetten sonraki yerleri, makamların en
üstü olan nebî resûllerin cennetidir. Görülmektedir ki; 7 kat Adn Cennetleri
söz konusu ve bu 7 kat Adn Cennetlerinin, 7. katı 2 tane bölümden oluşmaktadır.
Adn Cennetlerinin 7. katı 2 bölümden oluştuğu cihetle Adn cennetlerinde 7 kat var
ama 8 tane de kapı vardır. Yani 7. kapıdan girildikten sonra bir kapı daha vardır.
Devrin imamlarının peygamber olanlarının yeri, en son girilen, başkalarının
girmeyeceği bir özellik taşıyan bir kesimdedir. 7. bölümün iç içe 2 tane kapısı
olduğu için o cennetlerin herbirini gören Yunus Emre: “8 cennetin kapısı”
ifadesini kullanmaktadır. 8. kapı nebî resûllere yani peygamberlere aittir.
Allah’a ulaşmayı dileyen herkes, Allah’ın cennetine
mutlaka girer. Kişi Allah’a ulaşmayı dilemişse o kişi mutlaka cehennemden
kurtulmuştur. Konunun sonunda cennetleri bir kez daha tekrar ettiğimizde 7 kat
cennet vardır. Bunlar:
1.Cennetin Âliyye,
2.Cennetin Firdevs,
3.Cennetin Huld,
4.Cennetin Gurafa,
5.Cennetin Meva,
6.Cennetin Naîm,
7.Cennetin Adn.
Adn Cenneti de kendi içinde 7 bölüme ayrılır ve Adn Cennetleri’ne
girecek olanlar şu şekilde sıralanırlar:
1-Salihler
2-Sıddıklar
3-Şehitler
4-İradesini teslim edenler
5-Mürşidler
6-Kavim resûlleri
7- a) Devrin imamları velî resûller
b) Devrin imamları
nebî resûller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.