29 Eylül 2017 Cuma

BİRR III

BİRR III

Allahû Tealâ ebrarın kader hücrelerini illiyyine koymuştur. 7. gök katına çıktığınız zaman altın kapıdan geçtiğinizde üst kata çıkacak kapı bulamazsınız. Tavandan geçileceğini öğrenene kadar da orada beklemek mecburiyetindesiniz ve sonra tavandan geçilebileceğini görürsünüz. Tavan geçirgendir, durumunu hiç değiştirmez ama ruhlar oradan rahatça yukarıya çıkarlar. Çıktıkları zaman sol tarafları bir duvarla kaplıdır. Bu duvar sıvasızdır, taştan oluşan bir duvardır. Sağa döndükleri zaman kader hücrelerini görürler.
Allahû Tealâ’nın, Mutaffifîn-18’de: “ebrar olanların kitapları” olarak ifade ettiği” hayat filmleri illiyyindedir. Yan yana duran insan ruhlarının her birinin kader hücreleri yani o günden sonraki yaşayacakları günlerin nasıl yaşanacağı orada, o filmlerin her birinde bellidir. Bu dünya hayatında Allahû Tealâ o kader hücrelerini kişiye defalarca gösterir ve Allahû Tealâ’nın uygun gördükleri de, o kader hücrelerinden içeriye, Allah’ın emri üzerine girerler. Gelecekte neler olacağını görürler.
Allahû Tealâ için insanların bugünleri de belli, yarınları da belli, kıyâmete kadar geçecek olan bütün günler orada mevcuttur. Kıyâmet bir sondur, kıyâmet bir başa dönüştür. Zaten illiyyinin ebrarın kader hücrelerini teşkil eder. Tagutun dostları füccarın ise 14 kat aşağıda, 7. cehennem katında bir kitaplarının olması, hayat filmlerinin olması durumu açıkça ortaya koymaktadır. Yani kıyâmetten sonra hayat filmleri alınmış buralara gitmiştir. Kimin cennete gideceği, kimin cehenneme gideceği önceden belli olmuştur. İşte illiyinin ve siccînin birbirinden ayrı oluşları, herkesin gideceği yerin belli olması kıyâmetten sonraki bir olayı kesinleştirmektedir. Kıyâmetten sonra kader hücreleri ait olduğu yerlere yerleştirilmiştir. Şimdi oradaysalar, demek ki kıyâmetten sonraki dönüşün neticesini Allahû Tealâ oraya yerleştirmiştir. Allah’a göre kıyâmet çoktan kopmuştur. O, zamanı sıfırlayandır ve bu sebeple kimlerin cennete gireceğini bilir. Eğer insanlar Allah’ın yoluna girmişler ve de ihlâs makamına gelebilmişlerse göğün 7 katını da göstereceklerdir. 7. katın ilk âlemi kader hücreleridir. Burası sadece ebrara aittir. Ebrar, Allah’ın cennetine girecek olan herkesin adıdır.
Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 92. âyet-i kerimesinde diyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-92: Len tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(tuhibbûne), ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe (Allah için vermedikçe), asla Birr'e nail olamazsınız. (Allah'ın size verdiklerinden, Allah için) bir şey infâk ettiğiniz zaman muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir.

“Birr”, sevdiğimiz şeylerden infâk edilen bir dizaynı içermesi söz konusudur. Allahû Tealâ burada bize çok açık bir şekilde sahâbeyi hatırlatıyor.
Muhacîrin Mekke’den ayrılarak Medine’ye ulaşanlardır. Ensar onlara yardımcı olmuştur. İşte rızıklarını yeni gelen kardeşleri ile mutlak olarak paylaşmışlar, onların Allah’ın güzelliklerini yaşamasına imkân vermişlerdir. Ev yapmaları için yer vermişler, onların ev sahibi olmalarını sağlamışlardır. İnsanlık tarihi boyunca, paylaşmayı ve başkaları için yaşamayı en üst boyutta gerçekleştirmişlerdir.  Muhacîrinden hiçkimse açıkta kalmamıştır; herkese yer bulunmuş; ev bulunmuş ve mevcutlar, payları doğrultusunda taksim edilmiştir.
Birrin temeli tezkiye olmaktır. Nefs tezkiyesidir, sonra da nefsin tasfiyesidir. Sadece Allah’a ulaşmayı dileyenler nefslerini tezkiye ve tasfiye edebilirler.

Allahû Tealâ Bakara Suresinin 44. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

2/BAKARA-44: E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?

Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah onu 14. basamakta mutlaka mürşidine ulaştırır. Nefs tezkiyesi, bundan sonra başlar. Ama nefs tezkiyesinden evvel de bir insan cennete giremez mi? Cennete girenlerin hepsi aslında ebrardır. Ama ebrar olmak derece derecedir. Kişi vasıf kazandıkça ebrar olmasının derecesi yükselir.
7 kademe ebrar olmanın, 1. kademesi Allah’a ulaşmayı dilemektir. Mürşidine ulaşıp tâbî olan, 2. kademeye, ruhunu Allah’a ulaştıran 3. kademeye, fizik vücudunu teslim eden 4. kademeye, nefsini teslim eden 5. kademeye, irşad olanlar 6. kademeye, iradesini teslim edenler 7. kademeye ulaşır. Böylece 7 tane safhada 4 tane teslim ebrar olmanın 7 tane kademesini oluşturur. Hepsi ebrardırlar.
Ebrar olmak Allahû Tealâ’nın temel hedefidir. Birrin sahibi olmak mutlaka nefsin tezkiyesini ifade eder. Kişi Allah’a ulaşmayı dilemedikçe ebrar olamaz. Mürşidine ulaşmadıkça nefs tezkiyesini gerçekleştiremez yani ebrarın temel fonksiyonunu da eda edemez. Kim mürşidine ulaşırsa, ulaştığı anda 10 tane ihsan alarak oraya ulaşmıştır. Mürşidine ulaştığı gün de ebrar olmanın üst standartlarını yaşamak için kişi ehil olduğu cihetle mürşidine ulaşmıştır. Allah ona mürşidini göstermiştir. Hacet namazı kıldığında, kişi de o mürşide tâbî olmuştur. Bu tâbiiyet kişiyi mutlak olarak bir aslî hedefe doğru yaklaştıracaktır.
Allah ile olan ilişkilerde, o kişi için bundan sonra güzellik başlar. Çünkü nefs tezkiyesi kişinin cennet saadetinin yanı başında o kişiye dünya saadetini de sağlar. Dünya saadeti nefsin tezkiyesi ile paralel olarak yürür. Ebrar olmak da nefsin tezkiyesine paralel olarak artan bir mazhariyet taşır.
Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği zaman, ruhunu Allah’a ulaştırıncaya kadar mutluluğu yaşayacaktır. Allahû Tealâ, şeytanla ilişkisini kestiği için, kişi mutluluğun boyutlarını yaşayacaktır. Mürşidine ulaştığı zaman ruhu vücudundan ayrılacaktır, nefsinin kalbinde değişiklikler olacaktır. Bu değişikliklerin olabilmesi için mürşide ulaşmak asıldır. Allah’a ulaşmayı diledikten sonra o kişi hacet namazı kılarsa, Allahû Tealâ ona mutlaka mürşidini gösterir. Kişi mürşide ulaşıp tâbî olduğu zaman 7 ni’met alır:

1- O kişinin kalbinin içine îmân yazılır.
2- O kişinin başının üzerine devrin imamının ruhu gelir ve yerleşir.
3- Günahları sevaba çevrilir ve derecat sistemi değişir.
4- Ruh vücudu terk ederek Sıratı Mustakîm’e ulaşır.
5- Fizik vücut Allah’a kul olmaya başlar.
6- Nefs tezkiyesi başlar.
             7- İrade güçlenir.

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah'a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razı oldular. İşte onlar, Allah'ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah'ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?

 Mu’min Suresi 15. âyet-i kerime de Allahû Tealâ diyor ki:

40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).

Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah'a ulaşmayı dilediği için Allah'ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah'a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah'ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.